İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek:PİR SULTAN ABDAL ADI HANGİ ÜNİVERSİTEYE VERİLMELİ?

Pir Sultan Abdal ve Hacı Bektaş Veli kime ait? Büyük değerleri “açılım”lara kurban vermek. Türkiye’nin yüzyılları etkileyen halk kültürünün temsilcileri yerelleştirilebilir mi? Türkçemizin bin yıllık taşıyıcıları kimler? Türk edebiyatının büyük yıldızları....

Tarih:

Pir Sultan Abdal ve Hacı Bektaş Veli kime ait? Büyük değerleri “açılım”lara kurban vermek. Türkiye’nin yüzyılları etkileyen halk kültürünün temsilcileri yerelleştirilebilir mi? Türkçemizin bin yıllık taşıyıcıları kimler? Türk edebiyatının büyük yıldızları. Yavuz Sultan Selim Köprüsü’ne gelince…

Gazetelerden okuduk, hükümet Tunceli Üniversitesi’nin adını “Pir Sultan Abdal Üniversitesi”, Nevşehir Üniversitesi’nin adını da “Hacı Bektaş Veli Üniversitesi” olarak değiştirecekmiş (Cumhuriyet, 27 Haziran 2013).

Büyük değerleri “açılım”lara kurban vermek
Tam “Alevi Açılımı”na uygun bir tasarım, AKP iktidarına yakışıyor.
Aleviye daha fazla Alevilik, Sünniye daha fazla Sünnilik. Bunların temel siyasetleri budur.
Oysa Pir Sultan Abdal ve Hacı Bektaş Veli, yalnız Alevilerin ve yalnız Bektaşilerin değildir; bütün Türk milletinin kültür mirası içindeki ender değerlerdendir. Onları Tunceli ve Nevşehir – Hacı Bektaş’ta yerelleştirmek, değerlerini bilmemektir. Aynı zamanda Hacı Bektaş Veli ve Pir Sultan Abdal’ı hiç anlamamaktır.

Türkiye’nin yüzyılları etkileyen halk kültürünün temsilcileri
Hacı Bektaş Veli ve Pir Sultan Abdal, Türk edebiyatının büyük ozanları. Aynı zamanda tarihimizin önemli düşün adamları. Özellikle Hacı Bektaş Veli, paylaşmacı, eşitlikçi, emeği baş tacı yapan felsefesiyle geniş bir yol açmış, yüzyılları etkilemiş, dokuz yüz yıllık bir kültür varlığımız. Pir Sultan Abdal da öyle, Türk şiirinin isyan bayrağı. Ozan olarak Türkçe ustalığıyla Pir Sultan Abdal’ın belki de bir adım önünde sayabileceğimiz Hatai de var, gerçek adıyla Şah İsmail. Türkçenin büyük ustası, ama Türk edebiyatının üvey evlâdı işlemi görmüştür. Oysa bugün hiç kimse Yavuz Sultan Selim’in şiirlerini anlayamaz, ama Hatai pırıl pırıl Türkçesiyle bilinçleri ışıklandırır. Hacı Bektaş Veli, Muhyeddin Abdal, Nesimi gibi “gönül pazarı”nın vericisi ve alıcısıdır. Onların pazarlarında paranın, mal ve mülkün değeri yoktur; “gül alınır, gül satılır”, “gül ile gül tartılır.” Rahmetli Nejat Birdoğan ağabeyimizin Şah İsmail Hatai kitabını bir mutluluk kaynağı olarak bütün okuyucularımıza öneririm.
15. yüzyılın tarihçilerine şöyle bir göz atarsak, Anadolu’daki bütün köylülüğün ve göçebelerin Alevi-Kızılbaş olduğunu görürüz. Ta Selçuklu zamanından beri böyleydi. Osmanlılar, Yeniçeri Ocağını niçin Bektaşilikle kurdular, kendinize hiç sordunuz mu?
Anadolu ve Balkanlar, Batınî dervişler ve gazilerle Türkleştirildi. Bugün Balkanlardaki Müslümanlık, hâlâ esas olarak Bektaşidir.
Sünni Osmanlı aristokrasisi, evet halkın Alevi-Kızılbaş isyancılığını bastırmıştır; ama Yavuz Sultan Selim’e kadar onu saymak, hatta kısmen tanımak zorunda da kalmıştır.

Türkçenin bin yıllık taşıyıcıları
Türkçemizi 11. yüzyıldan 21. yüzyıla taşıyan esas olarak Batınî halk şiiri geleneğimiz olmuştur. Yunus Emre, o birikimin doruğudur. Halk destanları, halk masalları, bilmeceleri, Keloğlanlar, Nasreddin Hoca, Bektaşi, Bekri Mustafa vb. hikayeleri de, o kültür varlığının bir parçasıdır. Eski Oğuz Destanı’nın bazı bölümleri, günümüze halk tarafından Müslüman-Aleviliğe çevrilerek Dede Korkut Destanı diye taşınmıştır.
Sözün özü: Hacı Bektaş Velileri, Pir Sultan Abdalları, Hataileri, yalnızca Aleviliğe ait saymak, vahimin ötesinde bir yanlıştır. Yunus Emre, yobazları eziyor, o yüzden ona böyle cepheden tavır alamıyorlar. Oysa Hacı Bektaş Veli ve Pir Sultan Abdal da, Yunus Emre ve Nazım Hikmet gibi Türk edebiyatının yıldızlarıdır.

Hangi üniversiteler
Bu büyük değerlerimizin adını taşımalı?
Bu nedenle Pir Sultan Abdal’ın ismi Tunceli Üniversitesi’ne değil, İstanbul veya Ankara’daki bir üniversiteye verilmelidir.
Yine Hacı Bektaş Veli’nin adı Nevşehir veya Hacı Bektaş’ta kurulacak üniversiteye değil, Ankara veya İstanbul üniversitelerinden birine verilmelidir. İzmir de olabilir.
Türkiye’de özellikle 12 Eylül 1980’den sonra yaşadığımız yobazlaşma, yavlaklaşma ve eski anlamıyla yavuzlaşma sonunda, tarihsel kaynaklarımızı inkâr, kültür zenginliğimizden vazgeçme noktasına geldik.
Yavuz Sultan Selim Köprüsü’ne gelince, Millî Hükümet o köprüye Türkiye halkının istediği ismi verecek.

KİTAP
Najat Birdoğan
ŞAH İSMAİL HATAİ
Yaşamı ve Yapıtları
Kaynak Yayınları