Tekel mücadelesi, bir tarihsel sıçramaya denk düştü. Kurtarıcı sanılan ordunun komuta kademesi, NATO serüveni sonunda Hilmi Özkök türünden liderleri sayesinde kurtarılacak durumuna düşmüştür. Artık ordumuzu dahi, halk kurtarabilir. Tekel mücadelesi, doğru bir önderlikle, geçmişin büyük mirasını akıla dönüştürerek, işçi hareketini milletleştiriyor. Milleti, Türkü ve Kürdüyle birleştiriyor. Milleti, işçisi, kamu çalışanı, esnafı, köylüsü, aydını, millî sermayedarı ve ordusuyla birleştiriyor. Tarihsel sürecin önü açılmıştır.
DÜNYA ÖLÇEĞİNDE MÜCADELE BİRİKİMİ
İşçi hareketi, milletin çoğunluğunun gözünde ilk kez kurtarıcı oluyor. Bu, Türkiye’nin millî demokratik devrim sürecinde tarihsel bir gelişmedir.
Türkiye’de işçi hareketi, 1960’lardan beri dünya ölçeğindedir. 15-16 Haziran 1970’ten 1989 Bahar Eylemlerine ve Madenci Hareketine ve oradan özelleştirmeye karşı 20 yıldır ardı arkası kesilmeyen mücadelelere uzanan bu büyük birikimin değerini bilelim. Ancak bu mücadeleler, milletin penceresinden, işçileri ilgilendiren eylemler olarak görülmüştür. Kuşkusuz sevgi beslenmiştir; başarısı istenmiştir, ama işçi sınıfına bütün milletin önderi ve kurtarıcısı olarak bakılmamıştır.
Türkiye halkı, yüzyılı aşan Meşrutiyet ve Cumhuriyet deneyimlerinden sonra, 21. yüzyılın başında çok kritik bir yere geldi. Kurduğu Cumhuriyet, yıkımla karşı karşıyadır.
1960 SONRASI SEÇENEKLERİ
Bu sürecin başladığı İkinci Dünya Savaşı sonrasından beri gittikçe daha yakıcı koşullarda hep kurtarıcı arandı. 1960’larda belli başlı iki seçenek ortaya çıkmıştır. Biri, 27 Mayıs Devrimi’nin devamı olan Ecevit-Avcıoğlu seçeneğidir. Ecevit’in “Ak Günler”i, daha parlamento vurgulu, Avcıoğlu’nun “asker-sivil aydın zümreye” bel bağlayan Yön-Devrim’i sanki daha “devrim” vurgulu, ama ikisi de en sonunda sistemin içinde kalan ilerici seçeneği temsil etmişlerdir. Küçük Amerika sürecinin altında kalan geniş kitleler ve Kemalist Devrim’e sahip çıkan kesimler, sistemin krize düştüğü durumlarda bu seçeneğe yönelmişlerdir. Son 2007 Cumhuriyet Mitinglerinin kürsüsü de bu kesimlerin denetimindeydi.
İkinci seçenek, işçi sınıfının önderliğiydi. 27 Mayıs 1960 Devrimi’nden sonra geniş kitlelere açılma olanağını ter dökerek yaratan Bilimsel Sosyalist hareket, bu seçeneği örgütlemeye çalıştı ve toplumun gündemine getirdi. Ancak büyük çoğunluğun bakışı, “işçi sınıfından da önderlik olur mu” sorusuyla açıklanabilir. Yaşanan büyük deneyimlerden sonra, şimdi millet işçi hareketi ekseninde toplanmaya başlıyor.
ORDUMUZU DAHİ EMEKÇİ HALK KURTARIR
Tekel işçilerinin mücadelesi, bir tarihsel sıçramaya denk düştü. “Asker-sivil aydın kurtarır” umudu, deneyimlerle geçersiz kaldı. Kurtarıcı sanılan ordunun komuta kademesi, NATO serüveni sonunda Cevdet Sunay, Memduh Tağmaç, Kenan Evren ve Hilmi Özkök türünden liderleri sayesinde kurtarılacak durumuna düşmüştür. Artık ordumuzu dahi, halk kurtarabilir; işçi sınıfı en başta elbette.
İnsanlığın sınıflara bölünmesinden sonra, ordusuz hiçbir kurtuluş olmamıştır. Uygarlıkların kuruluşu dediğimiz tarihsel sıçramalardan Fransız, Sovyet, Türk ve Çin devrimlerine kadar; bütün devrimlerde ordu vardır. Devrimler, hep kralların, çarların, padişahların ve emperyalistlerin ordularına karşı milletin ordusuyla yapılmıştır. Ama millet olmazsa, halk olmazsa; milletin ordusu da olmuyor. Nitekim Türkiye’nin bütün devrimci atılımları, millet-ordu birliğiyle gerçekleşmiştir.
Yine öyle olacaktır. Ancak Türkiye’nin önündeki devrim, 1920’lerin, 1930’ların ve 1960’ların tekrarı olmayacaktır. Mustafa Kemal önderliği, Meşrutiyet Devrimi’ni yinelemedi; onu aştı ve padişahlığı yıktı; cumhuriyeti kurdu. Şimdi halk, işçi sınıfı önderliğinde, Kemalist Devrim’i tamamlayacak, devletini ve toplumunu yeniden örgütleyecektir. İşte bu yeniden örgütlenmenin önderliği tarih sahnesine çıkmaktadır.
TEKEL İŞÇİLERİYLE MİLLETLEŞEN İŞÇİ SINIFI
Tekel işçilerinin mücadelesi, bir bakıma iki yüzyıllık millî demokratik devrim birikiminin boy vermesidir; ama özellikle de 1960 sonrası işçi hareketinin olgunlaşma konağıdır. Şair Mecit Ünal, 10 Mayıs 2009 günü Edebiyat Cephesi programında, “Vatan Satılmaz” şiarını “İşçi’nin Manifestosu” olarak nitelemişti. Unutamazdım. Çok önemli bir saptamadır. Marks’ın ve Engels’in 1848 Manifestoları da öyleydi: İşçi sınıfının milletleşerek, iktidara ilerleyeceğini belirtmişlerdi. Pişmeyenler, anlayamamışlardır.
Tekel işçisi, doğru bir önderlikle, geçmişin büyük mirasını akıla dönüştürerek, işçi hareketini milletleştiriyor. Milleti, Türkü ve Kürdüyle birleştiriyor. Milleti, işçisi, kamu çalışanı, esnafı, köylüsü, aydını ve millî sermayedarıyla birleştiriyor.
Ordu kurtarır çözümünün kaçınılmaz olarak iflas ettiği koşullarda büyük çözümü milletin önüne getiriyor ve orduyu milletiyle birleştiriyor. İşçi mücadelesi, milleti Tekel’de birleştirmiştir. Zafer işte budur. Tarihsel sürecin önü açılmıştır. Gerisi gelecektir. Gelecek olan, işçi sınıfının öncü partide örgütlenmesi, köylülükle ve bütün halkla birleştirilerek iktidara ilerlemesidir.
www.doguperincek.info
www.doguperincek.com.tr