İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek:NOBEL ÖDÜLLÜ ROMANCININ PEMBE DİZİ TÜRKÇESİ

Nobel ödülünü Türkçeye değil, Amerikancaya veriyorlar. Pembe dizilerin Türkçesinde “iç acıyor”. Ancak Türklerin içi acımaz. Yürek yanar, fakat ayak acır. Türkçe, manevi acılar ile fizikî acıları birbirinden ayırmıştır. Türkçenin yalnız Nobel ödüllü yazarları ...

Tarih:

Nobel ödülünü Türkçeye değil, Amerikancaya veriyorlar. Pembe dizilerin Türkçesinde “iç acıyor”. Ancak Türklerin içi acımaz. Yürek yanar, fakat ayak acır. Türkçe, manevi acılar ile fizikî acıları birbirinden ayırmıştır. Türkçenin yalnız Nobel ödüllü yazarları yok, hakiki yazarları da var. İki örnek. Bekir Coşkun’un içi acımıyor, içi yanıyor. Muazzez İlmiye Çığ, yüzyılların Türkçesiyle yazıyor, içim yanıyor şiirinin ilk iki dizesi bizim de içimizi yakıyor. Size Atlantik sistemine hizmetinizin karşılığı olarak Nobel verebilirler ama o Nobel Türkçenize değil, Amerikancanıza verilmiştir.


Nobel ödülünü Türkçeye değil, Amerikancaya veriyorlar. Bunu Özdemir İnce dostumuz kaç kez yazdı.
Doğru, artık pembe dizilerin Türkçesinde “iç acıyor”. Ancak Türklerin içi acımaz.
Hiçbirimiz “ayağım üzüldü” demeyiz, ayağım acıdı deriz. Yürek yanar, fakat ayak acır. Türkçe, manevi acılar ile fizikî acıları birbirinden ayırmıştır.

Türkçenin hakiki yazarları da var
Türkçenin yalnız Nobel ödüllü yazarları yok, hakiki yazarları da var.
İki örnek.
Bekir Coşkun’un içi acımıyor, içi yanıyor:

Muazzez İlmiye Çığ, yüzyılların Türkçesiyle yazıyor, içim yanıyor şiirinin ilk iki dizesi bizim de içimizi yakıyor:
İçim yanıyor, yanıyor içim,
Kan ağlıyor yüreğim!
Böyle mi olacaktı, bizim muhteşem DEVRİM!

Çığ’ın şiir kitabının başlığı bizim dilimiz:


Her dilin bir yoğurt yiyişi vardır
Her dilin bir deneyim hazinesi var. Her halk, hayatını, duygularını, düşüncelerini kendi diliyle işliyor.
Türklerin
- içi yanar,
- yüreği yanar,
- ciğeri yanar,
- içi parçalanır,
- yüreği parçalanır,
- ciğeri parçalanır,
- içi sızlar,
- yüreği sızlar.
Duyulan mânevi acılar, yanma, parçalanma veya sızlama eylemiyle dile getirilir.
Amerikalıya veya Almana “içim yanıyor” derseniz, yangını söndürmek için itfaiyeye haber verir. Çünkü Amerikalının ve Almanın içi yanmaz, içi acır.
Şehit annesi, yavrusunun haberini alınca “içim acıdı” demiyor, “yüreğim yandı” diyor.
Figen Demirtaş, Nobel ödüllü değil ama Türkçe konuşuyor. Geçende Aydınlık’ta okudum, “İçim parçalandı” diyordu (11 Ağustos 2013)

Bedensel acılara gelince
Bedensel acılar ise, acımak, ağrımak, sancımak ve sızlamak eylemleriyle belirtilir.
“Muhallebi çocukları” dışında, içimizde çocukken kafasına taş yemeyenimiz azdır. Kafamız acımıştır.
Bileğimiz burkulunca, bileğimiz acır.
Sürekli acılarda ise, ağrımak veya sancımak eylemi kullanılır. Başım ağrıyor, karnım ağrıyor, kalbimde sancı var gibi. Eğer acı hafifse, sızlıyor deriz.

Acımak=Merhamet etmek
Bir de başka insanların düştüğü olumsuz hallerde duyduklarımızı acımak eylemi ile belirtiriz. Merhamet karşılığıdır ve bazen küçültme amacıyla da kullanılır.

Velhasıl Türkçe, acımak ile yanmak eylemlerini ayırmıştır. Bu, bir zenginliktir ve dilin inceliğidir. Öte yandan bir halkın binlerce yıllık duygu birikiminin dildeki yansımalarıdır. Sözcükler, tarih içinde anlam yüklenir. Sözcüğü ve dili, tarihinden kopardığınız zaman, solar.

Yunus “Dünü günü içim acıdı” diyor mu
Yunus Emre’deki Türkçenin güzelliğine aşık olmayan var mı:
Ben yanaram dünü günü
Bana seni gerek seni
diyor.
Yanaram sözcüğünün yerine acıram’ı koyun, kaldı mı güzellik:
“Ben acıram dünü günü”.

Kumanların “iç gözü”, “gönül gözü”
Kuman-Kıpçak Türkçesinin güzelliklerine bakınız. Şu deyimleri Oktay Sinanoğlu dostumuz çok sevecek:
İç közimiz=İçimizdeki göz.
Köngül közi=Gönül gözü” (GRØNBECH, K., Komanisches Wörterbuch, Türkischer Wortindex cu Codex Cumanicus, Kobenhavn, 1942, s.81, 98)

Pembe dizilerin yanlış çevirileri
Televizyonlardaki pembe dizilerde yapılan yanlış çeviriler, bir süre sonra konuşma diline giriyor, derken yazılara yansıyor.
Örneğin Beren Saat, “Medya ilk günden beri canımı acıttı” diyordu (Habertürk, 4 Nisan 2010); oysa üzdü demesi gerekirdi veya daha kuvvetli anlatımla “canımı yaktı” da diyebilirdi.
Yalnız sinema sanatçılarımız ve gazetelerimiz mi, önemli yazarlarımız bile, başsağlığı dilerken, canım acıdı diyebiliyorlar.
Kalıpları bozan yazarlarımız da var. “Yüreğim yandı” diyeceklerine kalbim yandı diye yazıyorlar.

Kasaptan dana kalbi alınmaz, dana yüreği alınır
Oysa Türkçede özellikle deyimlerde, kalbin ve yüreğin ayrı yerleri vardır.
“Yürek sızısı” denir, kalp sızısı olmaz.
Cesur insana “yürekli” deriz, kalpli demeyiz.
Sporcu için “yüreğiyle oynuyor” deriz, kalbiyle oynuyor demeyiz.
Buna karşılık özellikle tıp alanında daha çok kalp sözcüğü kullanılır. “Kalp uzmanı” vardır, yürek uzmanı yoktur. “Açık kalp ameliyatı” yapılır, açık yürek ameliyatı duymadık.
“Kalbine masaj yaptılar” denir, yüreğine masaj yaptılar denmez.
Kasaptan “koyun yüreği” alırız, koyun kalbi olmaz.

İkiyüzlü mü iki suratlı mı?
Kalıpların önemini gösteren örnekleri yüz ve surat sözcükleriyle de verebiliriz. “İkiyüzlü” deriz, iki suratlı derseniz, aynı anlama gelmez.
“Asık suratlı” deriz, asık yüzlü demeyiz.
“Bakılacak suratı yok” deriz, bakılacak yüzü yok demeyiz.
“Kimse yüz vermedi” deriz, kimse surat vermedi denmez.

“Siyah gün dostu” diyen var mı?
Siyah gün dostu diyene rastladınız mı? “Kara gün dostu” vardır!
Çok yorulunca, “ayaklarımızı kara sular iner”, kimsenin ayağına siyah sular inmez.
Anarşistlerin “kara bayrakları” vardır; bayrağın siyahı olmaz.
Ecevit’in sloganı Türkçeydi: Akgünler!
“Beyaz günler” deseydi anlaşılmazdı ve tutmazdı.

Kültürde yozlaşınca
Diller, kuşkusuz kendi kalıplarını da değiştirebiliyorlar, bozuyorlar, yeni kalıplar üretiyorlar. Ama yanmanın yerine acıma eylemini koyanların böyle güzel bir iş yaptıklarını söyleyebilir miyiz?
Türkçenin kendine has mantığını ve inceliklerini bozmanın neresi hoş?
Türkçenin derinliklerindeki duygu ve kültür birikiminden kopmanın neresi güzel?
Kültürde yozlaşma, kendisini dilde yozlaşmayla ortaya koyuyor.
Yozlaşan bir dille, bilimde derinleşemez ve sanatta güzelleşemeyiz.
Siyasette de gelişemeyiz. Tarihsel birikiminden kopan bir dille BOP Eşbaşkanlığı yapabilirsiniz ama devlet adamlığı yapamazsınız.
Size Atlantik sistemine hizmetinizin karşılığı olarak Nobel verebilirler ama o Nobel Türkçenize değil, Amerikancanıza verilmiştir.