İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek: NATAŞA’NIN TURAN DANSI

Can Dündar, nasıl gördü o kitabı? Nataşa’nın Turan dansı yaptığının kanıtları?
Marx, Rus devletinin Tatar kökeni üzerine neler yazdı? Can Perinçek’in Poloveşt
dedeleri Prens İgor operasında ne arıyor? Stravinski’nin müziğindeki patlayıcı
enerjinin k...

Tarih:

Can Dündar, nasıl gördü o kitabı? Nataşa’nın Turan dansı yaptığının kanıtları?
Marx, Rus devletinin Tatar kökeni üzerine neler yazdı? Can Perinçek’in Poloveşt
dedeleri Prens İgor operasında ne arıyor? Stravinski’nin müziğindeki patlayıcı
enerjinin kaynağı? Rus Turancıları anavatanlarını nerede görüyorlar? Kandinski’nin
resimlerindeki ilkellik, kimin ilkelliği? Atatol Behramoğlu, İskitli şairleri çevirirse, kimin
başına neler gelir? Puşkin, niçin “Vahşi bir İskitli gibi içmek istiyor”? Hepsi bu
yazıda.


Orlando Figes’ın Nataşa’nın Dansı kitabını o gün bana Mehmet Perinçek
vermişti. Rusya’nın Kültürel Tarihi’ni İngiliz tarih profesörü bu başlık altında
incelemiş. Türkçemize Figen Dereli çevirmiş.

Can Dündar’dan gazetecilik dersi
Kitap duruşma sırasında önümde duruyordu. Tanık Can Dündar nasıl görmüş,
iyi gazeteci olmak için ensenizde de gözleriniz olmalı.
Can Dündar’ın 15 Temmuz 2012 günlü Milliyet’te yayımlanan Ergenekon
duruşması gözlemlerini Aydınlık habercilerine ders olarak okutmalı. Fatma Cengiz’in
birden kopup salona dağılan kolyesinin boncuklarına kadar tekmili birden her şey o
yazıdaydı.

Rusların Turancılığı
Mehmet Perinçek, 1 ve 9 Temmuz günlerinde Turan ve Avrasya üzerine bu
köşede çıkan yazıları yeni malzemeyle sürdürmem için getirmişti Nataşa’nın Dansı’nı.
Kitap 734 sayfa ama özellikle 100 sayfalık “Cengiz Han’ın Vârisleri” bölümü su gibi
okunuyor.
Kitap, insanı sarıyor, tamamını okumadan elinizden bırakamıyorsunuz. Turancı
veya Avrasyacı akım konusunda, Türkiye’de pek bilinmeyen çarpıcı bilgiler var.
Figes’ın sosyalizm döneminin kültür hayatına ilişkin görüşleri, önyargılarını
yansıtmakla birlikte, önemli dersler de içeriyor. O konuya ilerde gireriz.

Marx’ın Rus devletinin Tatar kökeni üzerine yazdıkları
Bizim özellikle solcu aydınlarımız Turancılığı bağnaz Türkçülükle özdeş sayarlar.
Turan’ın Karadeniz’in Kuzeyinden Çin’in derinliklerine ve Pasifik Okyanusu’na kadar
uzanan tarihi-coğrafi bir adlandırma olduğunu pek bilmezler. Hele Rusya’daki çok
etkin bir kültürel-siyasal akımın Turancı olarak adlandırılmasına çoğu aydınımız
şaşıracaktır.
Oysa Rus devletinin Asyalı Tatar-Türk temeli üzerine kuruluşu Marx’ın da
dikkatini çekmiştir. Ricam üzerine kardeşim Işık Soner, Marx’ın Rus Despotizminin
Asyatik Kökeni Üzerine kitabını Türkçeye çevirmişti ve Kaynak Yayaınları okuyucuya
sundu.

Can Perinçek’in dedeleri
Poloveşt danslarında ne arıyor?
Orlando Figes kitabına Nataşa’nın Turan Dansıyla giriyor. Tolstoy’un Savaş ve
Barış romanındaki o etkili dans sahnesini hiç kimse unutamaz. O ritmi, o coşkuyu
Asya bozkırlarından kopup gelen atlılar getirmiştir. Balalayka da bizim bugün tambur
dediğimiz “dombranın soyundandır… Rus köylü dans geleneği, Doğu’ya özgü
biçimlerde ortaya çıkmıştır.” (s.21)
Borodin’in Prens İgor operasındaki ateşli Poloveşt Dansları’nı hayranlıkla izleriz.
Ordaki Poloveştler Can Perinçek’in dedeleri olan bizim Kumanlar/Kıpçaklardır. Bu
Türklerin saçları saman sarısı olduğu için, Ruslar, bütün Doğu Avrupalılar ve
Bizanslılar onlara sarışın (Poloveşt) adını vermişler.

“Stravinski’nin Turancı müziğinin patlayıcı enerjisi”
Büyük Rus bestecisi “Stravinski’nin Köylü Düğünü ve Bahar Ayini müziklerindeki
Turancı karaktere dikkat çeken müzisyenler “Stravinski’nin Turancı müziğinin
patlayıcı enerjisini” Asya bozkırlarına bağlıyorlar (s.491 vd).
Orlando Figes, kitabında Rusya’daki Turancı akımın tarihsel-kültürel kökleri
üzerine çok geniş bilgiler veriyor.

“Rus aklının bilinçaltındaki Turancı psikoloji”
Rus Turancıları anavatanlarını Asya bozkırları olarak görüyorlar. Trubetskoi şu
saptamada bulunuyor:
“Turancı psikoloji, Rus aklına bilinçaltı bir seviyede işlemişti ve ulusal karakter
üzerinde derin iz bırakmıştır.” (s.49)

“Tatar ruhu hayatımızda o kadar kökleşmiş ki…”
Kandinski, Malevich, Chagall, Goncharova, Larionov ve Burliuk gibi “Rus
İlkelcileri” diye anılan büyük ressamlar, Asyalı bozkır kavimlerinin kültüründen
esinleniyorlardı. “Yeni İlkelciler”den Rus ressamı Shevchenko, bakın Rusların Asyalı
gururunu nasıl dile getiriyor:
“Rusya ve Doğu, Tatar işgal dönemi kadar erken bir tarihten bu yana sağlam
bir biçimde birbirine bağlıdır ve Tatarların, Doğu’nun ruhu, hayatımızda o kadar
kökleşmiştir ki, bazen ulusal özelliğin nerede bitip Doğulu etkinin nerede başladığını
ayırmak zordur. Evet, bizler Asyalıyız ve bundan gurur duyuyoruz.” (s.493)
Bugün Rusya’da Putin’i de kuvvetle etkileyen Avrasyacı akımın Rus tarihinin
derinliklerinden gelen kökleri var.

Batıya meydan okuyan “İskitli Şairler”
Turancılık ya da Avrasyacılık, Rusya’da Batı emperyalizmine karşı bir başkaldırı
olarak kendisini gösteriyor. O kadar ki, 20. yüzyılın başlarında Blok, Bely, Rozumnik
gibi bir grup şair kendilerini “İskitli Şairler” diye adlandırıyorlar. Onlardan, Blok
1918’de Avrupa’ya şu dörtlükle meydan okuyor:
Sizler milyonlarsınız, bizler halk yığını
Ve halk yığını ve halk yığını.
Gelin savaşın (bizimle)! Evet, biz İskitleriz,
Evet, Asyalı, çekik gözlü, hırslı kavim.

Hepimiz aşırı İskitliyiz!
Bu İskitli Şairleri Ataol Behramoğlu Türkçeye çevirse, kesinlikle hepimiz İskitli
oluruz, şu hayâsız emperyalist akına karşı!
Hem de ılımlı falan değil, vahşi birer İskitli! Tıpkı Puşkin gibi:
Ilımlı artık uygun değil
Vahşi bir İskitli gibi içmek istiyorum.