İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek:MUSTAFA KEMAL’İN SAKINCALI ASKERİ!

Uğur Mumcu niçin öldürüldü?
Bu soru, 20 yıldır Türkiye’nin önünde duruyor.
İleri geri yanıtlar verildi bu soruya. “MİT-Öcalan ilişkisinin izindeydi, o nedenle öldürüldü” diyenler bile oldu.
Dedektif zekâsı sıradan cinayetlerde geçerlidir. Ancak Uğur ...

Tarih:

Uğur Mumcu niçin öldürüldü?
Bu soru, 20 yıldır Türkiye’nin önünde duruyor.
İleri geri yanıtlar verildi bu soruya. “MİT-Öcalan ilişkisinin izindeydi, o nedenle öldürüldü” diyenler bile oldu.
Dedektif zekâsı sıradan cinayetlerde geçerlidir. Ancak Uğur Mumcu gibi öncüler sıradan nedenlerle öldürülmez. Onlar, seçilmiş hedeflerdir.

Cevap 20 yılın içinde
Bizi doğru çözüme götürecek olan soru şudur:
Prof. Dr. Muammer Aksoy, Turan Dursun, Prof. Dr. Bahriye Üçok, Org. Eşref Bitlis, Prof. Dr. Ahmet Taner Kışlalı, Prof. Dr. Necip Hablemitoğlu ve Uğur Mumcu niçin öldürüldüler?
Aslında öldürülen aynı insandır. Mustafa Kemal’in aydınları kurşunlanmıştır.
Toplu olarak baktığımız zaman, dedektiflere ihtiyacımız kalmıyor: Kurşuna dizilen Kemalist Devrimin kendisidir.
Arkamızda kalan 23 yıla bakınız, biz Uğur Mumcularımızla ve Eşref Bitlislerimizle birlikte Atatürk’ün kalelerini yitirdik.
Bu terör, Mustafa Kemal’in aydınlarını dize getirmek içindi. Korksunlar, sinsinler, teslim olsunlar diye yapıldı.

Yine onlar, yine onlar
Ve şu anda Silivri’de, Hasdal’da, Hadımköy’de, Maltepe’de, Sincan’da ve İzmir’de esir alınanlara bakınız, yine Eşref Bitlisleri ve Uğur Mumcuları göreceksiniz. Yine Mustafa Kemal’in aydınları!
Danıştay, Hrant Dink, Malatya Zirve vb. cinayetleri hep Mustafa Kemalleri hapislere atmak için tertiplenmiştir.

Her gün yeniden yaşadığımız gerçek
Fiil de bellidir, fail de bellidir ve vurulan kırılan 150 yıllık Türk Devrimidir. Her gün yeniden yaşadığımız gerçek budur.
Uğur Mumcular, Atatürk Cumhuriyeti yıkılsın diye katledilmiştir.
Uğur Mumcular, Atatürk’ün Öncü Partisi “Yeni CHP”ye dönüştürülsün diye katledilmiştir.
Uğur Mumcu cinayetinin sırrı, esrarı, şifresi, arka planı, ön planı, hepsi budur.

Öldürülemeyen Uğur Mumcu
Toplumların kahramanları, bir öldürülür, binlerce dirilir.
Büyük bir milletin beynini taşla ezmeye kalktılar, yüreğini tırnaklarıyla söküp çıkarmak istediler, atar damarını keseceklerdi, başaramadılar.
200 bin genç 19 Mayıs’ta “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” diye yürümektedir.
Yüzbinler, Ulus Meydanı’ndaki barikatı “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” diyerek yarıp geçiyor.
Silivri Kalasının duvarlı 13 Aralık günü “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” gürleyişleriyle sallandı.
Şişe Cam işçisi, ekmek savaşını “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” sloganıyla yürütüyor.
Yatağan işçisi, Cumhuriyet KİT’lerini “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” kimliğiyle savunuyor.

Uğur Mumcu’nun artısı
“Mustafa Kemal’in askeriyiz” diye yürüyen işçinin, gencin, aydının ön safında hep Uğur Mumcu’yu görürüm.
Sapına kadar Mustafa Kemal’in askeriydi.
Bir de artısı vardı: Mustafa Kemal’in sakıncalı askeriydi!
O’na en yakışan rütbedir bu!
“Sakıncalı Piyade”, aslında gelen karşıdevrimin haberini vermiştir.
“Sakıncalı” olan, devrimin kendisiydi.
Bugün, artık her asker, “Mustafa Kemal’in sakıncalı askeri”dir.
Rütbelerimiz, zindanlarda eşitlendi.

Umutları ve özlemleriyle bizimle
Uğur’la arkadaşlığımız bu yıl 57. yılına girdi.
Ankara Bahçelievler Deneme Lisesi, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi, sonra Fakülte öğretim kadrosu, Mamak Askeri Cezaevi’nin arka hücreleri…
Lisede duvar gazeteciliğinden hücre arkadaşlığına kadar aynı işleri, aynı uğraşları, aynı sevinçleri paylaştık.
Gazeteciliğe lisede Karınca Kararınca gazetesiyle birlikte başladık. 1962 yılında Hukuk Fakültesi Fikir Kulübü’nü (sonra Dev-Genç oldu) birlikte kurduk ve yönettik.
Birlikte yürüdük, birlikte volta attık, birlikte haykırdık.
Mamak Cezaevi’nin arkasındaki buzları elimizde kazma birlikte kırdık.
Şakaları ve taklitleriyle arka hücrelerin neşe kaynağıydı. En çetin koşullarda hep güle oynaya yaşadık. Sakıncalı Piyade’yi herkes okumalı.
Sevinç, bizim güç kaynağımızdı.
Uğur, hep umut doluydu, umut üretti, umut dağıttı.
Cesaretin temeli, her zaman yüksek ahlâk, sağlam bilinçtir.
Uğur’un Ankara’nın Mumcu ailesinden gelen köklerinde, o ahlâk vardı.
Karakteri Cumhuriyet eğitimiyle pekişmişti.
Umutları bu toprakların devrim geleneğinden besleniyordu.

Yeleklerimizdeki parola
“Gel bir fotoğraf çektirelim” derdi. Birlikte yaptığımız her iş, umut paylaşmaktı.
İkimiz de yeleği severdik. Yeleklerimiz, bizim Genç-Türk devrimciliğimizdi; İttihatçı geleneğin simgesiydi. İttihatçılık, Türk Devrimciliğinin öldürülemeyen ruhudur.
Parmaklarımızı yeleğimizin cebine sokarak poz verirken, 1908 Hürriyet Devriminin heyecanını duyardık.