Şimdi! Herkes konumunu belirlesin! En başta darbe çığlıkları atanlar!
İstanbul Emniyet Müdürü mü olmak istersiniz, Mısır generali mi?
Daha açık soralım: Mısır halkına ateş açılmasından yana mısınız? Yani CIA-Pentagon demokratlarından mısınız?
İşte Mısır generallerinin önündeki soru buydu! Musrî’nin emrini dinleyip ateş açsalardı, hiç olmazsa biber gazı sıksalardı, Abdullah Cömertleri, Ethem Sarısülükleri katletselerdi, milletin gözünü çıkarsalardı, bizim Münafık tayfası onlara demokrasi nişanı takacaktı.
Tayyip Erdoğan-Abdullah Gül-Fethullah Gülengiller, Mısır’daki halk devrimine hemen “darbe” yaftasını yapıştırdılar. Çünkü halk onları devirdi.
Şam Üniversitesi’nden Prof. Dr. Mehmet Yuva, onların teşkilâtına çok güzel bir isim bulmuş: “Münafık Kardeşler”. Evet, Münafıklar, “Müslüman” adının arkasına saklanmışlar. Bu sözcük nifak’tan geliyor, başka deyişle ikilikten.
İşte o Münafıklar Mısır’da devrildi ve Türkiye’deki hempaları da çok korktular. Hempa, Farsça ayakdaş oluyor. Yani birlikte yürüyenler! Birlikte, karanlık sonlarına yürüyorlar.
“Vurun halka, aman darbe olmasın!”
Dün “darbe oldu” diyenlere anlamlı soruyu sorduk:
Mısır ordusu, ayaklanan halka ateş açsaydı, “darbe” olmayacaktı öyle değil mi? O zaman “demokrasi” olacaktı! Sizin demokrasiniz! Yani halkı ezenlerin, halkı şiddetle bastıranların demokrasisi! “CIA demokrasisi” dense, tam yerine oturacak.
“Arap Baharı”nda çiçekler açıyor
Olayların akışını hatırlayalım: Mısır halkı, 2011 yılı başından beri ayakta. “Arap Baharı” dendi. Arap Baharı, Arap ülkelerindeki demokratik devrimlerin son halkasıdır. Bağımsızlık, özgürlük ve çağdaşlık talep eden halkların hareketidir.
Baharda bazen soğuk vurur, çiçekler açılırken dökülür. Her iktidar mücadelesine halk düşmanı güçler elbette müdahale eder, iktidarı belirleyecek olan halk hareketini denetim altına almaya çalışır. Buna bakarak o hareketi beğenmezseniz, size dünyanın hiçbir halkı devrim beğendiremeyecektir. Devrimler ısmarlanmaz, kendi doğasına göre olur.
Halk, Amerikancı Mübarek rejimini yıktı. Birinci dalgada halk yönetimi kurulamadı. Musrî geldi. O halk dalgası, Haçlı gericiliği tepesinde taşımazdı. Prof. Dr. Semih Koray, Aydınlık’ta Avrasya Seçeneği yazılarında çok iyi tahlil etti Arap Baharını. Bağımsızlık, özgürlük ve aydınlanma yolunda yeni dalgalar kaçınılmazdı. O da geldi. Mısır halkı, Kasım ayından beri Musrî münafıklarının tahtını sallıyor. Şimdi çiçekler açıyor.
Suriye, ABD’nin ve BOP Eşbaşkanı münafıklarının teröristlerini bozguna uğrattı.
Türkiye halkı, Haziran’da Haçlı münafıklarına karşı ayaklandı.
Mısır durur mu, zaten yerine oturmamıştı.
Yunus Soner tek tek saymış
Eksiği olabilir fazlası yoktur
Yunus Soner, sürekle Mısır’a gidiyor geliyor, annesi ve babası gibi çok titizdir, gerçeklere aşırı bağlıdır, tek tek saydığından eminim, eksiği olabilir ama fazlası yoktur, 20 milyon Mısırlının isyan ettiğini söylüyor. Ben sayılara takılanlardan değilim. Ama o milyonlar, Mısır halkıdır. Mısır’ın geleceğini belirleyecek güçtür.
İşte o Mısır halkı, sarayın duvarlarına dayandı.
Duvarın içinde Tayyip Erdoğan ve Abdullah Gül’ün münafık kardeşi var.
Peki siz neredesiniz, duvarın içinde “darbe darbe” diye feryat ve figan edenlerden mi, yoksa duvara dayananlardan mı?
Mısır generallerinin önündeki soru da buydu.
İstanbul Emniyet Müdürü mü olmalı
Yoksa Mısır’da general mi
Son üç güne dönüp bakalım.
Münafık Musrî, generallere emir veriyor; ateş edin diyor, bastırın diyor, ezin diyor. Abdullah Gül’ün İstanbul Emniyet Müdürü’nü arayıp “dağıtın” demesi gibi (Aydınlık başlıktan verdi, kimse yalanlayamadı, hatta itiraf edildi). Yine Tayip Erdoğan’ın İstanbul valisine 24 saat içinde “Taksim’i fethedin” demesi gibi.
Şimdi! Herkes konumunu belirlesin! En başta darbe çığlıkları atanlar!
İstanbul Emniyet müdürü mü olmak istersiniz, Mısır generali mi?
Daha açık soralım:
Mısır halkına ateş açılmasından yana mısınız? Yani CIA-Pentagon demokratlarından mısınız?
İşte Mısır generallerinin önündeki soru buydu!
Münafık tayfasının “demokrasi” nişanı
Musrî’nin emrini dinleyip ateş açsalardı, hiç olmazsa biber gazı sıksalardı, Abdullah Cömertleri, Ethem Sarısülükleri katletselerdi, milletin gözünü çıkarsalardı, bizim Münafık tayfası onlara demokrasi nişanı takacaktı.
Mısır ordusu, halka ateş açmadı. Kolay değil! Ateş açsa, kendisi bölünürdü ve ateş açanların bileklerine bir süre sonra Musrî ile birlikte kelepçe takılırdı.
Parlak zekalı arkadaşlarımız ne diyor
Savaşan halk ne yapıyor
Bazı parlak fikirli arkadaşlarımız diyor ki, “Ordu seyretseydi, halk sarayı yıkıp iktidarı alsaydı.”
Hariçten gazel atmak kolay, bir de sarayın duvarın dayanan Mısır halkına sormalı. Can onların canı, savaş onların savaşı. Barikattaki adam televizyon beyaz camından seyretmiyor devrimi, ayağını uzatmış fındık fıstık atıştırarak izlemiyor savaşı, o nedenle helikopterdeki askere el sallıyor, nerde asker görse omzuna alıyor. Çünkü biliyor, asker kimin tarafına geçerse, o kazanacak. Musrî’nin tarafına geçseydi şimdilik Musrî kazanacaktı, halktın tarafına geçti ve halk kazandı.
Halkın şakası yoktu
Halkın şakası yok, halk güçlü, halk dayatıyordu! Mısır Ordusu için yapabileceği başka bir seçenek yoktu. Üç gün veya üç hafta sonra yapacağını yaptı. Beklese, bir şey deyişmeyecek, yine dün yaptığını yapacak. Yani halkın yanında harekete geçecek. Bekleyince, demokrasi madalyası mı kazanacaktı? Halkın bir an önce yapılsın dediğini yaptı.
Bu bir halk devrimidir. Mısır halkının devrimidir. Her halk, kendi ülkesinin koşullarında, kendi birikimi kadar devrim yapar. Mısır halkı, dünyanın en devrimci halklarındandır. Şu anda en ön cephededir.
Kambersiz düğün olmaz
Ve devrim devam ediyor. Dalga dalga tutarlılaşacak ve hedefine ilerleyecektir. Mısır Ordusu da, bu süreç içinde millileşecek, halklaşacak ve devrime ayak uyduracaktır. ABD ile işbirliği yapıp buna diretenler olmayacak mı, onlarsız düğün olmaz! Onlar da boş durmayacaktır. En sonunda tasfiye edileceklerdir. İnişli çıkışlıdır bu süreç, ama yönü bellidir: Bağımsızlık, demokrasi, laiklik, bütün din ve mezheplerden Mısır halkının eşitliği, kardeşliği ve birliği!