Melih Cevdet, Necati Cumalı, Cemal Süreya, Turan Dursun, Hasan Yalçın ve diğer seçkin aydınlarımız, nasıl bulduk birbirimizi, kim buluşturdu bizi? Aradan geçen 10 yıl, bin yıl gibi. Büyük yazarlara, büyük insanlara özlem bir başka oluyor. Hem çok derinden bir acı, hem de eşsiz bir mutluluk.
Melih Cevdet, Necati Cumalı, Cemal Süreya, Turan Dursun, Hasan Yalçın ve diğer seçkin aydınlarımız, nasıl bulduk birbirimizi, kim buluşturdu bizi?
Şimdi düşünüyorum da, bizleri 1986 yılında buluşturan, viran olan bir Cumhuriyetin son kalelerini kurtarmak, o mevzilerde bir direnme hattı kurmak ve geleceği yeniden yaratmak davasıydı. Necati Cumalı, “Viran Dağlar” adlı romanını o günlerde yazmıştı.
1986 yılıydı
Birsen hanım ve Cemal Süreya’nın bize geldiği o gece 2000’e Doğru’nun adını koymuştuk. Elinde gazete kâğıdına sarılı Yeni Rakı vardı. Her zamanki utangaçlığıyla usulca bir köşeye bırakmıştı. 1986 yılıydı.
Birsen hanım, Şule, hep birlikte kimlerle yapalım bu işi diye konuştuk. İlk aklımıza gelenler Melih Cevdet ve Necati Cumalı idi. Önce Necati Cumalı ile konuştuk, derginin üstleneceği görevi anlattık. Coşkuyla karşıladı, “Ben varım” dedi. Konuyu Melih Cevdet’e ilkönce kendisinin açmasını önerdi. Sonra beni aradı, Melih Cevdet, “bir öğle rakısı içip bu konuyu görüşelim” istemiş, “Onun davetlisi” olacakmışız.
Küçük kareli örtülü masada bitmeyen konular
Sirkeci’de Melih Cevdet’in gittiği basit bir lokantada buluştuk. Mehmet Sabuncu ile gittiğimizde bizi bekliyorlardı. Öğlen saat 13’e doğruydu. Masanın üzerindeki o kareli örtü, o tür lokantalarda çok görüldüğü için midir nedir, hâlâ hatırımda. İki saat kadar 2000’e Doğru’yu konuştuktan sonra, Melih Cevdet “Bu görüşlerde anlaşıyoruz, seve seve yazarım, büyük iş yapacağız, şimdi diğer konulara geçelim” dedi. Memleket meselelerine girdik. Türkiye 12 Eylül’den çıkış sancılarını yaşıyor. Akşam olmuştu, “diğer konular”ın biteceği yoktu.
Gece yarısını da devirdik
Melih Cevdet, “Doyamadım, hadi bizde devam edelim” dedi. Melih Cevdetlerin Ataköy’deki evine gittik, o güzel buluşma bir şiir gibi akıp gidiyordu. Necati Cumalı birkaç kez masadan kalkacak oldu. Melih Cevdet güçlü kollarıyla onu kolundan tutup iskemleye oturtuyordu.
Gece yarısını da devirdik, sabaha doğru saat 02.00 sularında, Necati Cumalı, “yarın 2000’e Doğru’nun işleri var, yine buluşuruz” diyerek bu kez kararlı olarak ayağa kalktı. Melih Cevdet, kapıdan bizi, “Arkadaşlar, daha yeni başlamıştık” diye uğurluyordu. Merdivenlerden peşimizden koşarak iniyordu. Ayrılmak ne zordu. Bugün ne kadar zor!
11 Aralık 1986
13 saat süren ve bitmesini istemediğimiz bu güzel söyleşiyi o zaman sıcağı sıcağına niçin bir kenara yazmadığıma çok hayıflanırım.
Necati Cumalı, bana 11 Aralık 1986 günü kitabını imzalamış. 2000’e Doğru’nun ilk sayısından 24 gün önce. Belki de Sirkeci’de bir lokanta köşesinde başlayıp Melih Cevdet’in evinde devam eden o buluşmanın tarihi. Ya da 2000’e Doğru’nun kuruluş günlerinde beyaz pardösüsüyle ve kaygılı bakışlarıyla dergiye geldiği günlerden birinde.
On yıl bin yıl gibi
Melih Cevdet Anday’ı, 10 yıl önce bugün sonsuza uğurladık. Doğumu 13 Mart 1915. Cumhuriyet gazetesinin ve 2000’e Doğru dergisinin yazarıydı. Yazılarından önce sık sık arardı. Bu hafta ne yazalım diye konuşurduk. O’nun arkadaşı olmak, ne büyük mutluluktu. Her seçimde oyunu İşçi Partisi’ne vereceğini açıklamıştır.
Aradan geçen 10 yıl, bin yıl gibi. Büyük yazarlara, büyük insanlara özlem bir başka oluyor. Hem çok derinden bir acı, hem de eşsiz bir mutluluk.