Musrî ile aynı yolun yolcuları kimler? Türkiye’de kimlerin tahtı sallanıyor? Halk Mısır’da olduğu gibi kimlerin saraylarının duvarlarına dayandı? Yüzlerine baksanıza, tıpkı yürekleri gibi kapkara. ABD’nin BOP Eşbaşkanı olmanın bedeli neymiş, emperyalistlere “2 sayfa 9 maddelik” gizli hizmet sözleşmeleriyle bağlanmak neymiş, T.C. ile hesaplaşmaya kalkmanın sonu neymiş, bu soruların cevabını bulduğu an geliyor!
Önce Yunus Soner’i kutluyoruz, Mısır’daki halk devrimini bize Aydınlık sayfalarından ve Ulusal Kanal beyazcamından canlı canlı yansıttı.
Mısır’da halk, Millî Kurtuluş Cephesi önderliğinde İhvanı Müslimin (Müslüman Kardeşler)’in iktidarını devirdi.
Çağımızın tipik devrimi
Yaşanan çağımızın tipik devrimidir. Hâlâ 20. yüzyıldayız. “Emperyalizm, Millî Demokratik Devrimler ve Sosyalizme Açılma Çağı” da diyebiliriz. Devrim, artık 19. yüzyıldaki gibi Avrupa merkezli değildir. Başka deyişle devrimin odağı artık gelişmiş kapitalist ülkeler değil. Devrim, sermaye sınıfı ile işçi sınıfı arasındaki çelişmeden kaynaklanmıyor. Yıldırım Koç arkadaşımız yaza yaza artık öğretmiş olmalı, emperyalist ülkeler, Ezilen Dünyadan yağmaladıklarıyla kendi işçi sınıflarını satın aldılar; kendi ülkelerindeki çelişmeleri yumuşattılar. Emperyalist kapitalizm, kendi ülkesinin çelişmelerini de Mazlumlar Dünyasının üzerine yıktı. Devrimin merkezi, 20. yüzyıl başlarındaki Rus, Türk, İran, Çin devrimlerindeki gibi Asya’dır. Arkasından Latin Amerika ve Afrika da ayağa kalktı.
Bugün de dünyaya bakınız, Mısır, Türkiye, Suriye, Afganistan: Devrimin ön cephesi, aynı Mazlumlar Coğrafyası. Emperyalist sistem bu iklimlerden çatırdıyor, yoksa ABD, İngiltere, Almanya, Fransa gibi işçi sınıfının en gelişmiş olduğu kapitalist merkezlerden değil.
Tanrılar değil insanlar
Şimdi çokbilmiş takımı, burun kıvıracaktır. Onlara devrim beğendiremezsiniz. Çünkü onlar devrimi sevmezler. Hele halkı hiç sevmezler. Onların beğendiği bir devrim hiçbir zaman olmamıştır ve olmayacaktır. Çünkü devrimi tanrılar değil, insanlar yapıyor.
Hikmet Kıvılcımlı büyüğümüz, her toplumun devrimi için, “kendi etine buduna göre” derdi. Bir toplum, birikimi kadar yapabilir. Siz ona bilgisayara program yükler gibi devrim yükleyemezsiniz.
Osmanlıya reformculuğu dayatmışlardı
Mısır’ı kimse hafife almasın. 19. yüzyıldan beri devrimin ülkesidir. Kavalalı Mehmet Ali Paşa’yla daha 19. yüzyılın ilk yarısında tarih sahnesindeler. Osmanlıya reformculuğu onlar dayattılar. Ali Nejat Ölçen ağabeyimiz, Türkiye’de Kavalalı Mehmet Ali Paşa devrimciliğini en iyi bilendir; ondan öğrendiklerimi yazıyorum. [Bu arada Mehmet Ali Paşa’nın kökünü bizim Eğinli/Kemaliyeli olduğunu yazmamı hoşgörün. Türk Ansiklopedisi’ne bakınca, Kavalalı denen ailenin Arapkir-Eğin’den ta oralara gittiğini öğrendim. Başka kaynaklar da doğruluyor. Arapkir, o zaman Eğin’in beldesi idi.]
Devrimlerin besmelesi
Mısır’da milletin elinde Nasır bayrakları yükseliyor. Mısır’ın Atatürkü dersek, dost düşman iyi anlar. 1905 Rus Devriminden bu yana devrimler resmi geçidine şöyle bir bakınız: Talat, Enver, Niyazi ve Sabri Beyler, Sun Yatsenler, Leninler, Mustafa Kemaller, Maolar, Bin Bellalar, Abdülkerim Nasırlar, Lumumbalar, Fidel Castrolar, Ho Şi Minh’ler, Chavezler; bu adamların kökü kurutulamıyor. Çağ, onların çağı. Program, onların programı. Bayrak, onların bayrağı. Halklar onların peşinden gidiyor. Emperyalistler, onlardan korkuyor. Sık sık rivayetler dolaştırılıyor, “öldüler, bittiler” diye. İşte ölmüyorlar! Her devrim, besmele çeker gibi, onların adıyla başlıyor.
“Kemalizmin modası geçti” diyen soytarılar vardı. Vahdettin, Saidi Nursi ve Şeyh Sait rehberliğinde “Neo-Kemalizmle hesaplaşıyoruz” iddiasına kalkışanlar…
İki gün önce Gazi Koşusu’nda “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” diye tempo tutan atyarışı meraklıları, Atatürk bayrağı açan millî voleybolcu “Peri Kızları”, “Mustafa Kemal’in mühendisleriyiz” pankartıyla yürüyen Ankara Fen Fakültesi öğrencileri, ODTÜ mezunları, Edirne’den Ardahan’a halk isyancıları, büyük devrim gerçeğini herkese hatırlatıyor: Bu topraklarda Atatürk’e savaş açanların sonu, halkın ayakları altında kalmaktır. Yasadır bu!
İlaç gibi
Mısır Devrimi ilaç gibi geldi. Geliyorum diyordu zaten. Her devrim gibi dalga dalga! ABD’nin ve Haçlı gericiliğin iktidarını geçen yıl salladı; çatırdılar bütün dünyadan duyuldu. Ve şimdi Müslüman Kardeşler iktidarı yıkılmaktadır.
Bu devrim, bütün Ön Asya’ya, Türkiye’ye de güven ve cesaret getiriyor. Emperyalizmin “Allahla aldatarak” hükmetme çareleri, çaresizliktir; bir kez daha görülüyor.
Ortaçağ gericiliğinin bahtı karadır. Yıkılmak alınlarına yazılmış. Toplumlar, ağalıktan, beylikten, şeyhlikten, aşiret ilişkilerinden, toplumları “Allahla aldatan” yiyicilerden, İsviçre bankalarında hesapları olan Orta Çağın yalancı pehlivanlarından arınacak. İnsanlar özgürleşecek, aydınlanacak. Onları hiçbir güç kurtaramaz.
Musrî ile aynı yolun yolcuları
Türkiye’de kimlerin tahtı sallanıyor? Halk Mısır’da olduğu gibi kimlerin saraylarının duvarlarına dayandı?
Yüzlerine baksanıza, tıpkı yürekleri gibi kapkara. ABD’nin BOP Eşbaşkanı olmanın bedeli neymiş, emperyalistlere “2 sayfa 9 maddelik” gizli hizmet sözleşmeleriyle bağlanmak neymiş, T.C. ile hesaplaşmaya kalkmanın sonu neymiş, bu soruların cevabını bulduğu an geliyor!
Washington beylerinin ve İsrail siyonistlerinin son Haçlı seferine piyon olup Cumhuriyeti yıkmaya kalkanlar, Cumhuriyetin ayakları altında kalacakları günlerin korkusuyla tir tir titriyorlar.
Yolun sonu göründü.
Mısır Devrimini selamlıyoruz.