İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek:MİLLİYETÇİ-ULUSALCI AYRIMI

Tayyip Erdoğan, Hüsamettin Cindoruk’u nasıl suçlamıştı? Cevap zaman içinde daha ağır anlam yükleniyor. Ayrılığa ve birliğe vurgunun kıymeti harbiyesi? Tayyip Erdoğan, Abdullah Gül ve Fethullah Gülen’in korkuları? Hangi görev, hangi sorumluları ve görevlileri bekliyor? ...

Tarih:

Tayyip Erdoğan, Hüsamettin Cindoruk’u nasıl suçlamıştı? Cevap zaman içinde daha ağır anlam yükleniyor. Ayrılığa ve birliğe vurgunun kıymeti harbiyesi? Tayyip Erdoğan, Abdullah Gül ve Fethullah Gülen’in korkuları? Hangi görev, hangi sorumluları ve görevlileri bekliyor?

2011 yılı başlarıydı. BOP Eşbaşkanı Tayyip Erdoğan, “Hüsamettin Cindoruk da ulusalcı olmuş” dedi. Bunun üzerine Eski TBMM Başkanı, bir televizyon programında şu bilgilendirmede bulundu:
“Çeşitli kaynaklara baktım. Ulusalcılığın milliyetçilik anlamına geldiğini yazıyorlar. O halde ben milliyetçiyim. Peki Recep Tayyip Erdoğan, ya sen nesin?”

BOP Eşbaşkanlığı ve F Örgütünün bakışı
Yalnız BOP Eşbaşkanı değil, o cenahta Milliyetçilik ve Ulusalcılığı farklı gösterme gayreti eskidir. Fethullah Gülen de Milliyetçilik ile Ulusalcılık arasına kama sokmaya meraklıdır. Ergenekon tertibini duyurduğu “Ulusal dalgayı aşacağız” sözü hatırlardadır (Aktüel, 16 Ekim 2005).

Ülkücü-Milliyetçilerin Vurguları
Ülkücü ve Milliyetçiler içinde de Ulusalcılar ile arasına kalın sınırlar çekenler bulunuyor. Örneğin Ümit Özdağ bu sınırı 8 madde halinde belirliyordu. (Milliyetçilik ve Ulusalcılık Arasındaki Farklar, Yeni Çağ, 24 Şubat 2011). Namık Kemal Zeybek de, DP Genel Başkanı olmadan 2 yıl kadar önce, “Hayır Ulusalcı Değilim” başlıklı bir yazı yazmıştı. (Radikal 23 Mayıs 2008).

Ulusalcıların duyarlılığı
Kendisini “Ulusalcı” olarak tanımlayan kesimde de, Milliyetçiliğe mesafe koyanlar, hatta yan bakanlar bir hayli yaygındır. Değerli Milletvekilimiz Sayın Gülsün Toker, Patalya Otelinde yapılan toplantıda Ulus değil de Millet sözcüğünü kullanmamı hayretle karşılamıştı.
Özellikle Atatürkçü çevrelerin kendilerini “Ulusalcı” diye tanımlamadaki duyarlılıklarını biliyoruz.

CHP’nin 1931 ve 1935 Programları
Ulus sözcüğünün millet kavramını karşıladığını hepimiz biliyoruz. 13/14 Mayıs’ta kabul edilen CHP’nin 1931 programında Millet kavramı kullanılıyordu. Mayıs 1935’te toplanan 4. Büyük Kurultay’da program metnindeki bütün Milletler Ulus oldu, Milliyetçilik de Ulusçuluk olarak ifade edildi (Doğu Perinçek, Kemalist Devrim- 6 Atatürk’ün CHP Program ve Tüzükleri, Kaynak Yayınları, İstanbul, Mayıs 2008, s 126 vd; 171vd.).

Kavramlardaki tarihsel anlam yükü
Okuyucu fark etmiştir, ideolojik bir anlam yüklemeden, Millet sözcüğünü yeğliyorum. Nedeni, Millet, tarihten gelen dolayısıyla büyük tecrübelerde yoğunlaşmış bu anlam ağırlığına sahip. Milli Mücadele diyoruz, Kuvvayi Milliye’nin adını değiştiremeyiz. Büyük Millet Meclisi’nin toplandığı gün Cumhuriyetimiz eylemli olarak kurulmuştur. O kurum, artık Büyük Ulus Kamutayı olamaz.
Kuşkusuz Ulus sözcüğü de artık Türkçemizindir. Her iki kavram da kullanılıyor. Fark, daha çok ideolojik ve siyasal zeminde ortaya çıkıyor. Çünkü farklı Milliyetçilikler var. Bu farklı Milliyetçiler/Ulusalcılar kendi kavram disiplinlerini de oluşturuyorlar.

Ne Zaman ve Niçin Ayrıştılar
Olaya Türkiye’nin bağımsızlık ve bütünlüğü açısından bakmanın zamanı gelmiştir.
İlerde konuyu daha geniş olarak tartışırız. Ama Türkiye’de Milliyetçilik, Halkçılık ve Sosyalizm, 19. yüzyılın sonlarında ve 20. yüzyılın başlarında tek bir akımdı. Ümit Özdağ yanılıyor, ilk Milliyetçilerin hepsi halkçı, solcu veya sosyalistti. Hepsi sapına kadar devrimciydi. Milliyetçilik muhafazakârlıkla savaşarak doğdu ve büyüdü. Hem de ölümüne savaşarak!
Ayrışma esas olarak İkinci Dünya Savaşı yıllarında ve sonrasındadır.
Bazı Milliyetçiler önce Hitler emperyalizminin, sonra ABD emperyalizminin çekim alanına girdiler ve Halkçılığı terk ettiler.
Kimi Halkçılar, sosyal demokratlaşarak Milliyetçiliği terk ettiler.
Bir kısım sosyalistler de yurtseverliğe sırtlarını dönerek emperyalizmin “sosyalistleri” haline geldiler, dün yazmıştık.
Aslında bu üç akım, Namık Kemallerle Türk Devriminin bağrında doğdu ve devrimin Atatürk önderliğindeki büyük atılımında aynı safta yer aldı. Emperyalizme ve Ortaçağ gericiliğine karşı çağdaş toplumu yarattılar. Sosyalistler, Türk Devriminin her döneminde, 19. Yüzyıl sonlarından bu güne kadar yurtseverliğin her zaman en ön cephedeki fedaisi olmuşlardır. Yalnız Türkiye’de değil, Hitler ve ABD emperyalistlerine karşı çağımızın bütün vatan savaşlarının başında onlar vardır.

Ayrışmanın getirdiği yıkım
Atlantik sistemi onları ayırmıştır ve en sonunda Milliyetçileri de Halkçıları da siyasetin kenarına itmiş ve hatta bastırmıştır. Cumhuriyeti kuranlar Cumhuriyetlerini de yitirdiler, iktidarı da yitirdiler, Ezilenler durumundadırlar.
Türkiye 2002 yılından beri, ideolojik olarak Haçlı İrtica diye adlandırabileceğimiz bir Mafya-Tarikat diktası altındadır.
Tayyip Erdoğan, Abdullah Gül ve Fethullah Gülenler, ne Milliyetçidir, ne de Halkçıdır!
Mafya-Tarikat rejimi, Milliyetçi-Halkçı-Sosyalist bölünmesi üzerinde duruyor. Bağımsızlığa, halka ve emeğe düşman olan bu rejim, yaşamını Milliyetçi-Ulusalcı-Halkçı-Sosyalist bölünmesine borçludur.

ABD Emperyalizminin ve Haçlı gericiliğin “Kızıl Elma” korkusu
Zaman gazetesi yazarı İhsan Dağı Türkiye cephesinde yer alan herkese ders olabilecek bir kaygıyı dile getirdi:
“Dikkat edin, bu noktalarda “Milliyetçi” kesimlerle “Ulusalcı” gruplar ve fikirler arasında evlilikler de görebiliriz” (23 Mart 2012).
Sayın Cindoruk, Tayyip Erdoğan’ın “Ulusalcı” suçlamasına engin tecrübesiyle Milliyetçileri ve Ulusalcıları birleştirerek herkese yol gösteren bir cevap vermiştir.

Atatürk’te buluşmak
1908 Hürriyet Devrimini, İstiklal Savaşını birlikte yapanlar, Cumhuriyet’i birlikte inşa edenler niçin ayrıldıklarını ve sonuçlarını artık anlamış olmalılar.
Anlamak elbette yetmez, Türkiye’nin biricik çözümü onların yeniden Atatürk’te buluşmalarıdır. E. Tümg. Osman Özbek dostumuz, 23 Mart günü birleşmenin denklemini çok özlü ve yalın bir dille belirtti. Mesele o birliğe gidecek yolun görevlerini adım adım belirlemek ve uygulamaktır.
Haçlı Seferinin piyonları Cumhuriyet yıkıcıları, bu milletin yeniden İstiklal Savaşı ve Cumhuriyet değerleri temelinde birleşmesinden korkuyor.
Yapılacak iş, görevlilerini bekliyor.