İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek: MİLLÎ BİRLEŞMENİN İÇ CEPHESİ

Türkiye kavramını veya millî güçleri yeniden tanımlama gereği. Her millî mücadele niçin aynı zamanda iç mücadele? Mustafa Kemal Paşa’nın Kurtuluş Savaşı’ndaki iç savaş deneyiminin öğrettikleri. Suriye ve Kürt sorunundaki cepheler. AKP iktidarının sıcak paraya mecb...

Tarih:

Türkiye kavramını veya millî güçleri yeniden tanımlama gereği. Her millî mücadele niçin aynı zamanda iç mücadele? Mustafa Kemal Paşa’nın Kurtuluş Savaşı’ndaki iç savaş deneyiminin öğrettikleri. Suriye ve Kürt sorunundaki cepheler. AKP iktidarının sıcak paraya mecburiyeti ile Rusya ve İran’a mecburiyetinin dayattığı yarılma. Millî birleşmenin kaçınılmaz gündemi.

Türkiye bugüne kadar bölücülüğe karşı topyekun bir mücadeleye girmedi. Hiçbir hükümet böyle bir girişimde bulunmadı. Teröre kayıp vermek, trafik kazaları gibi, hayatın olağan bir hadisesi olarak kabul edildi. Şehit cenazesi kaldırmak, devlet yönetimini en çok işgal eden görevlerden biri haline geldi.
Böyle ne kadar sürer gider?
Hakim sınıfların bu gidişten kaygılandığını gösteren bir işaret görülmedi. Hatta sürecin planlandığı gibi yürüdüğü dahi söylenebilir. Ancak gelinen yer artık, trafik kazaları boyutunu aşmıştır. Cenaze sayısı açısından değil, fakat Türkiye’nin bölünme tehdidi, bölgesel savaş, hatta daha çaplı savaş tehlikeleriyle iç içedir.

Tayyip Erdoğan ve Abdullah Güller Türkiye değil
İşte bu noktada, koşullar, Türkiye’yi yeniden tanımlamamızı zorunlu kılıyor.
Hemen saptayalım ve herkes önünde sonunda saptayacaktır: Sıcak para komisyoncularından, borsa vurguncularından, hortumculardan ve tarikat rantçılarından oluşan Mafya - Cemaat zümresi ile milletin çıkarları karşı karşıyadır. Tayyip Erdoğanların, Abdullah Güllerin, Fethullah Gülenlerin, TÜSİAD beylerinin çıkarları ABD ile birliktedir. Buna karşılık işçi ve köylüsünden, esnaf, memur, millî sanayici ve tüccarına kadar halk sınıflarının çıkarı Türkiye tarafını temsil ediyor.
Bu nedenle bir süre önce Aydınlık yazarı Sabahattin Önkibar, “Tayyip Erdoğan sen Türkiye değilsin!” seslenişiyle, çok önemli bir gerçeği saptıyordu.

Her millî mücadele aynı zamanda iç mücadeledir
Kürt meselesinde, Suriye meselesinde, ekonomide, güvenlikte, dış siyasette cephe cepheye gelen çıkarları birleştirmek mümkün değildir. Tıpkı Kurtuluş Savaşı yıllarında padişahın ve İstanbul levantenlerinin İngiliz - Fransız işbirlikçiliği ile Anadolu merkezli millîciliğin karşı karşıya gelmeleri gibi. O nedenle İstiklâl Savaşımız, bütün kurtuluş savaşları gibi, aynı zamanda iç savaştı.
Mustafa Kemal Paşa, devrimci birikimiyle bunu çok açık görebildiği için savaşa önderlik edebilmiştir. Hatta iç savaş olayını çevresindeki arkadaşları pek kavrayamamışlardır! Bu nedenle Kurtuluş Savaşımızda Millî Mücadele önderliği içindeki ayrılıklar, en sonunda bu iç savaş eksenindedir.

Millî İhtilâl İstiklâl Savaşı’nın kilit göreviydi
Mustafa Kemal Paşa, Samsun’a çıktıktan hemen bir ay sonra 16 - 21 Haziran 1919 günlerinde Amasya’da yapılan gizli Komutanlar Toplantısı’nda, öncelikli meselenin Anadolu’da Geçici Hükümet kurmak olduğunu ısrarla savunmuştur. İstanbul Hükümeti’ne karşı iç savaş başka türlü yürütülemezdi.
Aslında Erzurum ve Sivas Kongrelerinin de görünürde olmayan asıl gündemi budur. Nitekim Sivas Kongresi’nden sonra 16 - 29 Kasım 1919 günlerinde 13 güm süren Heyeti Temsiliye toplantısında, aslında Padişah Hükümetine karşı izlenecek iç savaş stratejisi tartışılmıştır. Mustafa Kemal Paşa, bir Millî İhtilâlle Millî Hükümet kurmak dışında bir başarı olanağı bulunmadığını bütün kanıtlarıyla ortaya koyar. Diğer komutanlar ise, İstanbul Hükümeti’ne vaziyet alamamışlardır. Bu nedenle toplantıdan Meclisi Mebusan’ın İstanbul’da toplanması kararı çıkar. O toplantının tutanakları, Atatürk’ün Bütün Eserleri’nde vardır. [c. 5, s.163 - 317. Ayrıca bkz. Doğu Perinçek, Kemalist Devrim - 4 Kurtuluş Savaşı’nda Kürt Politikası, Geliştirilmiş 3. basım, s.185 - 194 ve s.207 - 216]
Ne var ki, olaylar Mustafa Kemal Paşa’yı haklı çıkarmış ve Ankara’da bir Millî Meclis ve Millî Hükümet kurulmuştur.

Milleti birleştirmek
Ya da millete karşı birleşmek!
Bizim Millî Kurtuluş Savaşı tecrübemiz de gösterir ki, emperyalizmin işbirlikçileriyle millî birlik olmaz.
Daha somut konuşursak, Suriye’ye karşı Tayyip Erdoğan ve Abdullah Güller ile birlik, ABD cephesinde birliktir ve millete karşıdır.
Kürt sorununda da ABD denetiminde gerçekleşen bir Oslo ittifakı var. Bu ittifak bozulmuş değildir; bazı anlaşmazlıklar vardır. ABD, o cepheyi birleştiren büyük patrondur. Hem Tayyip Erdoğan ve Abdullah Güller, hem de PKK, ABD’nin patronluğunu kabul etmişlerdir. Her ikisi de çıkarlarına ABD planları içinde ulaşmayı, siyasetlerinin ekseni olarak kabul etmişlerdir ve bu yönde pratik yürütüyorlar. Anayasa konusunda da birlikte olduklarını herkes görüyor.

AKP ve PKK’nin zorlukları
Bununla birlikte AKP de ve kısmen PKK de, kriz içindeler. Çünkü milletin büyük çoğunluğunu ABD planları içinde tutmak çok zor iş. PKK, küçük bir örgüt olduğu için, Amerikancılıkta daha sıkıntısız ilerleyebiliyor. Ancak AKP’nin kandırmak zorunda olduğu bir seçmen kitlesi var ve onlara Amerikancılığı kabul ettirmek kolay değil.
Öte yandan Türkiye ekonomisi, Tayyip Erdoğan’ın Rusya ve İran’la cephe cepheye gelmesine izin vermiyor. AKP iktidarı, kara para akışına mecbur olduğu gibi, ekonomi çarkının çevrilmesi için, Rusya ve İran’dan gelen enerjiye de mecburdur. Nitekim bu gerçeği Batı ülkeleri de görüyor. Le Monde’da çıkan yazı, Türkiye’nin yerinin Rusya, İran ve Çin’in yanında olduğunu bir kez daha saptamaktadır.
Sıcak paraya mecburiyet ile Avrasya’ya mecburiyet, AKP’de derin bir yarılmayı kaçınılmaz kılıyor. Çünkü bu iki mecburiyeti artık bir arada tutma olanağı kalmamıştır.

Millî birleşmenin kaçınılmaz gündemi
Kendisine Millî diyen güçler, milleti birleştirmek için ABD işbirlikçilerine karşı kararlı bir tavır almak durumundadırlar. Millî Anayasa Forumu’nun programını özetleyen “Atatürk’te Birleşmek”, milleti birleştirmenin temelidir ve aynı zamanda millî devletin ve vatanın tasfiyesine karşı cepheden mücadele anlamını içeriyor. Sıcak Para Diktatörlüğü ile hesaplaşma, bu birleşmenin önündeki kaçınılmaz gündemdir. Cumhuriyeti, vatanın bütünlüğünü ve milletin özgürlüğünü savunmanın iç cephesi budur.
Süreç, bu hesaplaşmaları hızla önümüze getirecektir. Mesele, bunları bugünden görmektir. Millî hedefi, birleşilecek güçleri, başarıya götüren yol ve yöntemleri buna göre belirlemek durumundayız.