Kurthan’ı kaybedince bir kez daha Türkiye’nin olağanüstü kadro birikimini düşündüm. Bu kadrolarla, bu insan birikimiyle neler yapılmazdı ve hâlâ neler yapılır? Ne güzel arkadaşlarımız var. İnsan onlarla daha çok birlikte olamadığına yanıyor. Sistemin hepimizi ittiği hay huy içinde arkadaşlığın tadını çıkarmaya yeterince zaman ayıramadık, yazık oldu.
Kurthan Fişek, Türkiye İşçi Partisi’nde, Partinin Bilim Kurulunda, üniversitenin genç öğretim kadroları içinde çok sevdiğim, yakın arkadaşımdı. Siyasal Bilgiler Fakültesi ve Hukuk Fakültesi asistanları olarak, aramızda bir eğitim grubu oluşturmuştuk. Kurthan vardı, Erdoğan Güçbilmez, Ümit Hassan ve Doğu Perinçek vardı. Ve dört-beş arkadaş daha. Sonra Mehmet Selik, Türkkaya Ataöv, Ahmet Kumrulu ve Cem Eroğlu da katıldılar. Korkut Boratav ve Cahit Can, hatırladığıma göre o sıralar yurtdışındaydılar.
Önce Marx’ın Kapital’inin ilk cildini incelemiş ve tartışmıştık. Sonra Engels’in Devletin ve Özel Mülkiyetin Kökeni kitabını ele aldık. Birimiz sunuş yapardık. Ama hepimiz inceleyerek gelirdik.
1967 yılında Doğu Almanya’dan sandıklar dolusu kitap getirdiğim zaman, dünyalar bizim olmuştu. Ciltleri ellerimize alıp sevmiştik. En büyük aşkımız, öğrenmekti. Coşkuyla çalışırdık. Kaçamaklar da olurdu. Ne güzel günlerdi.
Kurthan Sosyalist Devrimi savunan çok küçük azınlık içinde kaldı. Biz önce Milli Demokratik Devrim dedik. Türkiye’nin gerçeği buydu. Her toplum, önündeki sorunu çözerdi. Aşamaları atlayamazdınız. Bugün Türkiye, Kemalist Devrimin bile gerisine düştü. Ancak arkadaşlığımız arkadaşlıktı.
Kurthan’a daha sonra 12 Mart döneminde 1972 yılında Sıkıyönetim Savcılığında rastladım. Tutukluydum. Onu da askerdeyken almış getirmişlerdi. Üniformalıydı. Orada birkaç çift laf edebildik.
1986 sonlarında 2000’e Doğru dergisini hazırlarken, Kurthan’ı ve Emin Çölaşan’ı Hürriyet gazetesinde ziyaret ettim, “Gelin bu işi birlikte yapalım” dedim. “Yardım ederiz” dediler. Hasret giderdik.
Kurthan, Prof. Dr. Nusret Fişek’in oğlu ve Hukuk Fakültesinin en seçkin hocalarından Prof. Dr. Hicri Fişek’in yeğeniydi. Dedeleri Kurtuluş Savaşı subaylarındandı. Çok birikimli bir aile içinde büyümüştü. Karakterli, açık sözlü, açık yürekli bir insandı. İyi bir kafaydı. Çok yönlü bir insandı. Kaleciydi. Atletizm Federasyonu Başkanlığı bile yaptı.
Bağımsızlık, vatan, tarihsel birikim, Kemalist Devrim; onun için hep emekçi halkın ve sosyalizmin mirasıydı. Katıksız bir yurtseverdi. Bu toprağın Bilimsel Sosyalistiydi.
Kurthan’ı kaybedince bir kez daha Türkiye’nin olağanüstü kadro birikimini düşündüm. Bu kadrolarla, bu insan birikimiyle neler yapılmazdı ve hâlâ neler yapılır?
Ne güzel arkadaşlarımız var. İnsan onlarla daha çok birlikte olamadığına yanıyor. Sistemin hepimizi ittiği hay huy içinde arkadaşlığın tadını çıkarmaya yeterince zaman ayıramadık, yazık oldu.
Kurthan’ı bir daha görememek, O’nu bir daha bulamamak çok acı.
“Kahpe Felek” sözü bu durumlar için üretilmiş.