İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek:KÜRT SORUNUNU ULUS MEYDANI ÇÖZER

Ankara niçin Kürdün umudu olmaktan çıktı? Kürde umut veren bir kuvvet odağı oluşturabildik mi? Ulus Meydanı’nda değişen tablo? Kürdümüze Ankara burcundan doğan umut? Kürdümüzün yürek çarpışlarının Anadolu ile uyumlu hale gelmesi için… Silahsız bırakılan Türk...

Tarih:

Ankara niçin Kürdün umudu olmaktan çıktı? Kürde umut veren bir kuvvet odağı oluşturabildik mi? Ulus Meydanı’nda değişen tablo? Kürdümüze Ankara burcundan doğan umut? Kürdümüzün yürek çarpışlarının Anadolu ile uyumlu hale gelmesi için… Silahsız bırakılan Türkiye. Kendinizi Uludere ve Cizre’deki yurttaşın yerine koyunuz. Türk subayı ve Türk polisine Ulus Meydanı mesajı. Hakkâri’ye uzanan gizil güç. Türkiye’yi sahte “demokrasi”yle bölme sürecinin sonu. Büyük ders: Devrim birleştirdi karşıdevrim böldü. CHP yöneticilerinin ve kimliksiz solcuların anlayamadıkları. En güzeli hep birlikte hükümet olmak.

Kürt sorunu, yurttaşlarımızın demokratik talepleri açısından çözülmüştür.
Ne kalmıştır geriye?
Kürt sorunu artık, Türkiye açısından da, Irak, İran ve Suriye açısından da ABD müdahalesinden kurtulma sorunudur.

Ankara niçin Kürdün umudu olmaktan çıktı?
Ayrılıkçı hareket, Türkiye’de yeterli kuvvete sahip bir milli hareket gelişmediği için büyüdü.
1980 sonrasının karşıdevrim sürecine iyi bakınız, Ankara’daki iktidar sahiplerinin denetimi Washington’da, gözleri Brüksel’dedir. Bu koşullarda Ankara, Kürt için bir umut olmaktan çıkmıştır. Türkiye’nin bağımsızlık ve bütünlüğünü savunan bir irade Ankara’da yok iken, Hakkâri’de veya Şırnak’ta nasıl olsun?
Hele 2002 sonrası, Türkiye Cumhuriyeti için bir dağılma manzarasıdır. Kemalist Devrim fiilen tasfiye edilmektedir. Bu koşullarda Diyarbakır veya Van’ın bir Cumhuriyet ve milli birlik kalesi olarak kalması mümkün müydü?

Kürde umut veren bir kuvvet odağı oluşturabildik mi?
Türkiye’nin temelini oluşturan Atatürk Devrimi’nin Ankara’daki iktidar sahipleri tarafından yıkılmasına karşı, güçlü bir muhalefet de oluşturamadık arkada kalan yıllarda. Kürdümüzün umut bağlayacağı bir iktidar seçeneği yaratamadık; bu da son 10 yılımızın gerçeğidir.

Ulus Meydanı’nda değişen tablo
İşte şimdi bu tablo değişmektedir. Artık AKP iktidarının karşısına dikilen ana muhalefet, 29 Ekim günü Ulus Meydanı’nda tarih sahnesine çıkmıştır. Ana muhalefet artık ne Washingtoncudur; ne de Brükselcidir. Ana muhalefet artık millidir ve devrimcidir. Soros’un Ana Muhalefeti denetleme konumu yerle bir olmuştur.
Ve ana muhalefet artık, Edirne’den Hakkâri’ye kadar bütün Türkiye halkı için bir umuttur.

Kürdümüze Ankara burcundan doğan umut
Şu anda bunun farkında olanlarımız çok az sayıda olabilir, ama göreceksiniz Ulus Meydanı’nda kendisini dosta düşmana gösteren o milli güç, Kürt yurttaşlarımız için de umut olacaktır. Kürdün Seher Yıldızı, yeniden Ankara burcundan yükseliyor. (Malatya Doğanşehir Yuva köyünden Zühre kardeşime söyleyin rüyası gerçek oluyor, Al Atımıza bindik, geliyoruz. Çömlekovası’ndan Abuzerlerin de haberi olsun).

Kürdümüzün yürek çarpışlarının
Anadolu ile uyumlu hale gelmesi için
Buna şaşıranlarınız olacaktır, biliyoruz. Ama şu çok iyi bilinmelidir: Kürdümüzün yürek çarpışlarının tekrar Anadolu ile uyumlu hale gelmesi için yapılacak iş, özerklik veya anadilde eğitim değildir. Tek çare, milli devletin yeniden kurulması, o milli devletin halk hükümetiyle yönetilmesi, Türkiye’nin bütünlüğünü savunacak bir devlet kararlılığının oluşmasıdır.

Silahsız bırakılan Türkiye
Şöyle dönüp arkamıza bakalım: ABD, İsrail, AKP ve PKK, Türkiye’ye kuvvet kullanarak bölünmeyi dayattılar ve Türk Silahlı Kuvvetleri’ni Ergenekon-Balyoz operasyonlarıyla neredeyse bir yaptırım gücü olmaktan çıkarmışlardı. Türkiye’yi bölme tertibinin hizmetine girmiş bir iktidarın emri altındaki bir komuta kademesi, ülke bütünlüğünü korumada bir güven kaynağı olmaktan çıkmıştı. Türkiye “demokrasi” perdesi altında bölünüyordu. Bütün dünyada “CIA demokrasisi” olarak bilinen bu halk düşmanı sistem, Türkiye’yi silahsız bırakmıştı. Denetim altına alınan komuta kademesinin sisteme ilişkin yorumunu 30 Ağustos ve Cumhuriyetin yıldönümlerinde de gördük. Türk askerini bir tören birliğine dönüştürme girişimi gözler önündeydi. Genelkurmay, “Ulu-ül emre itaat” kafasıyla artık Anıtkabir’e koşan yurttaşları sayma yeteneğini de yitirdi. “Demokrasi”, Cumhuriyet yıkıcısı bir iktidara boyun eğmek ve bölünmeye teslim olmak diye yorumlanır oldu.

Kendinizi Uludere ve Cizre’deki yurttaşın yerine koyunuz
İşte bu koşullarda kendinizi Uludere veya Cizre’deki yurttaşın yerine koyunuz, Türkiye başlığı altında sığınabileceği bir çatı kalmamıştır ve ABD-İsrail tertibi, o yurttaşımıza bir çatı göstermektedir. Türkiye’deki iktidar sahipleri bu tertibin içindedir!

Türk subayı ve Türk polisine Ulus Meydanı mesajı
İşte Ulus Meydanı’nda ortaya çıkan Cumhuriyet seçeneği bu tabloyu bozuyor; dengeleri değiştiriyor.
Ulus Meydanı, Türk subayına, Türk polisine de çok etkili bir mesaj vermiştir. Kafalardaki saraylar yıkılmaktadır!

Hakkâri’ye uzanan gizil güç
29 Ekim gününün ulus Meydanı’nı büyük bir miting gibi düşünmeyin, orası bir miting kalabalığı değil, ne yaptığını bilen bir önderlikle Cumhuriyeti yeniden kurma iradesinin yarattığı kuvvettir. Ve bu kuvvet, Türkiye halkının yüzde 60’ının yeni bir iktidar seçeneği talebine cevap veriyor. Başka deyişle yüzde 60’ın tanımladığı bir seçenek ortaya çıkmıştır ve sinesinde barındırdığı gizil güç, yüzde 60’ın da ötesinde, ta Hakkâri’ye kadar uzanıyor.

Türkiye’yi sahte “demokrasi”yle bölme sürecinin sonu
Ve 29 Ekim günü Birinci Meclis önünde yıkılan barikatı herhangi bir barikat sanmayın, bakın BOP’un sözleşmeli personeli hiç öyle sanmıyor ve tahtının sallandığını hissediyor ve telaşa kapılmıştır. Yıkılan barikat, Türkiye halkının hükümet olma mücadelesine 1945 yılında kurulan Atlantik barikatıdır.
O Atlantik barikatı, aynı zamanda Türkiye halkının Türkü ve Kürdünün, Sünni’si ve Alevi’sinin arasına da kurulmuştu. Bu gerçekler, geniş yığınlar tarafından onca deneyimden sonra yeni yeni anlaşılıyor.

Büyük ders:
Devrim birleştirdi karşıdevrim böldü
Ulus Meydanı’nda ortaya çıkan Cumhuriyet Hükümeti seçeneği, göreceksiniz çok hızlı bir süreçte Hakkâri’den Siverek’e kadar Kürdümüzün de umudu olacaktır. Çünkü Türkiye’nin bağımsızlık ve özgürlük hareketi, tarih boyunca Kürdümüzü kucaklamış ve bağrına basmıştır. Kürdümüz de tarih boyunca Türkiye’nin bağımsızlık ve özgürlük mücadelesinin dışında kalmamıştır.
Devrimci hareket zayıflayınca, bölücülük güçlenmiş; devrimci halk hareketi güçlenince, bölücülük zayıflamıştır. Bu, bir tunç yasasıdır. Unutulmasın Türkiye’yi devrim birleştirdi; yoksa Türkiye bölünmüştü.
1960’larda da Cumhuriyetin yükselişi Kürdümüzü kucaklamıştı. 12 Eylül 1980’den sonraki karşıdevrim süreci Kürdümüzü başka çözümlere itti.

CHP yöneticilerinin ve kimliksiz solcuların anlayamadıkları
AKP’nin tepesindeki iktidar sahiplerinin sözünü bile etmiyorum, çünkü onlar bölünmenin memurlarıdır; ama CHP yöneticilerinin ve PKK’nın kuyruğuna takılan kimliksiz solcuların anlayamadıkları şudur: onlar sanıyorlar ki, Kürdü etkilemenin yolu, PKK’nın taleplerine ortak olmaktır. Büyük yanılgı ve ihanete giden yol!
Oysa Kürdümüzü Türkiye’ye kazanmak, PKK’yı taklit etmekle değil, PKK’yı etkisiz hale getirmekle mümkündür.
Kürdü kazanmak, Ilımlı Bölücülükle mümkün değildir.
Ulus Meydanı’nda ortaya çıkan Milli Hükümet seçeneği, AKP iktidarı yanında Ilımlı Bölücülüğü de tarihin kenarına itecek cevhere sahiptir.

En güzeli hep birlikte hükümet olmak
Çünkü biz, Kürde felaket getirecek olan bölünme seçeneğine cepheden tavır alıyoruz.
Bir: Kürdümüze en kıymetli şeyi kararlı olarak veriyoruz: Birlik halinde özgürlüğe ve zenginliğe yürümek! Bölünme, ters istikamettir.
İkincisi ve en önemlisi, biz Kürdümüze Türkiye halkının bir parçası olarak, hükümet olmayı vaat ediyor ve hükümet olma seçeneğini somut olarak Kürdümüzün önüne koyuyoruz.
Üstünlüğümüz buradadır.
PKK’nın projesi; ABD’nin kuklası olan, bütün Ortadoğu halklarının bağrına bir hançer gibi giren İkici İsrail’dir.
Ulus Meydanı ise, Kürdümüze bağımsız, özgür, başı dik Türkiye’nin Ankara’dan Van’a kadar onurlu yöneticisi ve uygar halk olmayı vaat ediyor.
Göreceksiniz, bugün bölücülüğün veya cemaatleşmenin çıkmazlarında çırpınan Kürdümüz, kendisine Ulus Meydanı’ndan uzatılan eli görecek ve onu sımsıkı tutacaktır.