Gençliğin ayak seslerini duyuyor musunuz? 29 Ekim 2012 günü saat 11.00’de Ulus Meydanı’nda Birinci Meclis’in önünde onlarla birlikte olmaya hazır mısınız? Kendine güvenmeyen gelmesin.
Dün bu köşede Atatürk gençlerinin sesleri yankılandı. 29 Ekim 2012 günü Ankara’da Vatan ve Cumhuriyet için yürüyecekler. Saat 11.00’de Ulus Meydanı’nda Birinci Meclis önünde toplanıyorlar. Artık hiç kimse Türkiye’nin geleceğinden kaygı duymasın. Çünkü onlar var.
Onların mektuplarını isimlerinin abece sırasıyla kaldığımız yerden yayınlıyoruz. Gençlik çok umutlu, çok güvenli. Çünkü elinde gerçeği tutuyor.
Gizem Doğan (İstanbul Ü. Tıp F.): Militan iyimserlik dolduruyor bilincimizi ve yüreğimizi. Partili olmadan önce kitap okumazdım, şimdi elimden bırakamıyorum. Çapa Tıp Fakültesi’nde kapitalist sağlık sisteminin Sağlıkta Dönüşüm Projesi’ne karşı mücadelede yoğunlaştık. Her günümüz devrimi ve sonrasını tasarlamakla geçiyor. Hayallerimiz, umutlarımız ve onları gerçekleştirecek irademiz var.
Gülüzar Şeremet (Marmara Ü. Hukuk F.): Hayatımın bütününde Türkiye var, emekçi halk var, Parti var ve Partiyi büyütmek var. Ayrıca bir hukuk öğrencisi olarak, üstünlerin hukukunun değil, hukukun üstünlüğünün uygulandığı, tertibin yerle bir olduğu günler yakındır. Gençlik, çok umutlu başkanım.
Gökhan Sarısoy (Marmara Ü.): Bizler Mustafa Kemal gençliği olarak bayrağı teslim almış bulunuyoruz. “Güneşi zapt edeceğiz.” Size söz veriyoruz: Cumhuriyeti yeniden kuracağız!
Işık Uzun (İstanbul): Bize sorumluluk yüklediniz. Yaptığımız her eylemde siz de varsınız. Gönlünüzü ferah tutun. Kitle örgütlerindeki görevlerimizi kararlılıkla yerine getiriyoruz. Her zaman mücadelenin tam merkezindeyiz ve hep bir adım ilerisini düşünüyoruz. Bağımsız Türkiye’nin şafağında buluşacağız.
İbrahim Okan Özkan: Vatan emperyalistlerin işgaline uğradığında ilk kurşunu vatanseverlere sıkarlarmış. Silivri’deki büyüklerimizin niçin orda olduklarını biz gençler çok iyi anlıyoruz.
Mahir Ulaş Demirkaya (Kırıkkale): 19 Mayıs 2012 gününün eşiğinde bizi ateşleyen dizeler: “Haykırdı en önde giden, / emreden! / Bu ses! / Bu sesin kuvveti / bu kuvvet / (…) Güneşi içiyoruz sesinde / Coşuyoruz, coşuyor! / Yangınlı ufukların dumanlı perdesinde / Mızrakları göğü yırtan atlılar koşuyor!”
Masum Gök (Eskişehir Osmangazi Ü. Türk Dili ve Edebiyatı bölümü): Türkiye devrimci bir sürece giriyor, bunu en çok gençlikte görüyoruz. Bugün Öncü Gençlik’te birçok kadro, parti görevlisi olmak istiyor, biri de benim. Ancak yeterince okumuyor ve incelemiyoruz. Türkiye’yi yönetmek için kendimizi geliştirmeliyiz. Genç teorisyenlere ihtiyacımız var.
Nevzat Burak Akpolat: “19 Mayıs 2012 Diriliş Yürüyüşü”yle bir adım ileri taşıdığımız gençlik mücadelemizin, halkımızı uyandırmaya yönelik asıl büyük adımı, “29 Ekim Seferberlik Yürüyüşü” olacaktır. “Ben”in “biz” olduğu yerde mücadele etmenin mutluluk ve onuruyla.
Nigâr Selvi (Yıldız Teknik Ü. Kimya Mühendisliği): 2011 yılında okulda Atatürkçü Düşünce Kulübü’nü kurduk. Bu yıl üye sayımızda şaşırtıcı bir artış oldu. Gündem aileleri öyle bir sarstı ki, çocukları siyasetten uzak tutma eğilimi hızla zayıflıyor. Umutsuzluğa kapıldığım her an, Atatürk’ü, silah arkadaşlarını, siz tutsak edilen aydınları, TGB’li arkadaşlarımı, şehitlerimizi düşünüyorum ve geleceğe güvenle yürüyorum. 29 Ekim Seferberlik Yürüyüşü’nde yüzbinlerin ayak sesleri duyulacak!
Nurcan Kaya: Annem, babam her ikisi de emekçidir. 1991’de Bulgaristan’dan göçmüşler. Şu anda elde ettiğimiz her şeyimizi emeğimizle kazandık. Yokluk çektik vaktinde, sıfırdan başlamayı öğrendik. Haksızlıklara karşı koymak oldu birinci hedefim. Gözünüz arkada olmasın, gençlik, bu ABD güdümlü bölücüleri devirmeyi borç bilecektir. Yolumuzun taşlarını Atatürk ilkeleriyle döşedik.
Onurcan Çağatay: Her an doğru mevzide olduğumun ispatıyla karşılaşıyorum. Sanat alanında da önder konumda olmak adına, kaderimi mücadelemizin geleceğiyle birleştirmiş bulunuyorum.
Orkun Yıldız: Kemalist Devrimi tamamlamak, bolluk toplumuna ilerlemek, eşit ve özgür hayatı kurmak görevini, hayatıma armağan edilmiş bir hediye olarak görüyorum. Milletimize olan borcumuzu ödeyeceğiz. Kızımı ya da oğlumu Silivri Hukuk Fakültesi’nde okutmaktan büyük gurur duyacağım.
Özer Erdoğan (Boğaziçi Ü. Endüstri Mühendisliği): 19 Mayıs’tan beri yüzbinleri nerede ve nereye yürüteceğimizi düşünüyoruz. Şimdi taarruzun vaktini, emekçileri en ön safa kazanmayı, bu büyük kitleye Kürdümüzü katmayı kafamıza koyduk. Akıl ve vicdan, cesaretle öne atılmayı doğruluyor, bunu öğrendik. Mustafa Kemal’in Kocatepe’den Büyük Taarruz öncesinde baktığı gibi aynı güven ve kararlılık içinde milletimizin düşmanlarına bakıyoruz. Öncü Partiyi ve kitle mücadelesini ilmik ilmik örüyoruz. Devrim, bizim rüyalarımıza girmiştir.
Sertaç Çelik: 27 yaşındayım. Silivri zindanındaki savunmanızı telefonumdan izliyorum. Hayata huzurla ve umutla başlıyorum. Çevremdekilere izletiyorum. İlerde çocuğuma gururla göstereceğim. Diyeceğim ki, “Bak kızım, bizim sevdalılarımız Atatürk Devrimine böyle sahip çıktılar ve size bu Cumhuriyeti emanet ettiler.”
Sıla Ay (Marmara Ü. Tıp F.): Sağlık sistemin özelleştirilmesi adına çıkarılan kanun hükmünde kararnameleri incelerken ve bu konuda öğrenci arkadaşlarımı haberdar etmek için çalışırken, neden iktidar hedefimizin olması gerektiğini gördüm. Mezun olduktan sonra üniversitede öğretim üyesi olarak kalmayı ve Tabip Odası’nda görev almayı planlıyorum.
Tunç Akkoç (İstanbul Ü. Tarih Yüksek Lisans öğrencisi): Balyoz kararı mücadelenin sertleştiğini kavrattı. Kararlılığımızı dosta düşmana göstereceğiz. Kitle mücadelesindeki başarılarımızı, 19 Mayıs’ı, her şeyi Partimize borçluyuz.
Ulaş Dahi: 10 Kasım 1938 günü saat 9’u 5 geçe Kemalizmin durduğunu düşünüyordum. Yazınızda 1941 yılında Köy Enstitüleri’nin kuruluşunu işaret etmeniz üzerine görüşüm değişti. Köy Enstitüleri Türkiye’nin kurtuluşu olacaktı. İstanbul’da büyüdüm. 2 yıl köylerde çalışınca şunu gördüm: Köylünün bir insanı dinlemesi için, o insanın kendi içinden çıkması gerekiyor veya söyleneni doğruluğunu gözleriyle görmeli.
Utku Faik Yılmaz: Taarruz vakti gelmiştir. Milletin kahramanlarının tutsak edildiği Silivri Kal’asını yıkmalı, tarihin pususundan çıkan İşçi Partisi ile iktidara yürümeliyiz. Milletten görevimizi aldık, halk birleştirecek, Mafya – Tarikat rejimini yıkacak örgütlü gücü yaratacağız. Devrim, yıkmak ve kurmak eylemidir. Yarını kuracak, yeni toplumu kuracak olmanın heyecanıyla çarpıyor yüreklerimiz.
Volkan Kılıçarslan ve arkadaşları (Kırıkkale): Nice aydınlık ve mutlu yıllara beraber yürüyoruz.
Zafer Alpuğan (İstanbul Ü. İletişim F.): İşçi Partisi saflarına bugün [28 Eylül 2012] katıldım. Bu kararın hayatımın en doğru kararı olduğunu düşünüyorum. Gayem, başı dik bir gazeteci olmak ve Türk milletine gerçeği ve doğruyu iletmek. Bir gün Aydınlık’ın koridorlarında karşılaşmak dileğiyle.
Zeki Aktuğ (Marmara Ü.): Sadece siyasal alanda değil, her yönden kendimi geliştirmek için çalışıyorum. Bunu yalnız değil, diğer arkadaşlarımla birlikte yapmak, beni hem gururlandırıyor, hem de cesaretlendiriyor. Sizlerin Silivri ve Hasdal’da tutsak edilmeniz çok üzücü. Fakat üzülmenin değil, cesaretin zamanıdır. Ümitliyiz ve kazanacağımızın farkındayız.
Büyük Nutkun son sözü
Atatürk, Büyük Nutkunun sonunda, bir gün karşıdevrimle hesaplaşmak gerekince, kimlere güvenileceğini saptamış. Tersanelere girebilirler, devleti ele geçirebilirler, orduları dağıtabilirler, ama korkmayın onlar var.
Son söz milletindir ve millet son sözünü gençliğiyle söyler. Emekçi halkla birleşen gençliğiyle!