Herkes, şu gerçeği saptamak durumundadır: Seyit Rıza’nın itibarını iade girişimi, CHP Milletvekili Hüseyin Aygün’ün değil, doğrudan doğruya CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun eylemidir.
Hüseyin Aygün’e tetikçi görevi veriliyor. Ama artık Kemal Kılıçdaroğlu kendisini gizleyemiyor ve gizlemiyor.
Herkes, şu gerçeği saptamak durumundadır: Seyit Rıza’nın itibarını iade girişimi, CHP Milletvekili Hüseyin Aygün’ün değil, doğrudan doğruya CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun eylemidir.
Seyit Rıza’nın cephesinde olmak
Hüseyin Aygün’e tetikçi görevi veriliyor. Ama artık Kemal Kılıçdaroğlu kendisini gizleyemiyor ve gizlemiyor.
Bu girişim, Kemal Kılıçdaroğlu’nun Dersim Harekâtıyla ilgili olarak, Atatürk- İnönü ve Celal Bayar adına, CHP adına özür dilemesiyle başlatıldı. CHP Genel Başkanı 17 Kasım 2012 günü “Gençlik Buluşması”nda, İstiklâl Mahkemelerine karşı cephe tutarak ve “Dersim’in mağduru biziz” söylemiyle kendisini Seyit Rıza ile özleştirdi ve safını ilan etti.
O cephede Kemal Kılıçdaroğlu yalnız değildir. Yakın silah arkadaşları Abdullah Gül, Fethullah Gülen ve Tayyip Erdoğan’dır. Ve elbette Abdullah Öcalan! Hatta Öcalan, bir zamanlar Seyit Rıza’ya gerici derken, Kemalist Devrim düşmanlığının gerektirdiği mevzide karar kılmıştır.
Tarih tartışması değil
Bu, bir tarih tartışması değildir. Herkes Kemalist Devrim ile Ortaçağ gericiliği ve emperyalizm arasındaki hesaplaşmada konumunu belirliyor.
Saflaşma, Dersim Harekâtındaki uygulamanın yarattığı acılarla da ilgili değildir. Kimse, kimseyi aldatamaz. Herkes, Devrim ile karşıdevrim arasındaki kamplaşmada yerini ilan ediyor.
Alevilik meselesi değil
Olay, Alevilik ve Kürtlük meselesi de değildir. Çünkü aynı karşıdevrim cephesi, Derviş Vahdeti, Sultan Vahdettin, İskilipli Atıf, Saidi Nursi ve Menemen’deki Derviş Mehmet’ten Şeyh Sait’e kadar 1908 Hürriyet Devrimine ve Kemalist Devrime karşı koyanların bayrağı altında birleşmiştir. Bu cephe, Tayyip Erdoğan, Abdullah Gül, Fethullah Gülen ve Kılıçdaroğlu’ndan Abdullah Öcalan’a kadar uzanıyor.
Laiklik tehlikesi, Türban, İstiklâl Mahkemeleri, Dersim Harekâtı, Şeyh Sait, Bölgesel Özerklik, Büyükşehir Yasası, Yeni Anayasa, Türk Milleti kavramı, “Darbeciler Temizlensin” kampanyası, Milletvekili Yemini, Tekke ve Zaviyelere Özgürlük, İttihat ve Terakki her temel konuda aynı cephededirler. Ortak düşmanları, Türk Devrimidir.
Dersim üzerinden
Kemalist Devrimi yıkmak
Dünya devrimler tarihine bir göz atınız, bütün karşıdevrimler, devrimin can alıcı uygulamalarını hedef alır. Bu, Fransız Devriminde Vendee isyanını bastırma harekâtıdır, Amerikan İç Savaşında Abraham Lincoln’ün devrimci kararlılığıdır, Sovyet Devriminde Lenin ve Stalin’in uygulamalarıdır vb.
Kemalist Devrimi yıkma girişimi ise, özellikle Dersim üzerinden yürütülüyor. ABD emperyalizmi, Kemalist Devrimi, etnik ve mezhepsel ayrılıkçılık üzerinden vurmaktadır. Dersim, Kemalist Devrimin zayıf halkası olarak belirlenmiştir. Ve Kemal Kılıçdaroğlu’nun bu cephede özel seçildiği artık apaçık ortadadır.
Alevi kitlesi, yobazlığa karşı Kemalist Devrimin safındaydı. Dersim kampanyasıyla bu kitle yobazlığın yanına çekilmek isteniyor.
Dersim’in mazlumlarını kandırma oyunu
Karşıdevrim cephesi, Dersim’de mazlum Alevinin ve Kürdün arkasına sığınarak, Atatürk Devrimini yıkma taktiğini izlemektedir. Burada asıl kandırılan, Dersim’in mazlumlarıdır. Ortaçağ onları Çağdaş Türkiye’ye karşı bir kez daha ateşe sürme girişimi içindedir.
Atatürk Cumhuriyeti ile Ortaçağ gericiliği arasındaki 1938 çarpışmasında doğru mevzide olmak, herkesten çok Tunceli’li ve Alevi yurttaşlarımızın meselesidir. Çünkü 1938 Dersim Harekâtı, en sonunda onları şeyhlikten, seyitlikten, ağalıktan, marabalıktan kurtarma harekâtıdır. Bugün Tunceli’li Türkiyemizin en aydın insanları arasındaysa, bunu Atatürk Cumhuriyetinin Dersim harekâtına borçluyuz.
Kampanyanın sahipleri ve piyonları
Dersim’in mazlumlarını ve herkesi uyandıracak gerçek ortadadır: Seyit Rıza ve Dersim kampanyasını Tayyip Erdoğan ve Abdullah Gül başlatmışlardır ve her alanda olduğu gibi burada da Kemal Kılıçdaroğlu’nu ön cepheye sürmüşlerdir. Tunceli’li yurttaş, AKP’nin ve Fethullah cemaatinin tutumuna bakarsa, kendisine karşı hangi oyunun oynandığını görecektir.
CHP hangi kavşakta
Kılıçdaroğlu’nun Seyit Rıza itibarını iade girişimini CHP Meclis Grubu reddetti. Bu olumlu bir gelişmedir. Ancak CHP’de Seyit Rıza’nın oylanması dahi, gelinen yeri açıklıyor. CHP, Seyit Rıza ile Atatürk arasında tercih kavşağındadır.
Bu, yeni bir durum değil. Daha Baykal’ın Genel Başkanlığı zamanında, Onur Öymen’e karşı emperyalist merkezlerde başlayan kampanyaya Kılıçdaroğlu’nun yıldırım hızıyla katılımı anlamlıydı. Oradan adım adım buraya gelindi.
Kılıçdaroğlu Soros nüfusuna kayıtlıdır; TESEV kurucusudur. Bu tür girişimlere devam edecektir. Çünkü üstlendiği görev, BDP ile seçim ortaklığı kurmaktır. Kemalist Devrim karşıtlığı bu seçim ittifakının temelini oluşturuyor. Seyit Rıza üzerinden kurulan ilişkiler de aynı kapsamdadır.
CHP’de Neoliberal Sorosçular ile Atatürk Devrimciliği arasındaki mücadele, AKP ile Kemalist Devrim arasındaki hesaplaşmanın bir cephesidir.