İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek'inCumhurbaşkanı ve Yüksek Askeri Şura Üyelerine Tarihi Uyarısı

İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek, Cumhurbaşkanına ve Yüksek Askeri
Şura üyelerine hitaben kaleme aldığı mektubunda, milli-devrimci subayların ordudan
tasfiyesinin yol açtığı askeri yenilgilerden hareketle, Türk Ordusunun Mustafa Kemal
geleneğinden ko...

Tarih:

İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek, Cumhurbaşkanına ve Yüksek Askeri
Şura üyelerine hitaben kaleme aldığı mektubunda, milli-devrimci subayların ordudan
tasfiyesinin yol açtığı askeri yenilgilerden hareketle, Türk Ordusunun Mustafa Kemal
geleneğinden koparılmasının da tarihi bir hata ve ihanet olacağını vurguladı. Doğu
Perinçek'in mektubu şöyle:

Yüksek Askeri Şura gündemiyle ilgili olarak görüşlerimi sunuyorum.

Yüksek Askeri Şura, çok kritik koşullarda toplanmıştır.

Balkan Savaşı bozgununu incelemenin zamanıdır.

Cihan Savaşı ve İstiklal Savaşı başarılarını incelemenin de zamanıdır.

Nasıl olmuştur da, Balkan ülkelerinin derme çatma orduları önünde bozguna uğrayan
ordu, 2 yıl sonra İngiltere, Fransa ve Rusya’ya karşı 4 cephede 8 yıl başarıyla
savaşmış ve en sonunda 30 Ağustos zaferine ulaşmıştır?

Bu sorunun tek bir cevabı vardır:

Gerici yönetim ve gerici komuta kademesi, bozgun getirmiş. İnkılapçı yönetim ise
Türk ordusunu devrimcileştirerek güçlü bir direnme yeteneğine kavuşturmuştur.
Zaferi getiren, Mustafa Kemal Paşa’da doruğa yükselen inkılâpçı subaydır!
16 Temmuz 1912 günü kurulan Ahmet Muhtar Paşa ve arkasından 29 Ekim 1912
günü kurulan Kamil Paşa hükümetleri, Ordudaki inkılapçı, milliyetçi subaylara
düşmandır ve onları etkisiz konumlara sürmüştür.

23 Ocak 1913 günü Babıâli baskınıyla iktidara gelen Mahmut Şevket Paşa
önderliğindeki İttihat ve Terakki Hükümeti, devrimci subay ruhuyla Türk Ordusunu
ayağa kaldırdı. Bozgunun nedeni olan o gerici takımı tasfiye etti; Ordunun komuta
kademesini gençleştirdi; Orduya devrimci-milli maneviyat kazandırdı ve büyük
başarılara imza attı. Bir yıl önce Sırp ve Bulgar ordusunun önünden kaçan asker, bir
yıl içinde İngiltere, Fransa, Çarlık Rusyası gibi cihan güçlerine karşı başarıyla savaşır
hale gelmiştir.

Cihan Savaşı’nda askeri sevk ve idare açısından hatalar vardır. O hataları Mustafa
Kemal Paşa, Irak cephesinden Talat, Enver ve Cemal Paşalara yolladığı, 20 Eylül
1917 tarihli raporda çok iyi anlatır (Atatürk’ün Bütün Eserleri, c. 2, s. 120-125).
Ancak Cihan Savaşına bir bütün olarak bakarsak yedi düvele karşı Türk Ordusunun
olağanüstü başarısıdır. Bunun tek sebebi İttihat Terakki inkılâpçılığıdır.

Askeri savaştıran subaydır. Subaya o yeteneği kazandıran da milli-devrimciliktir.
Türk Ordusu 1913 yılı başında ve 1919’dan sonra iki kez devrimcileşmiştir.
Mustafa Kemal Paşa, bu devrimcileşmeyi Ukraynalı General Frunze’ye çok güzel
anlatır.

İttihatçı-Devrimci subay ruhu, Mustafa Kemal Paşa tarafından yeniden örgütlenen
Türk Ordusunun her şeyidir.

Türk Subayı ya devrimcidir; ya da subay değildir.

Şimdi ne oluyor?

Ergenekon-Balyoz-Poyrazköy-Casusluk vb. uydurma tertiplerle Mustafa Kemal
subayı ezilmekte ve tasfiye edilmektedir.

Düşman, Türk Ordusuna karşı ilk muharebeyi Silivri’de kazanmıştır. Türk Ordusu
yargı operasyonu ile yenilgiye uğratılmıştır ama bu henüz kesin sonuçlu yenilgi
değildir.

Herkesin bilmesi gerekir: Mustafa Kemal subayını çıkarın, TSK, TSK olmaktan çıkar ve
içi kof bir ağaca döner ve savaş yeteneğini kaybeder.

Türkiye’yi bölmek ve Cumhuriyeti yıkmak peşindeki dünya güçleri ve işbirlikçileri bunu
çok iyi biliyor. O nedenle hedefi çok isabetli belirlediler.

Bugün Mustafa Kemal subayını ordudan tasfiye etmek, vatan hainliğidir. Bunun
böyle olduğunu önümüzdeki süreçte büyük acılar yaşayarak anlayacağız.
Vatan hainliğinin sivili, askeri olmaz. Eğer asker, Mustafa Kemal subayı olan silah
arkadaşının tasfiye edilmesine teslim olursa, önümüzdeki askeri başarısızlıkların
sorumlusudur. Hükümet, zaten sorumludur.

Asker başarısız oldu mu, sorumluluğu hükümetlerin üzerine atamaz. Bu tür, sahte
‘’demokrasi’’ cambazlıkları, komutanı bozguncu ve hain olmaktan kurtaramaz.

O nedenle Yüksek Askeri Şura üyeleri, Türkiye’nin kaderini etkileyen kararlar
vereceklerini bilmelidirler.

Attıkları ıslak imza, öyle düzmece falan değil hakiki imzadır.

Ve herkes, Emperyalistlerin Uluslararası Ceza Mahkemelerine değil, Mustafa Kemal
Türkiyesinin Divanı Harplerine hesap verme sorumluluğuyla imza atmaktadırlar!

Saygılarımla.

Doğu Perinçek
İşçi Partisi Genel Başkanı