28 Şubat ne zaman ve nerde başladı? Kim kime niçin meydan okudu? 28 Şubat’ın hedefinde hangi örgüt vardı? Demirel, o gün ve bugün kimlerin hedefinde? Askerin nizamiyeden çıkmayışında kimler etkili oldu? Abdullah Çatlı eksenli kadro, nereye bağlıydı? Hrant Dink ve Danıştay suikastlarındaki kadro? Sahi Tansu Çiller niçin Amerika’da? Ve Amerika’da başka kimler var?
Önceki gün de bu köşede belirtildi, 28 Şubat’ın asıl hedefi Çiller idi, Erbakan değil.
28 Şubat Çelik Harekâtı’yla başladı
28 Şubat, 1995 Çelik Harekâtıyla başladı. Türk Silahlı Kuvvetleri, ABD egemenliğindeki Kuzey Irak topraklarına silahla girdi. ABD emperyalizmi, o harekât üzerine “Türk generallerinin hizadan çıktığını” saptadı. Bu konuda Hasan Bögün’ün yazdığı ABD ve AB Belgeleriyle Türk Ordusu başlıklı kitap, 28 Şubat’ı anlamak için de anahtar değerindedir. Kaynak Yayınları’ndan çıkmıştır ve her kitaplıkta bulunmalıdır.
Unutulmasın ABD tarihinin en büyük askeri tatbikatı, Binyılın Meydan Okuması 2002 Türkiye’yi işgal tatbikatıydı.
“Meydan Okuma” Türk Ordusunaydı. Ve 28 Şubat’ın “Binyıllık” kararlılığına bir cevaptı.
ABD emperyalizmi, Genelkurmay Başkanı Org. Hüseyin Kıvrıkoğlu’nun 28 Şubat’ı binyıl sürdürme kararlılığına, o tatbikatla cevap verdi.
ABD, “Binyıla binyıl” diyordu.
Org. Hüseyin Kıvrıkoğlu’nun “Binyıl” kararlılığını açıklamasının tarihi 3 Eylül 1999.
ABD işgal tatbikatı kararı birkaç ay sonra alınıyor ve iki yıl hazırlıktan sonra Lozan’ın yıldönümü olan 24 Temmuz 2002 günü Neva’da da başlıyor.
28 Şubat Çiller Özel Örgütü’nü hedef aldı
28 Şubat’ın 1995 Mart’ındaki Çelik Harekâtından sonra ikinci atağı, Çiller Özel Örgütü konusundadır.
TBMM Susurluk Araştırma Komisyonu’nun ilk dinlediği İşçi Partisi Genel Başkanı’dır, arkasından ana muhalefet partisi Genel Başkanı Mesut Yılmaz’ı dinlemiştir.
TBMM Susurluk Araştırma Komisyonu’na 24 Aralık 1996 günü anlattıklarım tutanaklarda 64 sayfa tutuyor. İşte Gladyo 32 kısım tekmili birden ordadır ve o anlatılanların gerçek olduğu, 16 yılın bilgileriyle artık apaçık ortadadır.
“İndirin şu Çiller’i”
Komisyona en son söylediklerim, 28 Şubat sürecinin özünü de ortaya koyuyor. Tutanaklar’da şöyle kayda geçmiş:
“Doğu Perinçek – Çiller hükümette olduğu sürece bunlar [Mafya-Siyaset-Terör ilişkileri] aydınlanmaz. Çiller’i hükümette tutanlar sorumludur. Ben bunları söyleyeceğim tabii. Türkiye Büyük Millet Meclisi yasama organı. Burası bir savcılık kurumu veya mahkeme değil ki. Ben mahkemeye gelmedim. Savcılığa da gelmedim. Türkiye’nin en büyük siyasi otoritesine geldim. Siyasi otorite de siyasi otorite konuşulur.
“BAŞKAN – Onun için çağırdık zaten.
“Doğu Perinçek – Benim size bir mesajım var. [Söylediklerimin] hepsini silin. Çiller’i indirmezseniz Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak, büyük sorumluluklar altına girersiniz. Ben de tarih önünde konuşuyorum, darbeye de sürüklersiniz Türkiye’yi. Bunları bilin, bilerek hareket edin ve bırakın küçük çıkarları. Refah Partisi’ne sesleniyorum, bırakın bu Çiller ile ortaklığı. Doğru Yol Partisi’ne sesleniyorum, tepenizden atın bunları.
“BAŞKAN – Sayın Perinçek, onlar sizin meseleniz değil.
“Doğu Perinçek – Benim meselem! Ben bir siyasi partinin genel başkanıyım. Eğer, beni siyasi parti genel başkanı olarak çağırmadıysanız, zaten bu toplantıda bulunmam ben.
“BAŞKAN – Biz akıl alacak değiliz. Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne yapacağını biliyor. Siz, sadece bizim sorularımıza…
“Doğu Perinçek – Ne yapacağını bilmiyor, bilmediği için söylüyorum. Bilmediği için büyük tehlikelere sürüklüyorsunuz…” (Tutanak, s. 1115)
Demirel bugün de
karanlık örgütün hedefinde
Meclis ve hükümet, Susurluğun üzerini kapattığı için Türkiye Gladyo’nun tahakkümünden kurtulamadı. Bugün iktidarda olan Gladyo, aynı Gladyo’nun devamıdır ve değişmeyen “aktör” de F harfiyle kodlanıyor.
O süreçte Süleyman Demirel, karanlık ilişkilerin araştırılması konusunda kararlı bir tutum aldığı için bugün yine aynı karanlık örgütün hedefidir.
Askerin nizamiyede durmasında
Demirel belirleyici oldu
Sayın Demirel’in bugün yine vurguladığı üzere, asker 28 Şubat’ta nizamiyeden çıkmadı. O’nun dengeli tavrı, belirleyici olmuştur.
18 Ekim 1996 günü Cumhurbaşkanı Demirel’e yaptığım ziyarette, Çiller Özel Örgütü üzerine sunuşum bittikten sonra, Meclisi koruma konusunda sorumluluk ve görevlere dikkat çeken uyarılarda bulundu. Cumhuriyeti hedef alan gerici hareketlenmelerin oluşturduğu tehdide dikkat çektikten sonra, bu konuyu parlamenter rejim içinde çözme konusunda kararlı olunması gerektiğini altını çizerek belirtti ve açıkladı.
Çiller’den Abdullah Çatlı’ya uzanan karanlık örgüt
Milliyet gazetesinin Çiller Özel Örgütü konusunda 2012 yılının son gününden beri manşetlerden sürdürdüğü yayın önemlidir.
Çiller’in başbakan koltuğuna oturtulması karanlık bir olaydır. ABD ile ilişkileri Türk devletinin yazılı belleğindedir. Çiller, kendi bakanlar kurulundan ayrı bir örgütle karanlık işler yürütmüştür. Yaptıklarından bakanlarının dahi haberi yoktur. Hepsi örgüt işidir.
Fethullah Gülen, Mehmet Eymür ve Abdullah Çatlı’ya uzanan örgütü, yeraltındadır ve hâlâ aydınlatılmayan uygulamaların sorumlusudur.
Susurluk’ta kamyon Çiller Örgütü’ne çarpmıştır. Yalnız MİT Raporu değil, Başbakanlık Teftiş Kurulu Başkanı Kutlu Savaş’ın çok önemli raporu da bu gerçeği sağlam kanıtlarla saptar.
Hrant Dink cinayeti örgüt işi
O örgüt, AKP iktidarı döneminin en faal örgütüdür.
Yargıtay, “Hrant Dink cinayetinin örgüt işi olduğu araştırılmalıdır” dedi.
Araştırılacak bir şey yok, her şey apaçık meydanda.
Hrant Dink cinayeti, ondan önce Rahip Santoro cinayeti, Mc Donalds’a bomba, Malatya cinayeti, Danıştay suikastı, hepsinde kadro, BBP çevresinde ve Abdullah Çatlı’ya uzanan aynı kadro.
Ve o Abdullah Çatlı, MİT içindeki CIA-MOSSAD ekibinin başındaki Hiram Abas-Mehmet Eymür ikilisinin en yakınındadır.
Yine Abdullah Çatlı ve takipçileri, Fethullah Gülen cemaati ile hep içli dışlıdır. Parayı da ordan aldıkları MİT raporlarında kayıtlıdır.
Abdullah Çatlı’dan Yeşil’e o ekibi kimler kullandı
TBMM Susurluk Araştırma Komisyonu’na anlatımıma, MİT Müsteşar Yardımcısı Hiram Abas’ın 1981 yılında Abdullah Çatlı ile buluşmasıyla başlıyorum (Tutanak, s. 1057).
“Faili meçhul” imiş!
Bütün o cinayetleri işleyen 2000’li yıllarda işlemeye devam eden Abdullah Çatlı merkezli kadroya bakın, o cinayetleri işlerken, hep MİT’in içindeki o ekiple birlikteler, F cemaatiyle de birlikteler.
Yurtdışındaki yasadışı uygulamaların altından, yine aynı karanlık ilişki çıkıyor.
Mehmet Eymür, Abdullah Çatlı ve Yeşilleri yurtdışında kullandıklarını itiraf ediyor her yerde, basında ve mahkemede.
Ve o Abdullah Çatlı’yı İsviçre’deki hapishaneden CIA kaçırıyor.
Papa suikastında, Abdi İpekçi cinayetinde hep onlar!
Sahi Çiller niçin Amerika’da
Türkiye’de “faili meçhul” denen cinayetlerin hiçbirinin faili meçhul değildir.
“Faili meçhul” şifresi, aslında failleri ele verir.
Soruyoruz: Abdullah Çatlı eksenli o kadroya niçin dokunulmuyor?
Ve Çiller Özel Örgütü’nün yeniden gündeme oturduğu şu günlerde, sahi Çiller niçin Amerika’da?
Fethullah Gülen de Amerika’da
Çiller’in Amerika’ya kaçıp oradan gazetecileri sürekli araması olayı ciddiye aldığını gösteriyor. Dikkat buyurunuz Derya Sazak, MİT’in iki Müsteşarının imzaladığı Çiller Özel Örgütü raporlarını bugün TBMM Komisyonu’na yollamasının altını çiziyor (Milliyet, 7 Ocak 2013). Yollayan Hakan Fidan.
Ve Çiller’in en yakın silah arkadaşı Fethullah Gülen’dir. Şu an ikisinin de Amerika’da olması anlamlı değil mi?
Tarihi bir buluşma!