Örgütsüzlerin mevzisinden bakarsanız neyi görürsünüz, örgütlülerin mevzisinden neler görüldü? Cumhuriyet Hareketinin büyük halk dalgasıyla kucaklaşması. Örgütlü çekirdek ile örgütsüz kitle arasındaki çelişme nasıl çözülür? Bugünün örgütsüzleri yarın yine örgütsüz mü kalacak? Öncü Parti’nin ve devrimci aydının görevi, kendiliğindenciliğe teslim olmak mı? Kendiliğindenciliğe övgü, neyin övgüsüdür?
Başlıktaki soruya her ilgili, kendi bulunduğu mevziden cevap veriyor. Örgütsüzler örgütsüzlük mevzisinden, örgütlüler ise örgütlü mevziden.
Örgütsüzlerin mevzisinden bakarsanız
Örgütsüzlük illetine tutulmuş olan aydınlarımız, “bu hareket kendiliğinden” diyorlar. Kendileri örgütsüz oldukları için örgütün rolünü görmek istemiyorlar ve görmüyorlar da. Görseler, örgüte katılma zahmetine girecekler.
Sistemin ideolojik merkezlerine ve medyasına bakın, onlar da yatıp kalkıp halk hareketinin kendiliğinden olduğunu ve sonsuza kadar da kendiliğinden kalacağını anlatıyorlar! Görevleri bu!
Örgütlülerin mevzisinde iseniz
Hareketin içindeki örgütlü güçler ve özellikle İşçi Partisi de, bu hareketin örgütlü yönüne dikkat çekiyor.
2012 yılı 19 Mayısında İstanbul’da 240 bin gencin yürüyüşüyle başlayan Cumhuriyet Hareketi, dalga dalga bugüne geldi. Bu hareketlere “bireysel kararıyla” arabasına atlayıp katıldığını düşünen örgütsüzlerimiz, o hareketin nasıl planlandığını, nasıl hazırlandığını, nasıl duyurulduğunu görmek istememişlerdir, ama gerçek meydandadır.
Barikatları da örgütlü mücadele yıkmıştır. Barikatların yıkılacağı ilan edilmiş ve yıkılmıştır. Hem de bazı dostların, “Aman yıkmayın, önünde fotoğraf çektirin” öğütlerine rağmen.
Cumhuriyet Hareketi
büyük bir halk dalgasıyla kucaklaştı
Olay şudur: 19 Mayıs 2012’den bu yana dalga dalga gelen Cumhuriyet Hareketi, 1 Haziran 2013’te çok daha büyük bir kitleyle birleşerek bir Halk Ayaklanmasına dönüşmüştür.
31 Mayıs’a kadar Cumhuriyet Hareketini balkonlardan izleyen örgütler, Türk bayrağının devrimciliğini keşfederek alanlara inmişlerdir. Daha önemlisi, o zamana kadar Cumhuriyet Hareketini sevgiyle izleyen büyük halk kitlesi sahaya çıkmıştır. Ulus Meydanlarında barikatları aşan bayrak, artık bütün ulusun elindedir.
Örgütlü çekirdek ve
örgütsüz büyük kitle
Tarihte bütün halk hareketleri böyledir. İçinde örgütlü güçler vardır, ancak asıl büyük kitle örgütsüzdür. Hareketin başında örgütlü çekirdekler sayıca çok az, örgütsüz kitle çok büyüktür. Ancak mücadelenin yönünü en sonunda örgütlü güçler belirler. Onlar arasında da, programa, hedefe ve eylem çizgisine ilişkin tartışmalar olur.
Bütün halk hareketleri, kendi içindeki çelişmeleri çöze çöze ilerler. Çelişme, örgütlülük ile kendiliğindencilik arasındadır ve aynı zamanda örgütlü güçlerin programları ve eylem çizgileri arasındadır.
Halk ayaklanmasının gelişi
2012 sonlarında saptandı
İşçi Partisi, daha Ekim 2012’de Parti örgütlerinin tartışmasına sunulan, 9. Genel Kurultay Raporu’nda saptadı: “Sıcak Para Diktasını çöküşe götürecek derin bir kriz geliyordu. Çok büyük halk hareketleri kapıdaydı. Parti “tarih yapma” dönemine girmişti. Kurultayın temel sloganı tek sözcükle belirlenmiştir: “Yaparız”. (Tartışmalardan sonra kabul edilen Rapor için bkz. Teori, Ocak 2013, s.5 vd.)
İşçi Partisi Merkez Karar Kurulu’nun 4 Ocak 2013 günlü toplantısında Nisan-Mayıs ayında büyük halk hareketinin başlayacağı belirlenmiştir.
27 Şubat 2013 günlü Merkez Yürütme Kurulu kararında ise aynen şöyle deniyor:
“Çağdaş ve Çalışkan Türkiye’yi Cumhuriyet ve Emek Hareketini birleştirmenin koşulları olgunlaşmıştır. İki hareketi birleştirmek ve milleti kararlılıkla ayağa kaldırman elimizdedir. Mart, Nisan, Mayıs ayları halk hareketini büyütmek için büyük olanaklar sunmaktadır. Önümüzdeki üç ay iyi ve doğru değerlendirmek için 9. Genel Kurultayımızı erteledik.”
23 Nisan 2013 günü toplanan Milli Merkez Kuruluş Kurultayı’nda konuşan İşçi Partisi Genel Başkan Vekili Hasan Basri Özbey, Aydınlık Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni İlker Yücel ve TGB Genel Başkanı Çağdaş Cengiz, tarih vererek Mayıs ayındaki büyük halk hareketinin yükseliş görevlerine dikkat çekmişlerdir. Melih Gökçek, televizyonlarda bu konuşmaları döndürüyor. Ulusal Kanal da vermelidir.
Örgüt yeraltından gelen uğultuları duyar
Melih Gökçek’in yanılgısı şudur: Halk hareketleri düğmeye basılarak patlatılmaz. Ama tecrübeli örgütler, yeraltından gelen uğultuları duyarak saptarlar ve hazırlanırlar. Hareket patlayınca da görev ve sorumluluklarını yerine getiriler.
Bu köşede bahar aylarının tarihi verilerek sık sık belirtildiği gibi İşçi Partisi, gelen büyük dalgayı görmüştür. 8 Nisan’da Silivri’de barikatların yıkılması ve 19 Mayıs’ta Sıhhiye’de yüzbin yurttaşın toplanıp Anıtkabir’e yürümesi, Haziran Ayaklanmasının başlangıcıydı.
Örgütler olmasaydı…
31 Mayıs 2013 gününden sonra yaşananlara dikkatli bakınız. Örgütler olmasa, o hareketi yayan yayın organları olmasa, o direniş böyle yükselerek devam eder miydi?
Şurası çok ama çok önemlidir: Halk hareketini ancak halka güvenen örgüt anlayabilir. Örgütsüz aydınlar ise, hatırlayınız bu halkın uyuduğunu ve itaatten başka bir şey bilmediğini yazdılar. Örneğin değerli Zülfü Livaneli arkadaşım halk hareketinden üç gün önce “toplumun dönüştürülmüş olduğunu” ve AKP iktidarının en az 10 yıl daha süreceğini bastıra bastıra yazıyor ve bu konudaki ön görüsünü altı yıl önceki yazılarına gönderme yaparak vurguluyordu (Vatan, 28 Mayıs 2013). Şimdi de halk hareketinin “spontane” (kendiliğinden) olduğunu ispatlamak için gayret gösteriyor (Vatan, 16 Haziran 2013).
Halk hareketinin boğulmasını istiyorsanız…
Halk hareketinin kendiliğindenci sınırlar içinde kalıp boğulmasını istiyorsanız, kendiliğinden olan yanını gözlere dürtersiniz.
Yok, halk hareketinin örgütlenmesini isterseniz, örgütlülüğe dikkat çekersiniz çünkü örgütsüz kesimi, o örgütle örgütleyeceksiniz.
Nasrettin Hoca’nın dediği gibi, her ikisi de biraz doğrudur. Önemli olan ise, sizin ne yapmak istediğinizidir.
Örgütlü öncü ile örgütsüz aydın arasındaki farktır bu!
Bugünün örgütsüzleri
yarının örgütlüleridir
Bu çelişme nasıl çözülür?
Örneğin değerli aydınımız Zülfü Livaneli İşçi Partisi’ne üye olur, öyle çözülür.
Bu büyük halk hareketinin bugün sayı olarak örgütsüz olan çoğunluğu, göreceksiniz önümüzdeki süreçte hızla örgütlenecektir. Bu kaçınılmazdır. Bugünün örgütsüzleri, yarının örgütlüleridir.
Örgütlenecekleri Parti de, onlara şiddetli ihtiyaç duyan, İşçi Partisi’dir.
Öncü partinin ve
devrimci aydının görevi
İşçi Partisi, tarihsel birikim ve tecrübesi, Kemalist Devrimi tamamlamak diye özetleyebileceğimiz yakın programı, doğru eylem çizgisi, örgütlü gücü, geniş kesimler üzerindeki etkisi, patlama halindeki oy oranı ve halk desteği, yayın organları ve gençliğiyle halk hareketini örgütlü güce dönüştürme yeteneğinde olan, tek partidir.
Herkes, Türk bayrağını ve Mustafa Kemal’in askeri olmayı keşfettiği gibi, İşçi Partisi’ni de keşfedecektir. Elbette öncelikle İşçi Partisi kadro ve üyelerinin İşçi Partisi’ni keşfetmeleri gerekiyor.
Devrimci Partinin ve Devrimci Aydının görevi, kendiliğindenciliğe teslim olmak değil, halkı örgütlü güce dönüştürmektir.
Kendiliğindenciliğe övgü, yenilgiye övgüdür.