Eylemin nedeni ve eylemin biçimi haklı olmalıdır. Haklı olduğuna yalnız bizim inanmamız yetmez, kitleler de yaptığımız eylemin ve uyguladığımız biçimin haklı olduğu kanısında olmalıdır. Kimi eylemciler, halk kitlelerinin nasıl karşıladığına bakmaksızın, haklı olduğuna yalnız kendilerinin inandıkları eylemlere girişiyorlar veya kitlelerin onaylamadığı biçimlere yöneliyorlar. Kitlelerin yerinde bulmadığı eylem, halkı kazanmayacağı için amaca hizmet etmez. Hatta zararlı oldukları da görülüyor.
Doğru eylemin üç temel ilkesi vardır:
Bir: Haklı zemin.
İki: Yarar.
Üç: Sınır.
Bugün Haklı Zemin üzerinde duracağız.
Eylemin zemini olmalı
Eylemin her şeyden önce bir zemini, bir nedeni olmalıdır.
Eylemin bir zemine dayanması, eylem için gerçek bir sebep bulunması anlamına gelir. Sebep, bizim kafamızdaki “sebep” değil, fakat eyleme katacağımız kitleleri ilgilendiren nedendir.
Yapacağımız eylemin zeminini, o eylem için ileri sürdüğümüz slogan belirler. Stratejik sloganlar ile eylem sloganlarını birbirinden dikkatle ayırmalıyız. Stratejik slogan her zaman bir eylem sloganı olmaz, yani somut bir eylemin zeminini belirlemez. Başka deyişle, stratejik sloganla eylem çağrısı yapılmaz.
Bir örnekle açıklayalım. "Ne ABD, ne AB, bağımsız halkçı Türkiye", bugün bulunduğumuz aşamanın stratejik sloganıdır. Bu slogan her eylemde ileri sürülebilir, ancak somut bir eylem için zemin oluşturmaz. Yani bir eylem sloganı, bir eylem çağrısı değildir. Buna karşılık, örneğin, “Suriye sınırındaki terör kampları kapatılsın”, “Taşeron işçiliğe son”, "THY’de işten atılan arkadaşlarımız geri alınsın", “YÖK kaldırılsın”, "Silivri, Hasdal, Hadımköy, Sincan, Maltepe, Şirinyer tutuklularına özgürlük” "Reyhanlı tertipçileri bulunsun" gibi sloganlarda eylemin nedeni somuttur.
Zemin haklı görülmeli
Eylemin nedeni ve eylemin biçimi haklı olmalıdır. Haklı olduğuna yalnız bizim inanmamız yetmez, kitleler de yaptığımız eylemin ve uyguladığımız biçimin haklı olduğu kanısında olmalıdır. Kimi eylemciler, halk kitlelerinin nasıl karşıladığına bakmaksızın, haklı olduğuna yalnız kendilerinin inandıkları eylemlere girişiyorlar veya kitlelerin onaylamadığı biçimlere yöneliyorlar. Kitlelerin yerinde bulmadığı eylem, halkı kazanmayacağı için amaca hizmet etmez. Hatta zararlı oldukları da görülüyor.
Eğer kitleler ayağa kalkmış ve harekete geçmişse, artık o eylemin "haklılığı" üzerine tartışmak saçmadır. Çünkü kitleler, haklı bir zeminde yürüdüklerini eylemleriyle göstermektedirler. Bu şartlarda görev, halk kitlelerine önderlik etmek, onların devrimci atılım ve enerjisini sonuna kadar geliştirmektir. Bugün bütün Türkiye düzleminde yaşanan budur.
Taksim’den Kars’a halk hareketinin haklılığı
AKP yönetiminin Taksim Gezisinin yerine alışveriş merkezi yapma girişimine karşı mücadele, toplum tarafından haklı görüldü. Haklı görüldüğü içindir ki, ilk gece 40-50 kişiyle başlayan eylem, ikinci gün yüzlere, üçüncü gün binlere ve arkasından AKP iktidarını hedef alan, ileri bir zemine sıçrayarak yüzbinlere ve yurt çapında milyonlara ulaştı. Geniş halk yığınları, AKP iktidarının yıkılması talebini haklı bir eylem nedeni olarak gördü ve mücadeleye katıldı. 1 Haziran 2013’te fırtına halini alan Halk Hareketi, ağacın kesilmesine karşı mücadele zemininden AKP iktidarına karşı mücadele zeminine sıçrarken haklılığını milyonların katılımıyla gösterdi.
Akar su pislik tutmaz
Hiçbir halk hareketi, saf değildir. Her halk hareketine bilinçsiz ve hatta yabancı unsurlar da katılır. Bunlara bakarak kenarda durmak, halkı beğenmeyenlerin işidir. Eylem, kitleselleşerek haklı zeminini sağlamlaştırır. Coşkun akan su kirlerinden arınır. 1 Hazirandan beri süren halk hareketinde de gördük, bazı yanlış davranışlar oldu. Haklı savunma halleri dışında, gidip herhangi bir polis topluluğuna taş atmak, polislere saldırmak, cam çerçeve indirmek, belediye otobüslerini veya özel arabaları devirmek ve yakmak gibi eylemler haklı zeminde değillerdir. Hatta bu tür eylemlerin bazılarını istihbarat örgütlerinin yaptırdığı da saptanmaktadır. Halk hareketini haklı zeminden uzaklaştırmak ve böylece şiddet uygulamak için elverişli zemin yaratmak, zorbalık rejimlerinin tipik yöntemidir. Haklı zeminde olmayan eylemler, bu yönteme hizmet etmektedir.
Ne var ki, ayağa kalkan, Çağdaş Türkiye’dir. Türk bayrağı altında kışkırtıcılık olmaz. Mustafa Kemal’in askeriyiz sloganı, kışkırtıcıların barınamadığı iklimi yaratır, yaratmıştır.
Şu anda halk hareketi, halkın büyük çoğunluğunun haklı bulduğu AKP iktidarından kurtulma talebiyle ve haklı biçimlerle ilerlemektedir. Halkın güvenini kazanmış örgüt ve disiplin, haklı zeminin ve haklı mücadele biçimlerinin biricik güvencesidir.