Doğunun yobazları, Goethe’nin kaynağındaki Doğu medeniyetini görmezler, hatta ellerine geçtiği zaman boğmuşlar, ezmişler, derisini yüzmüşler ve Madımaklarda yakmışlardır.
Goethe’nin kaynağındaki İslam medeniyeti, “Şeriat sınırlarına sığmayan”, Özgürlükçü ve Aydınlanmacı Doğu’nun filozof ve şairleridir.
Bu ilginin başı, Hazreti Muhammed’in Goethe’de hayranlık uyandıran erdemleridir.
Bugün 31 Mart.
31 Mart ile Goethe’nin ne ilgisi var diyeceksiniz.
Kimi zaman eğrisi doğrusuna denk gelir, bu kez doğrusu eğrisine denk düştü.
Goethe, 1749 yılında doğdu ve 22 Mart 1832 günü hayata gözlerini yumdu.
Güncel gelişmeler nedeniyle ertelendi, Goethe bahsine 22 Mart’ta giremedik, 31 Mart’a denk geldi ve tam isabet.
Avrupa Ortaçağı ve Goethe’yi aydınlatan Ortaçağ
Felsefeyi Batı merkezli okuruz. “Ortaçağ, Ortaçağ” deriz, dilimizde karanlıkla eşanlamlı hale gelmiştir.
Geçen Pazar hep ilgiyle izlediğim Sadık Albayrak’ın Edebiyat Cephesi programında, birikim ve erdemine çok değer verdiğim Afşar Timuçin dahi, Ortaçağ ve İlk Çağ’a Avrupa merkezli anlamlar yüklüyordu.
Oysa Ortaçağ’da Doğu’ya bakarsak, aydınlanmanın ilk ışıklarını görürüz. İşte Goethe, 18 ve 19. yüzyılda Doğu’daki ışıkla aydınlanan büyük Batılılardandır.
Goethe’nin güneşleri
Goethe, biz Türkler için Batı Aydınlanmasının doruklarındandır. Ama onun kaynağındaki Doğuya pek ilgi duymamışızdır. Oysa Oriente est Luxus. Doğu ışıktır. Güneş, Goethe’nin yaratıcı dünyasında da doğudan doğuyordu.
Goethe’yi Goethe yapan kaynaklar arasında, Firdevsî, Mütenebbî (El Kındî), Hafız, İbn Tufeyl, Feridüddin Attar, Kays, Cami, Mevlana Celaleddin Rumî, hatta şaşıracaksınız Muhteşem Süleyman’ın Şeyhülislamı Ebussuud Efendi gibi Doğulular da vardır.
Doğuda batan güneş
Batıyı aydınlattı
Bunun nedeni üzerinde hiç düşündünüz mü?
Çünkü Doğu, beş yüzyıldır artık 31 Mart’ın doğusudur.
Doğuda güneş 16. yüzyılda batmıştır. Ve ancak 20. yüzyılın başında Türk, İran, Çin devrimleriyle, Mustafa Kemallerle yeniden doğmuştur.
Doğunun yobazları, Goethe’nin kaynağındaki Doğu medeniyetini görmezler, hatta ellerine geçtiği zaman boğmuşlar, ezmişler, derisini yüzmüşler ve Madımaklarda yakmışlardır. Hazreti Hasan’ı zehirleyen, Hazreti Hüseyin’i hançerleyen de onlardır.
Şeriata sığmayan
İslam medeniyeti
Goethe’nin kaynağındaki Doğu, yobazın ve madrabazın Doğusu değildir, güneşi her sabah yeryüzüne armağan edenlerin Doğusudur.
Goethe’nin kaynağındaki İslam medeniyeti, “Şeriat sınırlarına sığmayan”, Özgürlükçü ve Aydınlanmacı Doğu’nun filozof ve şairleridir.
Goethe’nin Hazreti Muhammed’in erdemlerine hayranlığı
Goethe, taassuba, yobazlığa ve zorbalığa meydan okuyan Büyük Doğululara ilgi duymuştur. Bu ilgi, Hazreti Muhammed’in Mekke yobazlığına karşı boyun eğmeyen faziletli mücadelesine hayranlıkla başlar. Hazreti Hatice, Hazreti Fatma ve Hazreti Ayşe, Firavun’un karısı Asiye ve Hazreti Meryem ile birlikte, Goethe’nin âşık olduğu kadınlardır.
Goethe’nin ilk basımı 1819 yılında yapılan Doğu-Batı Divanı doruktaki eserlerindendir ve Türkçemizde de yayımlanmıştır.
Goethe’nin hakanları
Hangi şaire sorsanız, Dünyanın en büyük şairi kendisidir. Oysa “Şairi Azam”ı Goethe’ye sorarsanız, size şu cevabı verecektir:
Doch Ferdusi, Motanabbi
Allenfals der Kaiser sein.
Elbette Firdevsi ve Mütenebbi
Herhalde hakandır
Onların yanına hiç kuşkusuz Hafız’ı da koyunuz.
Yobazların Tûs şehrinde Müslüman mezarlığına gömdürmedikleri Firdevsî ve yine yobazların zındıklıkla suçladıkları Mütenebbi (El Kındî), Goethe’nin gözünde yeryüzü şairlerinin imparatorlarıdır. Goethe, bizim yobazlarımızın ellerine geçirdikleri zaman yaktıkları o büyük şairlere özenmiş, onları örnek almıştır. Onları, yeryüzü edebiyatının en büyükleri olarak görmüştür. Bu, bir yorum değildir, kendi sözleriyle kayda geçmiştir.
Mutezile’nin aklındaki kurtarıcı
Felsefede de Goethe, İslam Ortaçağının akılcı, doğacı filozoflarından beslenmiştir. Goethe, hem Kur’an’a büyük hayranlık duymuştur, hem de Kur’an’ı yaratılmış olarak gören Mutezile akımının ışığından beslenir ve İslam filozoflarının Akılcılığını şöyle şiirleştirir:
Dich vermag aus Glaubensketten
Der Verstand allein zu retten
Seni iman zincirinden kurtaracak kudret
Yalnız ve yalnız idrâktir
Goethe, İslam dünyasındaki felsefe tartışmasında açıkça taraf olmuş, düşünceye ve insanlığa zincir vuran yobazlığa karşı, yobazların “zındık” diye suçladıkları Mutezile’den el almış, ışık almıştır. Başka deyişle yüzyıllardır İslam dünyasında kendi aydınlanma kaynaklarını görmezden gelenlerin yapmadığını yapmıştır.
Yalnız Goethe mi?
Yalnız Goethe mi? Mozart ve Beethoven gibi büyük besteciler, Lessing, Herder, Hegel gibi büyük Alman düşünürleri, İslam Ortaçağındaki kaynaklara yöneldiler.
Ataol Behramoğlu arkadaşımın sık sık “Umut İlkesi”nden söz ettiği Ernst Bloch’un Das Materialismusproblem, seine Geschichte und Substanız (Materyalizm Problemi, Tarihi ve Cevheri ) adlı kitabı içindeki Avicenna und die aristotelische Linke (İbn Sina ve Aristocu Sol) başlıklı çalışması da İslam Ortaçağının Avrupa aydınlanması üzerindeki etkilerini inceleyen önemli bir çalışmadır.
31 Martçıların İslam medeniyeti düşmanlığı
Bugün ABD ve İsrail güdümünde Tayyip Erdoğan, Fethullah Gülen, Abdullah Gül ve Abdullah Öcalan şirketi, “İslam” adı altında İslam aydınlanmasını boğan yeni bir 31 Mart diktası planlarına yönelirken, Goetheleri aydınlatan İslam kaynaklarını yerin altından yeryüzüne çıkarmak, önemli bir iştir.
Emperyalist Batı’nın ve yobaz şarkın karanlığı onlarındır. Medeni Doğunun ve Devrimci Batının aydınlığı bizimdir.
Almanya-Avusturya ve İsviçre’deki Aydınlarımıza
Türkleri ve Doğuluları hor gören ırkçılığa karşı niçin Goethe, Hegel, Herder, Lessing, Mozart ve Beethoven gibi büyük Alman düşünür ve sanatçılarının Doğudaki kaynaklarını hatırlatmıyoruz? Goethe’nin West-Östlicher Divan bu açıdan çok önemli bir kaynaktır.
Ayrıca Katharina Mommsen’in şu incelemesini de okumaya ve yaymaya ne dersiniz:
Die Türken im Spiegel Von Goethes Werk (Goethe’nin Eserinin Aynasında Türkler) In: Goethe Jahrbuch, Bd. 112, Weimar 1995, s. 243-257.
NOT: “31 Mart diye anılan gerici hareketin çağdaş takvime göre tarihi 13 Nisan 1909’dur. Ancak biz, 31 Mart diye bilindiği için bugünü yıldönümü olarak saydık.