İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek:Genelkurmay Başkanı’na İnsan hakları nişanı verilmeli

• Ordunun savaş yeteneğini, “Hukukun üstünlüğü”ne feda edecek kadar “evrensel değerlere” bağlı bir komutan, NATO standartlarının dahi üstündedir.
• Kendisi, düşmanın “Asimetrik psikolojik harekâtına” karşı, olağanüstü bir saflık, temiz duygular ve di...

Tarih:

• Ordunun savaş yeteneğini, “Hukukun üstünlüğü”ne feda edecek kadar “evrensel değerlere” bağlı bir komutan, NATO standartlarının dahi üstündedir.
• Kendisi, düşmanın “Asimetrik psikolojik harekâtına” karşı, olağanüstü bir saflık, temiz duygular ve dirençle, ama sonsuz “insan hakları” aşkıyla savaşmaktadır.
• Bu yüce duruş, dünya “insan hakları” tarihinde bir ilktir.
• Keşke Genelkurmay Başkanımız, İnsan Hakları Derneği Başkanımız olsaydı.

İşçi Partisi Genel Başkan Yardımcısı Erkan Önsel, bugün (6 Aralık 2009) Ankara’da bir basın toplantısı düzenleyerek İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek’in Silivri’den yaptığı değerlendirmeyi açıkladı. Perinçek’in değerlendirmesi şöyle:

YARGI ÇÖZER SAFSATASI
Genelkurmay Başkanlığı, “Kafes Eylem Planı” soruşturmasında üç subayın tutuklanması üzerine artık kalıplaşmış olan açıklamalarına bir yenisini ekledi. “Yargı kararını vermeden insanların peşinen suçlu ilan edilmelerinin evrensel hukuk kurallarına ve masumiyet karinesine aykırı olduğu” vurgulanıyor ve “adaletin er ya da geç doğruyu ortaya çıkaracağına” duyulan “inanç” belirtiliyor (28 Kasım 2009 günlü gazeteler).
Hayır, böyle bir olasılık yok.
Ergenekon davasında yargı hiçbir karar vermeyecektir.
Herhangi bir karar verilmeyeceği için, “er ya da geç” gelmesi beklenen adalet gelmeyecek, dolayısıyla hiçbir zaman doğruyu ortaya çıkarmayacaktır.

ERGENEKON DAVASI 22. YÜZYILA KALIR
Birinci Ergenekon Davası duruşmaları başlayalı bir yılı geçti. Daha sorgular tamamlanmadı.
İkinci ve Üçüncü iddianameleri kapsayan Ergenekon Davası başlayalı beş ay oldu; daha ikinci sanığın sorgusu bitmedi. Üçüncü ve Dördüncü ve Beşinci Ergenekon davalarının iddianameleri hazırlanıyor. Yeni dalgalar ve yeni davalar yumurtadan çıkmayı bekliyor. Bir süre sonra bütün Ergenekon davaları birleştirilecek, Silivri Mahkemesi’nin önüne 500-600 sanıklı bir dava yığılacak. Yargıtay incelemelerinin aşamalarını da yazıp uzatmayalım, davanın tekrar Silivri’ye dönmesi ve devamı 22. yüzyıla doğru uzar gider.
Ergenekon davaları, ucu açık soruşturmaları ve torbaya doldurulacak yeni davalarla hüküm verilmesin diye planlanmıştır. Elbette bu tertibi kuran Cumhuriyet yıkıcılarının yasadışı iktidarları yıkılacak ve Yüce Divanlar önünde hesap vereceklerdir. İşte Ergenekon Davası o zaman sonuçlanacaktır.

YARGI ÇÖZER SAFSATASININ KAYNAĞI
Ergenekon soruşturmasında “yargı çözer” safsatası, bugün Türkiye’nin içine saplandığı çıkmazdır. Korku ve terör rejimi, bu safsatanın üzerine kurulmuştur. Türkiye’nin başına ikinci kez çuval geçirilmiştir. Çuvalın içindeki durum, “hukukun üstünlüğü” safsatasıyla yasallaştırılmaktadır. Bush yönetiminin etkili ismi David Wurmser, bu durumu açıklayan bir bilgi verdi:
“ABD Dışişleri Bakanı Rice, Türk askerini hukukun üstünlüğüne saygı göstermeye çağırdı.” (Haber Türk gazetesi, 29 Kasım 2009).
ABD emperyalizmi, Türk Ordusu’nun içinden yurtseverliği kazımak, vatan savunma kararlılığına baş eğdirmek için bir tasfiye operasyonu yürütmektedir.
Afrika tarihini bilmem, Latin Amerika tarihini de pek bilmem, ama Asya ve Avrupa tarihinde, askerî işgal olmayan koşullarda, kendi ülkesinde yabancı devlet operasyonuna uğrayan ikinci bir örnek hatırlamıyorum.

GENELKURMAY BİLMİYOR MU
Genelkurmay Başkanlığı bilmiyor mu, Ergenekon davası diye bir yargılama yok. Silivri’de Türk yargısı yok, Beşiktaş’ta C. Savcısı yok.
Bilmiyor mu, bu bir Cumhuriyet yargısı değildir; bir F yargısıdır bu uygulama.
Bilmiyor mu, Beşiktaş ABD’nin hükümranlık alanı içindedir; bir cemaat karargahı haline getirilmiştir. Oraya Türk Yargısı giremez. Oradan Türk Yargısı’nı sindirecek tertipler yürütülür. Ankara’da Yargıtayları, Anayasa Mahkemelerini, Danıştayları, Sayıştayları, Siyasal Partileri, Genelkurmayları dinleyen merkez kurulmuştur. Saddam Hüseyin’in generallerini dinleyenler, şimdi de Türk komutanlarını izlemektedir. Toplanan bilgilerin içine tertip malzemeleri katılarak, “günlükler” yazılmakta, ıslak ve ıslak olmayan imzalar üretilmektedir.

GENELKURMAY ORDUDA NELER OLDUĞUNU
YARGIDAN MI ÖĞRENECEK
Bakın TSK’de neler oluyormuş?
“Genelkurmay karargâhında tertipler, entrikalar, düzenbazlıklar, ıslanmamış ve ıslanmış imzalı kaos kurguları…”
“Kara Kuvvetleri’nde sincabın her ağacın altına ceviz gömmesi gibi, tarlalara bataklara, kuyulara kuytaklara bomba gömme eylemleri…”
“Hava Kuvvetleri’nde karargâh evleri…”
“Deniz Kuvvetleri’nde müze gezecek çocukları toptan öldürme tertipleri, gayrimüslimlere cinayet hazırlıkları, Kafes Eylem Planları…”
“Jandarmada uyuşturucu kaçakçılığından PKK’ye silah taşımaya kadar türlü türlü marifetler…”
Genelkurmay, Türk Ordusu’nun içinde neler olduğunu Beşiktaş adliyesinden mi öğrenecek?
Yoksa Yargı mı Genelkurmay’dan öğrenecek?
Türkiye’nin bu kadar büyük bir saçmalığa, böylesi bir tertibe teslim olması için, demek ki NATO’ya bağlanmak gerekiyormuş.

GENELKURMAY TERTİBE BOYUN MU EĞECEK
“İşçi Partisi’nden Yargıtay krokileri çıktı, Org. Büyükanıt’a suikast planları bulundu, NATO Karargâhını bombalama tasarıları ele geçirildi” diye yalanlar uydurdukları zaman, İşçi Partisi Genel Başkanı, “Yargı çözecek, hukukun üstünlüğü var” mı diyor?
Bunlar Fethullahçı Gladyo’nun uyudurmalarıdır! İşçi Partisi’nden bu tür belgeler çıkmamıştır! Arama tutanaklarında bunlar yoktur! İşte dava dosyasına bunların sonradan konduğunu gösteren Savcı M. Ali Pekgüzel’in elyazısı!
Genelkurmay Başkanı, kendisi için, “suikastçi”, “çocukları katledecekti”, “gayrimüslimleri öldürmek için sinsi planlar kuruyordu” deseler, susacak mıydı?
Peki, Türk Ordusu’nun saygınlığı, Genelkurmay Başkanı’nın itibarından daha mı önemsizdir?
Silah arkadaşlarının onuru, komutanın şerefinden daha mı değersizdir?
Hadi bunları feda ettik, Türk Ordusu’na güvenin sarsılmasına, Türk Ordusu’nun savaş yeteneğinin yıpratılmasına seyirci kalınabilir mi?
Genelkurmay Başkanı’nın Türk Silahlı Kuvvetleri’ne ilişkin tertibi çürütmek için bir çift sözü yok mudur?
Silah arkadaşlarının tertiplerle ite kaka götürülmesine karşı bir duruşu olmayacak mıdır?
Türk Ordusu’nun kahramanlarını intiharlara sürükleyen, gazilerine madalya çiğneten bu çamur savaşına karşı savaşmayacak mıdır?

GENELKURMAY BAŞKANLIĞI’NIN İNSAN HAKLARI SAVAŞI
Ne mutlu bizlere ki, bu çamur savaşına “hukuk devleti” idealiyle karşı koyan bir Genelkurmay Başkanımız var.
Ordunun savaş yeteneğini, “Hukukun üstünlüğü”ne feda edecek kadar “evrensel değerlere” bağlı bir komutan, NATO standartlarının dahi üstündedir.
Kendisi, düşmanın “Asimetrik psikolojik harekâtına” karşı, olağanüstü bir saflık, temiz duygular ve dirençle, ama sonsuz “insan hakları” aşkıyla savaşmaktadır.
Bu yüce duruş, dünya “insan hakları” tarihinde bir ilktir.
Keşke Genelkurmay Başkanımız, İnsan Hakları Derneği Başkanımız olsaydı.