Silahlı Kuvvetler Dergisi’ndeki ŞİÖ tercihinin önemi? ŞİÖ ile “Atatürk’ün vizyonu” arasındaki uyumun stratejik anlamı? Silahlı Kuvvetler Dergisi ile Tayyip Erdoğan’ın karşıt konumları? Atlantik döneminin TSK içindeki tortuları? Sisler içinde kalan ufuklar açılıyor mu?
Aydınlık’ın “TSK’dan Şanghay Seçeneği” başlığı çok önemliydi (14 Nisan 2013).
Daha önemli olan, haberin sekizinci sayfa başlığından duyuruluyordu:
“ŞİÖ Atatürk’ün vizyonuna uygun.”
ŞİÖ kısaltması, bilindiği gibi Şanghay İşbirliği Örgütü’nü belirtiyor.
Atatürk’ün “vizyonu”
Genelkurmay Başkanlığı’nın Silahlı Kuvvetler Dergisi’nin Ocak 2013 sayısında çıkan “Şanghay İşbirliği Örgütü’nün Geleceği ve Türkiye” başlıklı incelemenin son cümlesinde, Şanghay İşbirliği Örgütü’ne daimi üye olarak katılmak ile “Atatürk’ün çizdiği vizyon” arasında uyum saptanıyor.
Hv. Pilot Kur. Bnbş. Ömer Alkanat imzalı 20 sayfalık çalışma, sonuç olarak stratejik bir tercih yapıyor. “Atatürk’ün çizdiği vizyon” diye adlandırılan hedefe Asya’da konumlanarak ulaşabileceğimiz belirleniyor.
Silahlı Kuvvetler Dergisi
ile Tayyip Erdoğan’ın konumları
Bir süre önce BOP Eşbakanı Tayyip Erdoğan da “Şanghay seçeneğinden” söz etmişti.
Silahlı Kuvvetler Dergisi’nde açıklanan görüş ile Tayyip Erdoğan’ın beyanatı temelden farklıdır, daha doğrusu karşıt cephelerdedir.
Silahlı Kuvvetler Dergisi, stratejik bir program ortaya koymaktadır.
Tayyip Erdoğan ise, stratejik olarak Atlantik sisteminin içinde kalmakla birlikte taktik düzlemde Asya’nın büyük ülkeleriyle ilişki geliştirmeyi savunuyor. AB içinde “ABD’nin Truva atı” olma misyonu gibi şimdi de “ABD’nin Avrasya’daki Truva atı” misyonu tanımlanmaktadır.
Silahlı Kuvvetler Dergisi, Atatürk’ün çağdaş uygarlık programının Şanghay İşbirliği Örgütü’ne katılarak gerçekleşeceğini saptıyor.
Tayyip Erdoğan ise, Türkiye’de Atatürk Devrimini yıkan karşıdevrim programının bugünkü lideridir ve bu görevini tutarlı olarak Atlantik sistemi içinde yapacağının bilincindedir.
İki karşıt program, iki karşıt strateji cephe cepheyedir: Atlantik sisteminin Küçük Amerika “vizyonu” ve Atatürk’ün bağımsız halkçı Türkiye hedefi.
Atlantik döneminin tortuları
Mehmet Ali Güller arkadaşımız, bu temel cepheleşmeyi göz ardı eden bir değerlendirme yazdı (Aydınlık, 16 Nisan 2013).
Bu değerlendirme, Silahlı Kuvvetler Dergisi’nde yayınlanan incelemede yer alan Atlantik dönemi kalıntısı görüşleri eleştiriyor ve tutarsızlıklara dikkat çekiyordu. Bu eleştiriler tek tek ele alındığı zaman kuşkusuz yerindedir.
Ancak Silahlı Kuvvetler Dergisi’nin Atatürk’ün vizyonuna uyan stratejik Şanghay tercihi ile Atlantik döneminden kalan çeşitli mevzilenme ve görüşlerinin bir arada gitmeyeceği açıktır.
Gelişmenin yönü
Bu nedenle sürecin hangi yönde geliştiğini belirlemeliyiz.
Silahlı Kuvvetler Dergisi, stratejik ŞİÖ tercihine temel olan görüşünü, Atatürk’ün 1937 yılındaki sözlerine gönderme yaparak Türkiye’nin “huzur ve mutluluğu” amacına bağlıyor (s. 95).
Bnbş. Alkanat, bölgemizde ABD’nin tek kutuplu dünya iddiasının ve Büyük Ortadoğu Projesinin karşısında ŞİÖ’nün konumlandığını saptayarak, aslında Türkiye’nin önündeki çözümü vurgulamaktadır.
ABD ile ŞİÖ arasındaki güç dengeleri ise şöyle tahlil ediliyor:
“ŞİÖ’nün gelecekte sahip olacağı silahlı güç, dünyadaki en büyük güç olacaktır. Hindistan’ın olası BM Güvenlik Konseyi daimi üyeliği ile Konseyin yarısı ŞİÖ üyesi ülkelerden oluşacaktır. (…) Birlik, zengin yer altı ve yer üstü kaynaklara, belli düzeyde teknolojiye ve dünyanın en büyük pazarına sahip olarak dünyanın en büyük güvenlik ve ekonomik örgütü olmaya adaydır.” (s. 92)
Sisler içindeki ufuklar açılıyor
Atlantik döneminde Türk subayının bilincinde, Kemalist Devrim programı sisler içinde kalmıştır.
TSK tahlillerinde yaygın olarak görülen şudur: Önce Kemalist Devrimin stratejik hedefi konmuyor. Ve arkasında şu soru ortaya atılmıyor: Bu stratejik hedefe hangi alt strateji ve taktiklerle ulaşılabilir?
Güvenlik stratejisi de, Kemalist Devrimin gösterdiği hedefe ulaşmanın güvenliği olarak tanımlanmıyor.
Silahlı Kuvvetler Dergisi’nde yayımlanan inceleme, Türkiye’nin Atlantik sistemi içinde Atatürk Devrimini kaybettiği koşullarda, çıkış yolu üretmek için bir başlangıç değerindedir.
TSK’nin önündeki soru, yalnız Türkiye için değil, Türk Ordusu için de bir varlık-yokluk sorusudur:
Türk Silahlı Kuvvetleri, ABD’nin BOP Eşbaşkanlığının Ortadoğu ülkelerini bölme planının güvenliğini mi sağlayacaktır? Yani Haçlının piyonu mu olacaktır?
Yoksa Türkiye’nin Kemalist Devrimi tamamlayarak bağımsız, halkçı, çağdaş bir ülke olmasına yönelik stratejinin güvenliğini mi?
Bir süre önce Aydınlık’ın birinci sayfadan yayımladığı E. Korg. İsmail Hakkı Pekin ve E. Tümg. Ahmet Yavuz’un ortak bildirileri ufukları açan bir tartışma başlattı.
Merak edilmesin, o tartışmayı yarım bırakmayacağız. Tartışma kendisini dayatıyor!
Türkiye’nin Atlantik sistemi içinde Türkiye olarak kalamayacağı, Atlantik sisteminde Türk milletinin adına bile tahammül kalmadığı ortadadır.
Türkiye, Atatürk önderliğindeki devrimini Asya’da konumlanarak tamamlayacaktır.