“Huan yi Şi Jinping tuncı!” Çin mucizesi, neyin mucizesi? Çin ve Türkiye’nin devrim serüvenleri ve sonuçları? İnsanlığın umudu? Sosyalizm ne kadar kapitalizmdir? 20. Yüzyılın Ezilen Dünyasındaki öncüler ve artçılar? Avrupa kıbleliler, sürecin niçin kenarında kaldılar? CIA raporuna göre, Türkiye’nin stratejik konumu? Büyük tarihi kararın eşiğindeyiz!
Çin Halk Cumhuriyeti Devlet Başkan Yardımcısı Şi Jingping, yurdumuza geldi. Şi’nin bir yıl sonra Devlet Başkanı olması bekleniyor.
Devrimin mucizesi
Çin, çok değil, 60 yıl önce dünyanın en yoksul ülkesiydi. Bugün dünyanın en dinamik, en diri, en umutlu ülkesidir. Çin ekonomisi, dünya ekonomisinin belirleyeni, öncüsü konumuna gelmiştir. Bu açıdan dünyanın en büyüğüdür.
Nasıl oldu da, dünyanın en yoksulu, 60 yılda dünyanın en başı dik, en onurlu, en güvenli, en umutlu, ülkesine dönüştü?
Herkes “mucize” diyor!
Doğrudur, devrim bir mucizedir! Devrimin sonuçları da mucizedir. Türkiye, 1908 yılında başladığı devrimini 1945 yılında yarım bıraktı. Çin, aynı yıllarda 1911’de cumhuriyeti kurarak girdiği devrim yatağında, milli demokratik devrimini sosyalist devrimle sürdürdü. Büyük devrimci Mao’nun önderliğinde başardığı devrimin hasadı göz kamaştırıcıdır.
Atatürk’ün, 1935’deki “Arasız devrimler” programını 1945’te terk eden Türkiye’nin karşılaştığı yıkım ise dehşet vericidir.
İnsanlığın umudu
Bugün Çin’i yöneten Çin Komünist Partisi yönetimi, sosyalizmin ilk basamaklarında olduklarını saptıyor. Doğrudur; sosyalizm, her zaman biraz kapitalizmdir. Sosyalizmin “Herkese emeğine göre” diye formülleştirilen bölüşüm ilişkisi, kapitalizmin de ilişkisidir. Sosyalizmde ulaşılacak bölüşüm, “ihtiyaca göre”dir. O nedenle her sosyalizm, kapitalizme geri dönüş tehlikesini kaçınılmaz olarak içerir. Sovyetler Birliği ve Doğu Avrupa tecrübeleri, bu açıdan öğreticidir. Bütün sosyalizm süreci boyunca, iki sınıf, iki yol, iki çizgi arasındaki mücadele devam eder. Başka deyişle toplum, sosyalizme mi ilerleyecektir, yoksa kapitalizme mi dönecektir çelişmesini yaşar. Emekçilere dayanan yönetim, mülkiyet sistemindeki, bölüşüm ilişkilerindeki, kültür alanındaki çelişmeleri çözerek ilerler.
Olağanüstü ideolojik zafer
Çin, bu çelişmeleri yaşamaktadır ve en önemlisi, Komünist Partisi’nin yönettiği bu ülke, Yunanistan’dan Almanya’ya kadar dünyanın her yerinde bütün insanlığın umudu, bütün çaresizliklerin çaresi olarak görülüyor.
Bu, olağanüstü büyük bir ideolojik zaferdir; sosyalizmin üstünlüğünü ispatlayan tarihsel bir olaydır. Sosyalizm, en geriyi, en büyük umut haline getirmiştir. Çin, ileride hangi sürece girerse girsin, tarih böyle saptayacaktır. Çin’in insanlık tarihine yaptığı katkı, görkemlidir. Bütün insanlık düşmanlarının bileğini bükmüştür ve artık herkes bu büyük başarıya saygı duymaktadır. Bir tek 19. yüzyıla kazık çakmış olan küflenmiş “sosyalistler” olayın farkında değillerdir.
Dünyanın yaşadığı devrim
Çin’in 60 yıllık serüveni, Çin’e ait değildir, bir insanlık serüvenidir. Dünya, Çin devriminin kişiliğinde, büyük bir devrim yaşıyor.
Dünün Ezilen Dünyası, bugünün Gelişen Dünyası oldu. Dünün çıplakları, bugünün onurlu insanlarıdır. Bu büyük olayda son yarım yüzyıl boyunca başı çeken, Çin devrimidir.
Çelişen Dünya ve Ezilen Dünya
Geçende bir arkadaşım, yazısında bugünün dünyasını, Ezen-Ezilen Dünya kamplaşmasıyla açıklıyordu.
Yakın zamana kadar doğrudur. Ancak artık Ezen emperyalist devletlerin karşısındaki insanlığı, yalnız “Ezilen Dünya” kavramıyla tanımlayamıyoruz. Bunu İşçi Partisi yıllarca önce saptamış ve emperyalizmin karşısındaki Dünyayı iki bölükte tanımlamıştır: Gelişen Dünya ve Ezilen Dünya.
Dünyadaki kredi, yani sermaye akışına bakınız, artık Çin’den ABD’ye ve diğer gelişmiş kapitalist ülkelere doğrudur. Avrupa, Çin’den kredi dileniyor. Gelişme, teknolojik atılımlar, aydınlık ufuklar, sanat ve kültürde yaratıcılık, hepsi Çin’in temsil ettiği Gelişen Dünyadadır. Ve Afrika’nın, Asya’nın yoksul, ezilen ülkeleri de, Gelişen Dünya ile işbirliği yaparak emperyalizme direniyor ve Gelişen Dünya ülkeleri arasına girmeye çalışıyor, Türkiye, bu kümenin, aslında en umutlu ülkelerindendir.
Avrupa kıbleliler!
Zamanı şaşırmayalım!
Gelişmiş kapitalist ülkeler, 19. yüzyıldaki devrim coğrafyası konumunu, daha 20. yüzyılın başında kaybettiler. Dünya Devriminin ocağı, daha o zaman Lenin, Atatürk ve Mao’ların saptadığı gibi Mazlum Ülkelere kaymıştı. Bu saptama doğru çıktı. Kıblesi Avrupa olanların hala gözlerinin Avrupa işçi sınıfında olması, şaşzamanın (anakroni) ötesinde yüzyıllık bir saplantıya işaret ediyor.
Bugün emperyalist sisteme karşı mücadelenin esas gücü, Mazlumlar Dünyasının içinden çıkan Gelişen Dünyadır. BRICS ülkeleri, yani, Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin ve Güney Afrika, 20. yüzyılın başında Orta Çağ koşullarında yaşıyorlardı. Bugün bu ülkeler, artık Ezilen değil Gelişen konumundadırlar ve Dünya ekonomisinin dizginlerini ele geçirmektedirler.
Emperyalizme karşı mücadelenin esas gücü, Gelişen Dünyadır ve onların hala ezilen konumundaki müttefikleridir. İnsanlığı itici gücü, ABD, Avrupa ve Japonya sınıfları değil, Gelişen ve Ezilen Dünyanın başta emekçileri olmak üzere halklarıdır.
Türkiye’nin temelindeki dinamik
Bugün Türkiye’nin tepesinde tarihinin en Amerikancı yönetimi bulunuyor. Ama dünyanın temelindeki dinamikler, sıcak para diktası altında piyonlaşan bugünkü yönetimi bile Çin ile işbirliğine zorluyor. Hem de Haçlı Seferi içinde çırpınırken.
Atatürk Türkiyesinin yeri, Gelişen Dünyanın ön mevzileridir. 20. Yüzyılın öncü devrimleri Rusya’da (1905 ve 1917), Türkiye’de (1908 ve 1920), İran’da (1907-1909), Meksika’da (1910), Çin’de (1911 ve 1949) oldu. Bu ülkeler imparatorluk mirasına sahiptiler. Türkiye dışındakiler, bugün yine insanlığın öncüsü konumundadırlar. Türkiye ise, yitirdiği devrimci konumunu aramaktadır.
Büyük tarihi kararın eşiğindeyiz
Türkiye’nin bugünkü piyonlaşma hali, ters bir olaydır; devam etmeyecektir. CIA bile, 21. yüzyıl tahlilinde, Türkiye’nin Çin, Rusya ve İran’ın yanında konumlanacağını saptıyor.
Bugün Tayyip Erdoğan-Abdullah Gül yönetiminin Suriye’ye karşı savaş tehditleri, Türkiye’yi büyük tarihi kararla yüz yüze getirmiştir.
Türkiye halkı, önümüzdeki ABD güdümlü Sıcak Para Diktasını yıkacak ve yükselen Asya uygarlığının ön mevzilerindeki yerini alacaktır.
Huan yi Şi Yingping tuncı!
Hoş geldiniz Şi Yinping arkadaş!
21. yüzyıldaki stratejik dostumuz olan ülkemize sefalar getirdiniz.