İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek: Ergenekon yalanlarını çarşaf çarşaf yazıp da, Kozinoğlu’nun açıklamalarını görmeyenlere ben yalan haberci derim

Gazetecilik, sek sek oynamak değildir. Yani Mafya-Tarikat rejiminin çizdiği yuvarlaklar içinde zıplamak değildir.
Madem yiğit adamdır; o yiğit adamın ölmek pahasına milletine bıraktığı bilgileri yazabiliyor musun?
Yazamıyorsan, o zaman en fazla “yiğit adamın ko...

Tarih:

Gazetecilik, sek sek oynamak değildir. Yani Mafya-Tarikat rejiminin çizdiği yuvarlaklar içinde zıplamak değildir.
Madem yiğit adamdır; o yiğit adamın ölmek pahasına milletine bıraktığı bilgileri yazabiliyor musun?
Yazamıyorsan, o zaman en fazla “yiğit adamın korkak methiyecisi” olursun!

Fikret Otyam kirvem, onlardan “gaztenekeciler” diye söz eder. Bağışlasın, tam anlayamamışım, şimdi anlıyorum. Evet şimdi!

KÖŞE KAPMACAYI HÜZÜNLE İZLİYORUZ
MİT Orta Asya Dairesi Başkan Vekili Kaşif Kozinoğlu, eliyle yazmış ve milletimize bırakmış: Başbakan koltuğunda oturan BOP Eşbaşkanının İsviçre bankalarının gizli kasalarına kilitlediği şöhreti, bütün numaralarıyla CIA’dan sonra Alman istihbaratının da arşivine girmiş. Bu haberi, Aydınlık dışında hiçbir gazete, Ulusal Kanal dışında da hiçbir televizyon ve Bedri Baykam dışında hiçbir köşe yazarı yazmıyorsa, ben o gazetelerin hepsine gaztenekesi derim ve köşe yazarlarının da köşe kapmaca oynadıklarını hüzünle seyrederim.

YALAN HABERCİLİK MESLEĞİ
Yalnız İsviçre bankalarındaki gizli hesaplar mı?
Ergenekon yalanlarını çarşaf çarşaf yazıp da, Kaşif Kozinoğlu’nun ciddi açıklamalarını görmemek için, ellerini yüzlerine kapatanlara, ben yalan haberci derim.
MİT’ten gelen işaretle, bir anda Kaşif Kozinoğlu haberlerini bıçakla keser gibi kesenlere, ben Fikret Ağabey’in ruhsatıyla gaztenekeci bile demem, “Teşkilatın Onursal Memurları” derim.
Onlara servis edilen “Dersim en büyük kitle kırımı” başlıkları yakışıyor.
Onlara koro halinde Suriye’ye savaş kışkırtıcılığı ve Bülent Arınç’tan beyanat gelince, 24 saat içinde ters dönüp yeni politikanın dalkavukluğu yakışıyor.

TEBEŞİR DAİRESİNDE ZIPLAMA CAMBAZLIĞI
Gazetecilik, sek sek oynamak değildir. Yani Mafya-Tarikat rejiminin çizdiği yuvarlaklar içinde zıplamak değildir.
Gazetecilik, her şeyden önce gerçeğe sadakattir.
Haber namusudur gazetecilik.
Gladyo merkezlerine değil, halkı bilgilendirme sorumluluğudur.

“YİĞİT ADAM”IN KORKAK METHİYECİLERİ
Ak koyun, kara koyun bugünlerde belli olur. Cumhuriyet, Sözcü ve Yeniçağ gibi gazeteleri, bu milletin habercileri diye düşünürdüm. Zor geçitte şimdi bakıyorum onlara, Hürriyet’ten, Milliyet’ten, Vatan’dan, Haber Türk’ten vb. farklı bir tavır alamadılar.
Kaşif Kozinoğlu’nun arkasından, “ne yiğit adamdı” yazmak, ruhsatın içindedir.
Madem yiğit adamdır; o yiğit adamın ölmek pahasına milletine bıraktığı bilgileri yazabiliyor musun?
Yazamıyorsan, o zaman en fazla “yiğit adamın korkak methiyecisi” olursun!

DUVAR GAZETESİ ÇIKARIR
YİNE DUVARLARI YIKARIZ
Şunu çok iyi bilin, millet Atlantik’ten bestelenmiş bu gaztenekeleri tangırtısından kurtulacaktır; kendi özgür basınını yaratacaktır. Yaratmaktadır! Bugün gazete savaşa savaşa çıkarılıyor. Atlantik’ten şefaat dilenerek değil!
O zorlu yıllarda Ankara’da pedalı ikide bir bozulan makineyle basılan bir tek Hakimiyeti Milliye vardı.
Şu anda Hakimiyeti Milliye’nin o yıkılmaz azmini taşıyan bir tek gazete var: Aydınlık!
Ve bir tek kanal var: Ulusal Kanal!
Emek, Namus ve Vatan, bugün onlara emanettir ve hakikat onların güvencesindedir. Milletin zaferini onlar paylaşacaktır.
Onları kimse susturamaz!
En fazla Silivri duvarlarına hapsederler ve orada da kanlarıyla duvar gazetesi çıkarırlar.
Duvarları, duvar gazetesiyle de yıkarız. Çünkü bilincimizde ve yüreğimizde duvar yoktur.
Ne oldu, o İstanbul’da İngiliz Telgraf Ajansı’nın bültenlerini gazetedir diye basanlara?
Özgürlük ile ecnebilere memuriyet arasındaki savaşı, daima özgürlük kazanmıştır.


NOT: Bu yazı, 26 Kasım Cuma günü yazılmıştır. İki gün içinde, gazetecilik ve köşe yazarlığı yapan olduysa, onları selamlıyorum.