İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek:EKONOMİK BUNALIMIN NERESİNDEYİZ?

Zaman daralmaktadır. Millici Hükümet seçeneğini oluşturmak, artık yakıcı bir sorundur. İçine girdiğimiz derinleşen ekonomik ve siyasal bunalım süreci, bunu dayatıyor. Artık anlamlı olan “Ekonomik bunalımın neresindeyiz” sorusundan çok, “Milli Hükümet seçeneğinin ne...

Tarih:

Zaman daralmaktadır. Millici Hükümet seçeneğini oluşturmak, artık yakıcı bir sorundur. İçine girdiğimiz derinleşen ekonomik ve siyasal bunalım süreci, bunu dayatıyor. Artık anlamlı olan “Ekonomik bunalımın neresindeyiz” sorusundan çok, “Milli Hükümet seçeneğinin neresindeyiz” sorusudur.

Ekonomik bunalımın neresindeyiz?
Bu soruya ekonomistlerimiz sayılarla cevap veriyorlar.

Ayaklanma varsa
Ekonomik bunalım var demektir
Ancak şu anda çok daha kesin bir gösterge var: Türkiye’de on milyonlar ayaktadır. Bu ayaklanma olgusu, Türkiye ekonomisinin derin bir bunalımın içinde olduğunu gösteriyor.
Dünyanın hiçbir halkı, ekonomik bunalımda değilse, böyle ayaklanmaz!

Ücretli çoğunluk ayakta
Türkiye, ekonomik bunalımın kıyısında değil, içindedir. Türk bayrağı ve Atatürk, ekonomik bunalımı yaşayan halkın kurtuluş programını simgeliyor.
Ayaklanan kitleler, Yıldırım Koç arkadaşımızın sürekli işlediği gibi, ücretli büyük çoğunluğun aydınlanmış, öncü kesimleri ve onların çocuklarıdır. Yoksa “orta sınıf” değildir. Bunalım “orta sınıfı” da şiddetle etkilediği için, kuşkusuz onlar da harekete destek oluyorlar.

Bunalımın göbeğine gidiyoruz
Ekonominin verilerine gelecek olursak, sayılar ve diğer olgular, bunalımın göbeğine doğru gittiğimize işaret ediyor.
Bu koşullarda, büyük sermayenin sözcüleri ve ekonomi uzmanları son 11 yılın bilançosunu yaparak,
- “Memleketimden iktisat efsaneleri”ni yazıyorlar (Ege Cansen,
Hürriyet, 8 Haziran 2013). “Efsane”nin bittiği yere gelinmiştir. “Ekonomik mucize aldatmacası” artık kimseyi aldatamayacak (Erinç Yeldan, Cumhuriyet, 12 Haziran 2013)
- “Dış borçlanmada sınıra geldik.” (Esfender Korkmaz, Yeni Çağ, 12
Haziran 2013)
- “Faizden para kazanma dönemi artık sona erdi.” (Güngör Uras,
Milliyet, 14 Haziran 2013)
- “Hükümet karşıtı protestolar” yanında içerde ve dışarda yakından takip
edilen gelişmeler piyasaları giderek panik havasına sürüklüyor. (…) Geçtiğimiz hafta içinde hükümetin risk primi daha da arttı. (…) Risk primi artınca uzun vadeli belirsizlik arttığı için faizler de yükselir.” (Selva Demiralp, Milliyet, 14 Haziran 2013)
Devam edelim mi?

Faizci ekonomi için deniz bitti
Çok açık gözüküyor. Özal-Tayyiplerin faizci ekonomisi için deniz bitmiştir. Sıcak Para Diktası, çok derin bir bunalımın içine yuvarlanmıştır. Büyük sermaye düne kadar laikliğin çiğnenmesine yol veriyordu. Artık Ortaçağ şeyhlerinin ve tarikat rantçılarının sırtına binerek devam etmeyeceği yere geldiğini çok iyi bilmektedir. Tayyip Erdoğanların devri, büyük sermaye açısından da dolmuştur.

Yol ağzındayız
Bu koşullarda Türkiye yeni bir yol ağzındadır.
Derinleşen ekonomik bunalıma ABD işbirlikçisi büyük sermayenin cevabı ile milletin cevabı karşı karşıyadır.
İşbirlikçi sermaye, bunalıma hangi ekonomik çözümle cevap verecek? Bunun yeterince berraklaşmadığı görülüyor. Ancak siyasal düzlemde Tayyip Erdoğan’ı feda ederek oluşturulacak çözüm için, şu anda Abdullah Gül’ün parlatıldığı görülüyor.

Milli Direnme Ekonomisinin
dayanacağı halk kuvvetleri
Milletin çözümü ise “Milli Direnme Ekonomisi”dir.
Bu çözümün dayanacağı halk kuvvetleri, siyasal düzlemde Milli Hükümet projesiyle yaratılabilir. İP+CHP+MHP’nin Milli Hükümet için güçbirliği yapması, AKP ve BDP içinde de hareketlenme getirir.

MHP AKP ile mi
yoksa milletle mi birleşecek
Türkiye, emperyalist sistem içinde çok daha derin bunalımlara mı yuvarlanacak, yoksa buradan Milli Hükümet çözümüyle mi çıkacak?
Bu sorunun cevabında, bugün MHP’nin denetiminde olan Milliyetçi kesim belirleyici olacaktır.
Eğer MHP’nin temsil ettiği halk kuvvetleri AKP ile işbirliğine giderse, Türkiye Atlantik sistemi içinde büyük kargaşalıklara yuvarlanır.
Yok, MHP’nin temsil ettiği kuvvetler, milletle birleşerek bir Milli Güçbirliği oluşturursa, Türkiye milli bağımsızlık ve halkçılık yolunda ayağa kalkar ve Atatürk Devriminin tamamlar.
Yalçın Küçük arkadaşım, geçende “Doğu Perinçek Milliyetçi-Ülkücülerin kazanılmasına çok önem veriyor” diye yazdı (Aydınlık, 11 Haziran 2013). Doğru ve gerçekçi! Çünkü o taban, başı dik bir Türkiye istiyor ve büyük ölçüde çalışan sınıflardan oluşuyor. Milli olan bir güç! O milliyetçi tabana kayıtsız kalarak Türkiye’nin önü açılamaz! Bu beklenti, gerçekçidir.
Nitekim 15 Haziran’da Halk Ayaklanmasına dönüşen büyük harekette, ülkücülerin gittikçe daha geniş katılımla yer aldığı görülüyor. MHP yönetimi de bu gerçeği görmekte ve cephesini AKP iktidarına dönmektedir.

Milli Merkez’in tarihi işi
CHP+MHP+İP’nin Milli Güçbirliği oluşturması için, Milli Merkez tarihsel bir görev yapabilir. Milli Merkez’in Ankara Temsilcisi Eski Bakanlarımızdan Sayın Ufuk Söylemez ve Aydınlık’ın değerli yazarı Sabahattin Önkibar, Ulusal Kanal’daki söyleşilerinde bu konuda gerçekleşebilir çözümleri tartıştılar (9 Haziran 2013).

Önümüzdeki yakıcı soru:
Milli Hükümet seçeneğinin neresindeyiz?
Zaman daralmaktadır. Millici Hükümet seçeneğini oluşturmak, artık yakıcı bir sorundur. İçine girdiğimiz derinleşen ekonomik ve siyasal bunalım süreci, bunu dayatıyor.
Artık anlamlı olan “Ekonomik bunalımın neresindeyiz” sorusundan çok, “Milli Hükümet seçeneğinin neresindeyiz” sorusudur.