Sağlık satılıyor. Sistem, “parası olan sağlar bizimdir” diyor. Müjde, ilacınızı reklam şirketi belirleyecek. Eczacınızın yerini üfürükçüler ve muskacılar alacak. Sağlığımız hurafeye emanet. Eczacılar, halk sağlığı için yürüdü ve yürümeye devam edecek.
Türkiye’nin eczacısı Pazar günü İstanbul’da kar buz demedi yürüdü. Onlara kulak vermeliyiz.
Parası olan sağlar “bizimdir”
Bu yürüyüş, sağlık alanının ticarileştirilmesine karşıdır. Hekimlerimiz, bütün sağlık emekçileri aynı saptamada bulunuyor: sağlık, alınır satılır mal haline getirilmiştir. Ne kadar paran varsa, o kadar sağsın. Nasıl olsa, milyonlarca işsiz var. “Kalan sağlar bizimdir” demiş ya Dadaloğlu. Bugünkü sistemin parolası şöyle: “Parası olan sağlar bizimdir!”
Söz yürüyen eczacının
Önümde, değerli eczacılarımızdan Sivas Eski Eczacı Odası Başkanı Sayın Mehmet Erol Mahmutoğlu’nun 18 sayfalık özlü raporu var. Çok aydınlatıcı. Oradan öğrendiklerimle yazıyorum bu satırları.
Kanun hükmünde kararname (KHK) kayası, sağlık sistemimizin de başına düştü. Tabii kendiliğinden düşmedi; atıldı. İşte KHK yoluyla İlaç Eczacılık Genel Müdürlüğü kaldırıldı. Eczacılık mesleğinin bütün sorunları, üzerinize sağlık, İl Sağlık Müdürlüğü’ndeki bir hekim veya eczacının yetki ve sorumluluğuna bırakıldı (Mad. 58/14-a).
Gözünüz aydın! İlaçta reklama kavuştunuz
1262 sayılı İlaç Yasası, sizlere ömür! Nüfus kaydında yaşıyor görünse de, nefessiz kaldı. Bu yasada belirtilmiş bütün ilkeler, İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu’nun yetki ve sorumluluğuna terk edildi. Örneğin: ilaçta reklamı 1262 sayılı yasa çok net olarak yasakladığı halde, KHK de ilaç reklamı ve tanıtım kurallarını, İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu’nun yetkisine devretmişler.
Bunun anlamı: ilaçta reklamın serbest bırakılacağıdır. Hâlbuki ilaçta reklam, insanları öldürür. Asla yapılmaması gereken bir uygulamadır.
Artık sağlığınız için gerekli ilaca hekiminiz ve eczacınız değil, reklam şirketlerinin göz boyama yeteneği karar verecektir. Müjdeler olsun, sağlığınız reklamcılara emanet.
Eczacının ekmeğini büyük sermaye gasp ediyor
Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu, kaldırılan Eczacılık Genel Müdürlüğü’nün ilaçla ilgili karar alma ve yürütme konusundaki yetkilerine sahip olmuştur. Ancak eczacılık mesleği veya tek başına eczacının, ilacın üretimi, dağıtımı, hastaya sunumu konularında bu sürecin neresinde olduğuna dair tek bir sözcük konulmamış. Oysa eski yasada Genel Müdürlüğün adından başlamak üzere, ilaç ile ilgili her cümlesinde eczacının yetki ve sorumluluğu ilaç ile birlikte vurgulanmaktaydı.
Bu durumda, Başbakanın “ilaç marketlerde satılabilecek” söyleminin önündeki yasal engeller kaldırılmış oluyor. Bu da, büyük sermayenin eczacının ekmeğini gasp etmesi anlamına geliyor.
Sağlık Meslek Kurulu cemaatlere emanet
Sağlık mesleklerinde eğitim müfredatı, mesleki alan ve dal belirlenmesi gibi mesleki düzenlemelerde ve istihdam planlamalarında görüş bildirmek, mesleki yeterlilik değerlendirmesi yapmak, mesleki yaptırım uygulamak ahlaki ilkeleri belirlemek ve uyumu denetlemek üzere Sağlık Meslek Kurulu oluşturuldu (mad. 23).
Bu maddeyle AKP iktidarı, TEB ve Eczacı odalarının mesleki ve ahlaki denetleme yetkilerini gasp ederken, YÖK ve eczacılık fakültelerinin akademik kurullarının görevi olan eğitim müfredatı vb. konulardaki yetkilerini de ellerinden alıyor.
En önemlisi Sağlık Meslek Kurulu, eczacıları istediği anda mesleki yeterlilik sınavına alabilecek ve meslekten yasaklama veya bir süre mesleki eğitime mahkûm edebilecek.
Mesleki yeterlilik sınavı, bütün meslekler için kuşkusuz gereklidir. Ancak böyle bir uygulama, siyasal iktidarların tasarrufunda değil, içinde meslek örgütlerinden gözlemcilerin de bulunacağı özerk üniversitelerin akademik kurullarının yetkisinde olmalıdır.
Kapatın eczacılık fakültelerini!
Benim anladığım şu, eczacının işlevi kaldırılıyor. Aslında bu sistemde, eczacılık fakültelerine de gerek yok. Kapatılmalı ve yerine bol bol süpermarket açılmalıdır. Eczacıya ihtiyaç yok, sağlık üfürükçülere ve muskacılara emanet edilmelidir. Yeni sistemin felsefesi budur.
Temel Çözüm: Eczacıya değer
Çözüm, eczacıya değer ve önem vermekten geçiyor. Bilimi rehber almaktan geçiyor.
Eczacı da emekçidir. En önemli talebi: meslek hakkı.
Bu uygulamanın geçerli olduğu ülkelerde, sağlık giderleri düşmüş. Öte yandan sağlık bilime ve danışmanlığa kavuşmuş.
İkinci önemli çözüm, eczacıyı gözetmek. Eczacı, hem büyük sermayeye, hem de kamu kurumlarına ayrılan payların artması karşısında yaşam derdiyle karşı karşıya.
Reçete dağıtım sistemlerinde de eşitlik ve adalet talep ediliyor. Eczacılar arasında kayırma yoluyla büyük gelir farklarını dengelemenin bir yolu da bu! Haklılar!
“Eczacı olmasa da olur, süpermarketler bana yeter” diyen Mafya-tarikat sistemi, eczacılar üzerinden halk sağlığına savaş açmış bulunuyor.
Eczacılar, yalnız kendileri için değil, halk sağlığı için yürüdüler. Hepimiz için yürüdüler.