İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek:DOĞRU MEVZİİYE GİRMEZSEN!

İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek;Hem Kemalist Devrimi, derebeyliği niçin tasfiye etmedin, Kürt meselesini niçin çözmedin diye eleştireceksin, hem de “Arasız devrimler” kararıyla bu işe girişen devrimci yönetimi, “katliamcı” ilan edeceksin!
Bu kafayla anc...

Tarih:

İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek;Hem Kemalist Devrimi, derebeyliği niçin tasfiye etmedin, Kürt meselesini niçin çözmedin diye eleştireceksin, hem de “Arasız devrimler” kararıyla bu işe girişen devrimci yönetimi, “katliamcı” ilan edeceksin!
Bu kafayla ancak Soros vakıflarının oyuncağı ve beslemesi olunur; olmuşlardır. Aldıkları paralar, hep kayıtlıdır. Herkese ibret olmalıdır!

Sosyalistler Kemalist yönetimi niçin eleştirmişlerdi?
İşçi Partisi dışındaki sol örgütlerin Dersim konusunda kargaşalık içine düştüğü görülüyor. Zihinleri açmak için şöyle bir soru:
Kemalist yönetime solundan yapılan eleştiri neydi?

Kemalist Devrimi tamamlama talebi
Bilimsel Sosyalistler, İstiklal Savaşı’ndan sonra devrimin bir toprak devrimiyle tamamlanacağını vurguladılar. Gerçek bir demokrasi için köylünün özgürleşmesi ve Kürt meselesinin çözümü buna bağlıydı.
1925 Şeyh Sait isyanından sonra Kemalist yönetimin de bu devrimci atılımı tartışmaya başladığını görüyoruz. 1930 Ağrı İsyanı, bu yöndeki görüşleri berraklaştırmıştır.
Atatürk ve arkadaşları, toprak devriminin gereğini ayrılıkçı isyanlardan sonra yakıcı bir sorun olarak saptadılar.

Ayrılıkçı şeyh ve ağalar toprak devrimini dayattılar
Anadolu’da nüfus az, toprak genişti, ekilmeyen geniş araziler vardı. Toprak talebiyle güçlü bir köylü hareketi de yoktu. Ancak Kürt ağa ve şeyhlerinin önderliğindeki isyanlar, toprak reformunu dayatıyordu. Bu gerici isyanların emperyalist devletlerle bağlantıları, bu atılımı daha da yakıcı kılıyordu.
Bilimsel Sosyalistlerin de Kemalist yönetimden talebi bu değil miydi?

Kemalist yönetimin toprak devrimi hazırlığı
1930’lada Cumhuriyet hükümetinin bir toprak devrimi hazırlığına başladığını görüyoruz. Bu yöndeki çalışma ve uygulamaları, Kemalist Devrim 7 Toprak Ağalığı ve Kürt Sorunu başlıklı kitabımda bulabilirsiniz. Bu çalışmalar sonucu CHP’nin 9-16 Mayıs 1935 günlerinde toplanan 4. Büyük Kurultayı’nda toprak dağıtımı ilk kez “ana gayelerden biri” vurgusuyla Parti programına alındı. Aynı Kurultayda Atatürk, “Arasız Devrimler” konuşmasını yaptı. Derebeyliğe savaş kararı, böylece devrimin gündemine alındı. Zaten 14 Haziran 1934 günü çıkarılan İskân Kanunu ile Doğuda toprak ağaları ve aşiret reislerine karşı köktenci bir uygulama başlamıştı. Yasanın 10/A Maddesi gereği aşiret reislerinin elindeki topraklara el konuyor ve yoksul köylüye dağıtılıyordu.

1937’deki hücum borusu
Kemalist yönetim, toprak devrimi konusundaki kararlılığını 13 Şubat 1937 tarihli Anayasa değişikliğiyle gösterdi. Çiftçiyi toprak sahibi kılmak için yapılacak kanunlaştırmalarda, ödenecek bedel özel kanuna bırakıldı. Altı Ok’un Anayasanın 2. Maddesine konması da aynı değişiklik içindedir.
Ağa topraklarına çok düşük ve uzun yıllara bölünmüş bir ödemeyle el koyma kararı, Orta Çağ’ın temeline yönelen bir hücum borusuydu ve Kemalist Devrim’i tamamlayacak tarihi ataktı.
Bilimsel Sosyalistlerin de yıllardır istedikleri bu değil miydi?
Dersim harekâtı planları, 1930’dan sonra bu program hazırlıklarıyla birlikte geliştirilmiştir. Önce aşiret ağalarını Batı bölgelerinde verimli topraklara yerleşmeleri için ısrarlı ve sabırlı ikna çalışmaları yürütülmüştür. Ağalar Dersim derebeyliğini silahlı bir hükümet olarak korumaktan vazgeçmemişlerdir. Bazıları marabalarını da birlikte götürmek, yani Orta Çağ’ı taşımak istemişlerdir.

Kemalist yönetimin planlı harekâtı ve derebeyliğin gerici isyanı
İşte 1937-1938 Dersim harekâtı bu süreç sonunda gerçekleşti. Olay, bir yönüyle Kemalist Devrimin derebeyliğe hazırlıklı ve planlı bir savaş açmasıdır. Diğer yönüyle ise, bir gerici isyanın bastırılmasıdır. Her ikisi iç içedir. Dersim seyit ve ağaları, Cumhuriyetin köylüyü özgürleştirme programına uysalardı kuşkusuz kan dökülmeyecekti.

Cumhuriyetin haklılığı nerede?
Dersim olayında Cumhuriyeti savunanlar arasında, işte bu noktada çok önemli bir ayrışma var. Cumhuriyeti savunan bir kısım CHP’liler ve MHP lideri Bahçeli, her devletin isyanı bastırma görevine vurgu yapıyorlar. Oysa Cumhuriyetin haklılığı, isyan bastıran devlet olmasında değildir. Haklı isyanları bastıran devletler de vardır. Atatürk yönetiminin haklılığı, derebeyliği temizleme görevini eylemli olarak önüne koymasındadır. Başka deyişle köylüyü ve bütün halkı özgürleştirme kararındadır.
Tarihi haklılık,
Demokrasi açısından haklılık,
İnsani açıdan haklılık; hep buradadır.

Kargaşa içindekilerin sorunu
Kargaşalık içine düşen “sosyalistlerin” sorunları da buradadır.
Hem Kemalist Devrimi, derebeyliği niçin tasfiye etmedin, Kürt meselesini niçin çözmedin diye eleştireceksin, hem de “Arasız devrimler” kararıyla bu işe girişen devrimci yönetimi, “katliamcı” ilan edeceksin!
Bu kafayla, dünyada gerçekleşmiş hiçbir devrim savunulamaz!
Bu kafayla devrimcilik ve sosyalistlik de yapılamaz!
Bu kafayla ancak Soros vakıflarının oyuncağı ve beslemesi olunur; olmuşlardır. Aldıkları paralar, hep kayıtlıdır. Herkese ibret olmalıdır!

Tayyip-Fethullah kol kola hangi “sınıfın mücadelesi”
Çok ilginçtir, 19. Yüzyıl kafasıyla her olaya “burjuva-proleter” çelişmesi açısından bakan kardeşlerimiz, Dersim’e gelince, “sınıf” ezberini şaşırıp, yalnız Seyit Rızalarla değil, Tayyip Erdoğanlarla da kol kola giriyorlar. Karşıdevrimin safında konumlanıyorlar. Ve bu konumlanmalarını, ABD ve AB emperyalistlerinin bütün devrimlere yönelttikleri suçlamalarla örtüyorlar. Oysa önce Kemalist Devrimi bir toprak devrimiyle tamamlamanın haklılığı saptanır; doğru cephede yer tutulur; sonra uygulamalardaki yanlışlar saptanır.

Doğru mevziiye girmezsen
Kemalist Devrimin mevzileri, bugün emperyalizme ve gericiliğe karşı sınıf mücadelesinin mevzileridir. Savaş burada!
Bu mevziide olmayanlara faşist dedikleri yönetim dokunur mu hiç?
Elbette dokunmaz, çünkü onlara Kemalist Devrimin yıkılmasında özel ihtiyaç var.
Geçende Neo-Fethullahçı Serdar Turgut, artık AKP’nin Neoliberallerle değil, bir takım solcularla işbirliği yapacağını yazıyordu. O işbirliği, Ergenekon tertibinde, Kürt meselesinde, türbana özgürlük kampanyalarında, Dersim olayında eskiden beri var zaten.
AKP ile hep aynı safa düşenler, bu hallerinden memnunlar mı?