Dünya çok derin bir bunalıma girdi. Frankfurter Allgemeine Zeitung (FAZ)’un 18 Aralık 2011 günlü Sonntag (Pazar) sayısında, Michael Hudson imzalı, çok önemli bir yazı yayımlandı. Bugün Türkiye basınının en dikkatli ve birikimli Almanya habercisi Gönül Kenter yollamış, sağolsun. Almanya’nın ağırbaşlı muhafazakâr gazetesi FAZ, iki tam sayfa, Avrupa çapında diktatörlük ve sınıf mücadelesi çanları çalıyor. Son zamanlarda okuduğum en aydınlatıcı siyasal ekonomi tahlili.
Devrim iklimi Türkiye
Bu dönem, Türkiye için karar zamanı olacak. Avrupa’dan farklı olarak, Türkiye’de bir de bölünme tehdidi ve Kemalist Devrim’in yıkılması gibi tarihsel önemde bir olay var. Türkiye, dünya coğrafyasında millî ve sınıfsal çelişmelerin en yoğunlaştığı ülke olarak gözüküyor. Bunun anlamı, Türkiye artık bir devrim iklimidir.
Mezarlığın önünde ıslık çalanlar
İşçi Partisi, yaşanan sürecin farkındadır. Daha önemlisi, 20. yüzyılın başından beri Lenin, Atatürk ve Mao’ların saptadığı emperyalist dünyadaki baş çelişmenin de farkındadır. En önemlisi yaşanan pratiğin bu teoriyi doğrulamış olmasıdır. Artık devrim, 19. yüzyıl Avrupa’sındaki gibi, burjuvazi-proletarya çelişmesinin değil, Ezen Millet-Ezilen Millet çelişmesinin ürünüdür. Nitekim, 20. yüzyıl devrimlerinin hepsi, emperyalizmin zayıf halkasında olmuştur. Avrupa’da devrim sönerken, Asya ve diğer Ezilen Dünya kıtalarında yükselmiştir. Devrimlerin hepsi, Rusya’dan Çin ve Küba’ya kadar Doğu devrimleridir.
Dönekler de telaşa kapıldılar. Korkudan mezarlıklarının önünden geçerken ıslık çalmaya başladılar.
Yeni bir devrim dalgasının eşiğindedir gezegenimiz ve Türkiye bu dalganın merkezindedir.
Devrim iklimindeki “Fransız” sol
Benim değer verdiğim bir kısım sol partilerimiz ise, bu devrimci yükselişe, bütün anlamlarıyla Fransız kalmış durumdalar. Kuşkusuz böyle devam etmeyecekler.
Türkiye kaç cephede emperyalizmle göğüs göğse ve bu solcu kardeşlerimiz, kaç cephede Fransız kaldılar?
Emperyalistlerin “Ermeni soykırımı” saldırısında Fransızlar
En son çarpışma, “Ermeni soykırımı” cephesidir. Bu yalan, bir tarih tartışması için, Türkiye’ye dayatılmıyor. ABD, Fransa ve maşaları, BOP kapsamında bu savaşı açmışlardır. ÖDP ve “TKP”ye ve diğer arkadaşlarımıza bakıyoruz, Fransada Fransızlar. Türkiye’de de Fransızlar. Onları ilgilendirmiyor. Millet nerede, onlar nerede! Emperyalizm ile Türkiye arasındaki bu büyük mücadelede yoklar, hatta utanarak ABD ve Fransa emperyalistlerinin yanındalar.
Kuzey Irak ve Diyarbakır’da Fransızlar
ABD, Irak’ı parçalamış, Suriye’yi parçalıyor. En önemli aleti Kürt ayrılıkçılığı ve mezhepçilik! Görüntüdeki dalgalanmalara bakmasın kimse, ABD’nin bu süreçteki en önemli aleti, Barzani-Talabani’den önce, PKK’dir. Bizim solcu kardeşlerimiz, Türkiye’nin bölünmesi tehdidine karşı da Fransız kaldılar. Daha doğrusu ABD ve İsrail cephesindeler.
Kıbrıs’ta Fransızlar
ABD ve Avrupa emperyalistleri, Türk Ordusu Kıbrıs’tan çıksın diyor. Bizim arkadaşlarımız da düşünmüyorlar, bugün emperyalistler niçin Türk Ordusunun olmadığı bir Kıbrıs planı içindeler? Kıbrıs, Doğu Akdeniz’den İran’a kadar bütün kritik alanı tehdit eden, batmayan uçak gemisi.
İnsan hakları cephesinde de Fransızlar
Odatv davasının kapısına İngilizce pankartlarla geliyorlar. ABD’den özgürlük ve insan hakkı talep ediyorlar. Ama Balyoz, Poyrazköy, Andıç davalarının kapısında yoklar. Çünkü biliyorlar ki, ABD’nin bugün baş hedeflerinden biri, Mustafa Kemal’in askerleri. Yine Fransız kalıyorlar.
Avrupa merkezli “Solculuk”
Peki bu kardeşlerimiz, emperyalizm çağında Türk olmadan, kimle, neyle ve nasıl devrim yapacaklar?
Avrupa merkezli solculuk, 19. yüzyıldaydı. 1871 Paris Komünü son noktaydı. O zaman devrim Fransızdı. Ama 20. yüzyılın başından itibaren, 1905 Rusya, 1908 Türkiye, 1907-1909 İran, 1910 Meksika, 1911 Çin, 1917 Rusya, 1920 Türkiye, devam edelim mi Vietnam, Laos, Kamboçya’ya kadar gider. Artık devrim Asyalıdır ve Ezilen Dünyadadır. Arkadaşlarımız 20. yüzyılda da Fransız kalmışlardır.
Türkiye’nin devrimci geleneği
Türkiye’nin Bilimsel Sosyalist hareketi, Avrupa merkezli değildir. Avrupa merkezli “İştirakçi Hilmi” Mustafa Kemal İstiklal Savaşı yaparken, İstanbul’da İngiliz emperyalistlerine çalıştı. Ermeni katliamını kabul eden soysuz, Damat Ferit Paşa ve Nemrut Mustafa Paşa Divanıydı.
Şefik Hüsnü, Nâzım Hikmet, Hikmet Kıvılcımlı, Reşat Fuat, Mihri Belli, M. Ali Aybar; Türkiye’ye Fransız kalmadılar. Aybar, Vietnam’daki Mahkeme’de, Ermeni meselesinde Fransız olan Jean Paul Sartre’ı eleştirdi ve Sartre, Aybar’a “haklısınız” dedi.
Türkiye’de Fransız kalmak
Türkiye’nin emperyalizmle hesaplaştığı her cephede Fransız kalarak, bu milletten kopulur; Beyoğlu’nun arka sokaklarındaki “marjinallerin” hareketi olunur.
Türkiye’de Fransız kalarak, en sonunda Murat Belge, Halil Berktay, Ufuk Uras olunur. Adamın eline bir düdük verirler, diğer elinde de turuncu bayrak, Helsinki muhibbi yaparlar.
Devrime Fransız kalmayalım
Arkadaşlarımızın Fransız kalmayacağını biliyorum. Onlara güveniyorum. İşçi Partisi ve benim hakkımdaki eleştirilerini Arslan Kılıç arkadaşım bana yolluyor, dikkatle okuyorum. Eleştirenlere teşekkür ederim.
Benim derdim, devrime Fransız kalmayalım.
Türkiye, bölünmeyi kabul etmeyeceği, esareti kabul etmeyeceği için devrim yapacak!
Unutmayalım Sovyet Devriminden başlayarak, 20. yüzyılın bütün devrimleri vatan savunmasında oldu. Devrimciler birleştirdi; emperyalistler böldü.
Türk milletinden her cephede koparsak, devrime Fransız kalırız.
Bütün ÖDP ve TKP’li arkadaşlarıma Fransız olmayan bir 2012 yılı diliyorum.
KİTAP ÖNERİSİ: Doğu Perinçek, Bilimsel Sosyalizm ve Bilim. Bu kitap 21. yüzyılın devrim teorisini, 19. yüzyıldan getirerek tartışıyor.