Liberal teorisyenlerimiz, halkı budala yerine koyuyorlar. Meğerse demokrasiyi de leylekler getirmiş. Sandığa demokrasiyi kim koydu da, onlar sandıktan çıkarıyorlar? Leylekler mi? Peki leylekler getirmediyse, demokrasiyi kim getirdi?
Liberaller ve cemaatçiler televizyonlarda tek kale maçlar yaparak, her akşam devrim ve demokrasi kalesine gol atıyorlar.
“Demokrasi” adına sabahlara kadar çene çalanların demokrasinin tarihsel içeriğini gözlerden saklamaları da bir görev!
Demokrasinin beşiğine demokrasi nasıl geldi
Demokrasi konuşması nasıl yapılır, ilk örneğimiz “demokrasinin beşiği” İngiltere’den olsun.
İngiliz demokrasisinin kurucusu ve en büyük kahramanı General Oliver Cromwell, 20 Nisan 1653 günü Avam Kamarası’nı (House of Commons) bastığı zaman, orada oturan parlamento üyelerine şöyle seslenir:
“Her kötü eyleminizle lekelediğiniz, bütün erdemleri aşağılayarak onursuzlaştırdığınız bu mecliste oturmanıza artık son vermeye geldim. Sizler fitneci bir güruhsunuz ve bütün iyi yönetimlerin düşmanısınız. Sizler bir alçak sürüsüsünüz ve tıpkı Ays gibi memleketi bir tas çorbaya satarsınız ve tıpkı Yahuda gibi üç beş kuruş uğruna Allahınıza ihanet edersiniz.”
Bu sözler üzerine bazı parlamento üyeleri kürsüdeki Cromwell’in üzerine yürümeye kalkarlar. Ancak Avam Kamarası’nın kapısını Cromwell’in askerleri tutmuştur. Salona girer ve hepsini süngüleriyle koltuklarına oturturlar.
Cromwell şöyle devam eder:
“Aranızda bir tek erdemli kişi var mı? İşlemediğiniz bir günah kaldı mı? Sizler, benim atımdan daha dindar değilsiniz. Sizin Allahınız altındır. İçinizde vicdanını rüşvet karşılığı satmayan biri var mı? Aranızda devletini biraz olsun düşünen var mı? Siz iğrenç fahişeler, ahlaksız düsturlarınızla, ihanet eylemlerinizle, bu kutsal parlamentoyu kirletmediniz mi? Allahın tapınağını bir hırsız inine çevirmediniz mi? Bütün milletin günden güne şiddetlenen nefretini kazandınız. Halk sizleri buraya sorunlara çözüm bulun diye gönderdi. Ancak siz şimdi en büyük sorun oldunuz. Şimdi o cilalı tokmağınızı alın, kapılardan çıkın ve Allah aşkına defolun gidin!” (Oliver Cromwell’s Speech on the Dissolution of the Long Parliament Given to the House of Commons)
İşte İngiliz demokrasisi böyle süngüyle kuruldu. Cromwell’in İngiliz Kralını ipe gönderdiğini de not olarak kaydedelim.
Ezilen Dünyada demokrasi nasıl kuruldu
Cromwell’in bu demokrasi söylevinin benzerlerini General Washington, Robespierre, Abraham Lincoln, Simon Bolivar, Bismarck, Garibaldi, Lenin, Mustafa Kemal, Mao Zedung, Bin Bella, Nkrumah gibi demokratik devrim önderleri de yaptılar. En güzellerinden biri de Mustafa Kemal’in saltanatın kaldırılması görüşmelerinde Müşterek Komisyon’da bir sıranın üzerine çıkarak söyledikleridir:
“Efendim! Hâkimiyet ve saltanat hiç kimse tarafından hiç kimseye, ilim icabıdır diye, müzakere ile münakaşa ile verilmez. Hâkimiyet, saltanat, kuvvetle, kudretle ve zorla alınır. Osmanoğulları, zorla Türk milletinin hâkimiyet ve saltanatına el koymuşlardı. Bu tasallutlarını altı asırdan beri devam ettirmişlerdi. Şimdi de Türk milleti bu mütecavizlerin hadlerini ihtar ederek, hâkimiyet ve saltanatını isyan ederek kendi ellerine bilfiil almış bulunuyor. Bu bir emrivakidir. Söz konusu olan, millete saltanatını, hâkimiyetini bırakacak mıyız, bırakmayacak mıyız? meselesi değildir. Mesele zaten emrivaki olmuş bir hakikati ifadeden ibarettir. Bu, mutlaka olacaktır. Burada toplananlar, Meclis ve herkes meseleyi tabii görürse fikrimce uygun olur. Aksi takdirde yine hakikat usulü dairesinde ifade olunacaktır. Fakat ihtimal bazı kafalar kesilecektir.” (Atatürk’ün Bütün Eserleri, c. 14, s. 88.)
Liberal saltanatçılara demokrasi dersleri
Cromwell ve Atatürk’ün bu konuşmaları dünya tarihinin en özlü demokrasi dersleridir.
Üniversitelerde ve televizyonlarda demokrasi bilimsel olarak öğretilecekse, demokrasiyi getiren devrim eylemi açıklanmalıdır.
Cromwellerin, Washingtonların, Robespierrelerin, Mustafa Kemallerin o devrim eylemleri olmasa, ne İngiltere’de ne ABD’de, ne de Fransa’da demokrasi olurdu.
Türkiye’de de demokrasi ne kadar olduysa 1876, 1908 devrimleri ve Kemalist Devrimle olmuştur. 27 Mayıs da, işlemez hale getirilen Meclisi bir devrimle yeniden açmış ve özgürlükçü bir anayasa getirmiştir. O Meclisi, o anayasayı budayan ve en sonunda kaldıranlar, ABD’nin 12 Mart ve 12 Eylül’deki darbecileridir.
Turgut Özallardan, Tayyip Erdoğan ve Abdullah Güllere kadar bütün demokrasi katileri, tarikatçılar ve cemaatçiler, o darbelerin yasadışı çocuklarıdır. Yasadışıdırlar, çünkü darbelerin ürünüdürler.
“Liberal” saltanatçılara demokrasi dersleri
Demokrasi halk hâkimiyetidir.
Halk hâkimiyeti, padişahın kulu olmaktan kurtulan insanla olur. Ağanın, beyin marabası olmaktan, şeyhin müridi olmaktan kurtulan, özgürleşen halkla olur.
Demokrasi, kulların, müritlerin, yanaşmaların parmak kaldırması ve sürüler halinde sandığa getirilmesi değildir.
O nedenle Türkiye’de en güzel demokrasi tanımlarından birini Atatürk yapmıştır:
“Türkiye, şeyhler, dervişler, müritler, mensuplar ülkesi olamaz.”
Orta Çağ’ın kökünü ne kadar kuvvetli kazırsanız, demokrasi o kadar gür filizlenir.
Hokkabazların demokrasisi
Her çocuk, annesine babasına sormuştur:
- Anneciğim ben nasıl dünyaya geldim?
- Yavrum baban ile ben dua ettik, seni leylekler getirdi.
Sonra gün gelmiş öğrenmişizdir ki, doğadaki her doğum bir devrimdir.
Liberal teorisyenlerimiz, halkı budala yerine koyuyorlar.
Meğerse demokrasiyi de leylekler getirmiş.
Sandığa demokrasiyi kim koydu da, onlar sandıktan çıkarıyorlar?
Leylekler mi?
Demokrasiyi sandıktan çıkaranlar, “Abra Kadabra” hokkabazlarıdır.
Oysa demokrasi, dünyanın her yerinde, istisnasız her ülkeye devrimlerle geldi.
Bir toplum, kralları başka nasıl devirebilir; ağaların beylerin saltanatına başka nasıl son verebilir, Orta Çağ’ın zincirlerini başka nasıl kırabilir ki?
Eğer devrimini tamamlayamazsan, şeyhler, neo-padişahlar gelir, tepene oturur ve seni yine tarikatın cemaatin kulları yapar ve üstüne de demokrasi püskülü takar.
Sizi gidi demokrasi düşmanları
Devrim düşmanı saltanat düşkünleri, aynı zamanda demokrasi düşmanlarıdır.
Televizyonlarda hepsini ibretle izliyoruz, demokrasi adına konuşanlar, saltanatı, ağalığı ve şeyhliği savunuyorlar.
YARIN: LİBERAL “ATATÜRKÇÜLER” LİBERAL PADİŞAHÇILARA YENİLMEYE MAHKÛMDUR.