Sınıf mücadelesini hayâlinde kurguladığın mevzilerde veremezsin, ancak sınıf mücadelesi neredeyse, orada mevziye girebilirsin.
Ahmet Davutoğlu sınıf mücadelesini hangi mevzide ve kime karşı yürüttüklerini bir kez daha ve açıkça tanımladı, kendi deyişiyle “ulusalcılıkla hesaplaştıklarını” yeniden ilan etti.
İşçi Partisi dışındaki Sol, kumda oynamaktadır.
Kumda oynamak, zamanın ve mekânın dışında bulunmaktır.
Yaşadıkları zaman, 19. yüzyıldır, 21. yüzyıla henüz gelmemişlerdir.
Ayaklarını bastıkları toprak, 19. yüzyıl Avrupasıdır. Bugün öyle bir mekân olmadığı için, mekânsızdırlar. Bulutların üzerindeler ve o bulutlar da Türkiye’nin üzerinde olmayan bulutlardır.
Sınıf mücadelesi hangi mevzide
Bugün Türkiye’de “burjuvaziye karşı işçi sınıfı ve kapitalizme karşı sosyalizm mücadelesi” verme iddiasını sürdürmek, zaman ve mekânın dışında savaşmaktan başka bir anlama gelmiyor.
Sınıf mücadelesini hayâlinde kurguladığın mevzilerde veremezsin, ancak sınıf mücadelesi neredeyse, orada mevziye girebilirsin.
Milleti yasadışı ilan ettiler
En son AKP’nin kurmaylarından Ahmet Davutoğlu sınıf mücadelesini hangi mevzide ve kime karşı yürüttüklerini bir kez daha ve açıkça tanımladı, kendi deyişiyle “ulusalcılıkla hesaplaştıklarını” yeniden ilan etti. Davutoğlu, kendi düzenlerinde Millî olanı yasadışı ilan etti. Onlara göre, Türk Milleti yasadışıdır; yasalardan atılmalıdır. Eskiden komünizm yasadışı idi. Şimdi millicilik yasadışı oldu. Sosyalizm de vatansever, yani hakiki sosyalizm ise yasadışıdır. Yoksa emperyalizmin “sosyalistliği” ve “komünistliği” de vardır. Örnekleri çoktur.
Millî olanla hesaplaşmanın birinci hedefi, en millî sınıf olan işçi sınıfıdır ve kamu emekçileridir.
İkinci hedef köylülük ve diğer emekçilerdir; esnaftır, zanaatkârdır.
Üçüncü hedef, millî sermayedir.
Kapitalizmin merkezileri, 1980 ve 1990’lardan beri Mazlum Milletlerin ve Gelişen Ülkelerin millî devletlerini yıkma programını yürütüyorlar. Milliyet ve mezhep kavgaları bunun için kışkırtılıyor.
19. yüzyıl arkada kaldı. 20. yüzyılın başından beri sınıf mücadelesinin ekseni emperyalizm ile millî sınıflar arasındadır. Devrimler de, burjuvazi - proletarya kamplaşmasının ürünü değil, vatan savaşlarında gerçekleşti, teorik ifadeyle “emperyalist zincirin zayıf halkalarında” oldu. Bunun teorisini Lenin, Birinci Cihan Savaşı öncesinde kurmuştu ve hayat yüzyıl boyunca doğruladı.
Hele 1980 - 1990 sonrasında Emperyalizm ile millî sınıflar arasındaki sınıf mücadelesi, daha da keskinleşti. Küresel saldırının hedefinde, millî devlet vardı, millî para vardı, millî gümrükler, kamu ekonomisi, millî pazar, millî tarım, millî çarşılar, millî ordu, özetle millî olan her şey vardı.
Küresel kapitalistlerin
Millete karşı savaşlarının bilançosu
Millete karşı ilan edilen savaş, sınıf savaşıydı; sınıf mücadelesinin güncel mevzilerini belirliyordu. Program, strateji, taktik; ancak o mevzilerde üretilebilirdi.
KİT’ler millî devlete karşı savaşta tasfiye edildi, işçi sokağa atıldı.
Millî devlete karşı sınıf savaşı, Türkiye’de sendikalı işçi sayısını 5 milyondan 500 bine düşürdü; işçiyi sendikasız bıraktı.
Millî devlete karşı sınıf savaşı, tarıma destekleri kaldırdı; köylüyü yeniden üretemez hale getirdi; yoksullaştırdı.
Millî devlete karşı sınıf savaşı, gümrükleri kaldırdı, hipermarketlerle çarşılara fil gibi girdi, tezgâhları dağıttı.
Millî devlete karşı sınıf savaşı, paranın giriş çıkışına kontrolü kaldırdı, dolar imparatorluğunu kurdu, ülkeyi borsa ve dolar vurguncularına teslim etti.
Millî devlete karşı sınıf savaşı, ağaları, şeyhleri destekledi; tarikat ve cemaatleri hortlattı, halkı karanlığa itti.
Emekçiler hangi mevzide?
Sınıf savaşı, bu mevzilerde iken, programları, siyasetleri burjuvaziye karşı işçi sınıfı ekseninde kurmak, işçiyi yalnızlaştırmak, bu düzenin köleliğine mahkûm etmektir. Zaten işçi, bu tür program ve stratejileri yapanların yüzüne dahi bakmaz.
Millî Devlet ve Cumhuriyet yıkılmışken, Türkiye Kemalist Devrimin gerisine düşmüşken, “sosyalist devrim” diye tutturmak, zamanı ve mekânı şaşırmaktır.
Bugünün Türkiyesinde “sınıf mücadelesi” adı altında burjuvaziye karşı proletarya, kapitalizme karşı sosyalizm mücadelesi ilan etmek, evet sınıf mücadelesidir. Bu tür sınıf mücadelesini emperyalistler ve büyük sermeye kışkırtır ve destekler.
Savaşın dışında olanlara kimse dokunmaz
Sistemin efendileri, emperyalizme karşı millet ve vatan mevzisinde direnen partilerin yöneticilerini, aydınları, generalleri, subayları vb. hapislere atarken, “kapitalizme karşı savaşıyorum” diyenlere hiç dokunmaz, alan açar.
Türkiye Komünist hareketinin tarihi tevkifatlar tarihidir. Ama bakın kapitalizmin ve büyük sermayenin en gaddar olduğu, bugün, o “faşizme giden” kapitalistler, o komünistlerin yanaklarını okşuyorlar.
Çünkü sınıf düşmanları, senin kendine hangi adları verdiğine bakmaz, hangi mevzide bulunduğuna bakar. Castro’nun millî kuvvetleri Havana’ya girerken, Küba Komünist Partisi, Amerikancı faşist diktatör Batista’yı destekleyen bildiri dağıtıyordu. Millî mücadeleye dudak bükerseniz, olacağı budur.
Toplumlar önündeki sorunları çözer
Zamanın ve mekânın dışında duran “sosyalist” kardeşlerimizi hiçbir gerçek uyarmadıysa, bari Ahmet Davutoğlu’nun son meydan okuması uyarmalıdır.
Emperyalistler, kapitalistler, büyük sermaye; “ulusalcılıkla hesaplaşıyorum” diyor. İşte bu hesaplaşma, günümüzdeki sınıf mücadelesinin somut tanımıdır.
Sınıf mücadelesi, senin kafanda uydurduğun mevzide olmaz, toplumsal sürecin yaşandığı yerde olur.
Sana kalan, o mevziye girersin veya mücadelenin dışında durursun. Bir süre sonra orada da bulamazlar seni. “Faşizme gidiyor” dediğin sermaye, sana kendi emekçi halkına, kendi milletine ve vatanına karşı emperyalist savaşın görevlerini dayatır.
Bugün iyi niyetli olmak, içten olmak veya başka insanî özellikler, seni kapitalizmin avucuna düşmekten kurtaramayabilir; örnekleri çoktur.
Seni kurtaracak olan, toplumun önündeki sorunu gerçeğe uygun saptamaktır.
Her toplum, her sınıf, önündeki sorunlar için mücadele eder; yoksa senin onun önüne koyduğun sorunlar için değil.
Zamana ve mekâna davet
Özetle bu yazı, sosyalistim diyen herkesi, zamana ve mekâna davettir.
Sınıf savaşı, bugün Ahmet Davutoğlu’nun tanımladığı mevzilerdedir. Türkiye’de bugün sınıf savaşının ekseni, emperyalizme, işbirlikçilerine ve Ortaçağ gericiliğine karşı mücadeledir.
Atatürk Cumhuriyetini yıkmışlardır. Türkiye, Kemalist Devrimin gerisine düşmüştür. Bu koşullarda, önümüzdeki devrim, millî demokratik devrimdir; başka deyişle Kemalist Devrimin tamamlanmasıdır.
Millî mücadele, büyük ustaların saptadığı gibi, uluslararası düzlemdeki sınıf mücadelesidir ve her millî savaş, aynı zamanda iç savaştır. İstiklâl Savaşımız, en iyi bildiğimiz örnektir.