Onur Öymen’in görüşü geçerli mi? Önümüzdeki belirsizlik ve kargaşalık döneminin olasılıkları? ABD, Türkiye’deki denetimini AKP ile sürdürebilir mi? Sürdüremezse ne yapar? ABD’nin dayattığı bölgesel görevler neyi gerektirir? Bugün Türkiye’de darbeciler mi temizleniyor, yoksa darbeyi önleyecek olanlar mı? Faşist tırmanışın mimarları ve destekçileri? Darbeyi önleyecek silahsız ve silahlı güç?
Balyoz Mahkemesi kararından sonra, Eski CHP Genel Başkan Yardımcısı Onur Öymen Ulusal Kanal’da “darbeler döneminin çoktan kapanmış olduğunu” söyledi (21 Eylül 2012).
Bu konu tartışılmalıdır. Önümüzdeki süreci anlamak ve doğru siyasetler oluşturmak için buna ihtiyaç var.
Onur Öymen dostumuzdan farklı olarak, askeri darbe olasılığının önümüzdeki dönemde hem Türkiye’de hem de Batı sistemi içinde ciddiye alınması gerektiği kanısındayım.
Belirsizlik döneminin olasılıkları
ABD’nin AKP marifetiyle yürüttüğü Kemalist Devrimi ve Türk Ordusunu tasfiye harekâtı, amacına ulaşmış ve ülkemizi belirsiz bir dönemin içine itmiştir.
Türkiye’nin önünde, ekonomik çıkmazlar, bölünmeler, karışıklıklar görülüyor. Suriye, Irak, İran ve hatta Rusya’ya karşı düşmanlık, ayrıca çok önemli tehlikeler içeriyor.
Bu durumda AKP iktidarının iflas edeceği bir sürece girilmektedir. Başka deyişle, ABD’nin Türkiye’yi AKP eliyle yönetme olanağı da sona eriyor.
AKP’nin seçeneği Kılıçdaroğlu’nun CHP’si veya MHP değildir. Bu partiler AKP’yi iktidarda tutmak için kullanılıyor, iktidar olma şansları yoktur. Önümüzdeki süreçte halka dayanan bir Millî Hükümet seçeneği hızla büyüyecektir. Bu seçeneğe ABD’nin seçim yoluyla cevap verme şansı olmayabilir. Kaldı ki, sistemin zaaflarının derinleşeceği önümüzdeki dönemde, bugün Türkiye’ye hükmeden kuvvetlerin denetimlerini sürdürmek için, daha yoğun şiddet ve zorbalığa başvuracağını görmek durumundayız.
İktidarın tabanı daralınca…
AKP’nin 10 yıl içinde yarattığı yeni para babaları zümresinin tabanı çok dardır. Üretim ekonomisinin yürütücüleri olan sanayiciler ve tüccarlar kenara itilmiştir; sıcak para komisyoncularından, borsa ve dolar vurguncularından, hortumculardan ve tarikat rantçılarından oluşan iktidar sahipleri, ekonomik ve siyasal bunalım sürecinde, yönetimlerini sürdürmek için, bugüne kadar iktidardan pay verdikleri kesimleri aşağılara bastırmak durumundadırlar. Bu süreçte başlamıştır ve iktidar zemininin daralması, her zaman darbe ve faşizm etkenidir.
ABD’nin dayattığı bölgesel görevler
ABD’nin Türkiye’ye dayattığı bölgesel görevler de, içerde baskı ve zorbalığı gerekli kılıyor. Hatay’daki uygulamalar, aslında bu yöndeki gelişmelerin habercisidir.
Ergenekon-Balyoz Tertipleri faşist darbenin önünü açtı
Ergenekon – Balyoz uygulamalarıyla, Türk Ordusundaki Atatürkçü kadrolar hızla tasfiye edilmektedir. Hem de “darbecileri” temizliyoruz gerekçesiyle. Oysa bu süreçte, Amerikancı darbeye geçit vermeyecek birikim temizlenmektedir. Kemal’in askerlerine indirilen balyoz, Türkiye’de darbenin önünü açmıştır.
Bu açıdan Ergenekon – Balyoz – Poyrazköy – 28 Şubat – Deniz Subayları casusluk ve Odatv gibi tertipler, aynı zamanda faşist bir rejimin hazırlık eylemleridir. Dünyada bütün faşist yönetimler böyle kuruldu. Onur Öymen’in Demokrasiden Diktatörlüğe başlığını taşıyan son kitabında o süreçler anlatılıyor.
Türkiye’nin darbe deneyimleri
Türkiye’de 12 Mart ve 12 Eylül süreçlerinde de gördük bunu. 12 Mart öncesinde baskılar, Demirel yönetimi ile başladı. Askeri müdahale o tırmanışın doruğunda geldi ve Demirel’i de kenara itti.
12Eylül öncesinde ise MC hükümetleri, şiddeti tırmandırdı, 24 Ocak 1980’ de sopayla uygulanması gereken bir ekonomik program kabul etti ve arkasından 24 Ocak’ın sopası geldi.
Faşist tırmanışın mimarları ve destekçileri
Bugün Türkiye’yi “askeri vesayetten kurtardığını” söyleyen Tayyip Erdoğan ve Abdullah Gül’ler, faşist tırmanışın mimarlarıdır. “Darbeciler Temizlensin” diye onlara Balyoz kararından sonra bile tempo tutan Kılıçdaroğlu ve Bahçeli ikilisi de aslında Amerikancı bir darbenin yolunu açan bir misyona hizmet etmektedirler. Sorosçuluk darbeciliktir; turuncu darbeleri unutmayalım. Kılıçdaroğlu’nun asla vazgeçmediği Soros kuruculuğu, aynı zamanda bir darbeci kimliğidir.
ABD’nin darbe seçeneği
İçine girdiğimiz süreç, 12 Mart ve 12Eylül dönemiyle karşılaştırılamayacak kadar ciddi ölçülerde bir faşizm tehdidini barındırıyor.
ABD, AKP ile devam ettiremeyeceği denetimini, bir askeri darbeyle sürdürmeyi deneyebilir. Bu olasılık, hiç kuşkunuz olmasın ABD’nin seçenekleri içindedir.
Devrim olmazsa darbe olur
Dahası darbe için toplumun rızasını oluşturacak etkenler de hızla güçlenmektedir.
- Derinleşen bölünme ve artan şehitler, kentlerdeki karışıklıklar.
- Türkiye’nin güney cephesinin aşırı ısınması.
- Ekonomide yaşanacak ani daralmalar.
Bu etkenlerin belirlediği zemin, hem devrim zemini, hem de Amerikancı darbe zeminidir.
Halkın otorite ve barış isteğini ya darbeciler kullanacaktır. Ya da halkın bu isteği, devrimin enerjisine dönüşecektir.
ABD’nin son çaresi ile Atlantikçi komutanlar buluşursa…
ABD’nin son çaresi ile TSK’nin komuta kademesindeki Atlantikçi eğilimler buluşursa, darbe tehdidi güncel olarak önümüze çıkar. ABD, kendi son çaresini, Atlantik güdümünde çaresiz kalan komutanlara dayatabilir. Bu nedenle Ordunun zayıflaması ve Mustafa Kemal geleneğinden uzaklaşması, darbe tehlikesini arttırır.
Türk Silahlı Kuvvetleri’nin ve özellikle komuta kademesinin kırılan itibarı ve ruh halindeki eziklik, olumsuz bir etkendir.
İtibarı sahte milli şahlanışlarla kurtarma hevesleri, ABD’nin kışkırtmalarıyla uyum içine girdi mi, darbe tehlikesi güncelleşir.
Darbeyi önleyecek silahlı ve silahsız güç
İşte bu koşullarda faşist tırmanışı önleyecek iki önemli güç bulunuyor.
Birincisi, kısacası halk güçleridir; milli güçlerdir. Diğeri de Türk Ordusu içindeki Mustafa Kemal birikimidir.
Darbe silahla yapıldığı için, darbeyi önleyecek gücün de mutlaka silahı olması gerekir.
“Sivil darbe” olmaz. Bütün darbeler silahlıdır. Silahsız iktidar olmayacağı için darbenin de “sivil”i olmaz!
Herhangi bir darbeyi önlemek için, halkın güçleri yetmez; mutlaka silahlı güç de gerekir. Hitler yönetimi, Alman Genel Kurmayı izin verdiği için kurulmuştur.
Darbeyi önleyecek siyaset
Türkiye’de darbeyi önlemek için öncelikle örgütlü bir halk gücü oluşturmak gerekiyor. Cumhuriyet hareketi ile emekçi hareketini bir siyasal önderlik ekseninde birleştirmek birinci siyasettir.
İkincisi, Türk Ordusu içinde Mustafa Kemal birikimini güçlendirmek, hem Ordunun güvencesidir; hem de milletin güvencesidir. “Kemal’in askeri” , ABD emperyalizmine ve darbeye karşı milletin silahlı sigortasıdır.
Solcu olduğunu söyleyen bir kısım şaşkınlar, bunu anlayamamışlardır: Kemalist Devrimciliğin TSK içinden temizlenmesi, Amerikancı, aşırı sağcı ve gerici, faşist bir yönetime giden sürecin ön koşuludur. Bu durumda Ordunun İstiklal Savaşı değerlerine bağlılığını pekiştirmek, bugün darbeye karşı ikinci önemli siyasettir.
Üçüncüsü, ABD emperyalizmine karşı milli cephe siyasetidir.
Darbenin uluslararası kaynağı ABD’dir. O nedenle faşizmi önlemek için, ABD emperyalizminin Türkiye üzerindeki denetimine ve güneye (Suriye, Irak ve İran’a karşı) doğru müdahale yönündeki baskılarına direnmek görevi önümüzdedir.
Batı sisteminde darbe tehlikesi
Batı sisteminde darbe tehlikesine gelince, ABD merkezli kapitalist ülkeler, tarihlerindeki en dengesiz sürecin içine girdiler.
ABD, büyük iddialarını kaybetmiştir ve Dolar imparatorluğu çöküyor. Kriz, Güney Avrupa’nın kapitalist ülkelerinden başlayarak emperyalist merkezlere kadar, daha otoriter, daha ırkçı ve daha şiddete yönelik rejimlerin zemini de oluşturuyor.
Bir süre sonra askeri darbeler, Batı sisteminde çare olarak gündeme gelecektir.