İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek:DİYANET TAKVİMİ’NİN DİNİ

Diyanet Takvimi’nin 29 Ekim 2011 tarihli yaprağında Cumhuriyet nasıl anlatılıyor? Bu hangi dindir ki, vatana ihaneti baş tacı etmekte ve emperyalistlere hizmeti değerler hiyerarşisinin tahtına oturtmaktadır!

Özel koşullarımız nedeniyle 29 Ekim Cumhuriyet şahlanışın

Tarih:

Diyanet Takvimi’nin 29 Ekim 2011 tarihli yaprağında Cumhuriyet nasıl anlatılıyor? Bu hangi dindir ki, vatana ihaneti baş tacı etmekte ve emperyalistlere hizmeti değerler hiyerarşisinin tahtına oturtmaktadır!

Özel koşullarımız nedeniyle 29 Ekim Cumhuriyet şahlanışını bugün bu köşede bulamayacaksınız, yarın okuyacaksınız.
Bize her yıl Cezaevi Yönetimi, sağolsun Diyanet Takvimi dağıtıyor. Bu yılınki F-6 hücrelerinde kaldı; şu an elimde 2011 yılının takvimi var, sakladım, her gün yaprağı koparıyor ve okuyorum.
Sırası gelmişken mekân değişikliğimizi siz okuyucularımıza duyurayım. 12 Ekim 2012 Cuma günü F-6 Hücrelerinden F-3 Hücreler bölümüne taşındım. F-3’te daha önce Mustafa Balbay ve Barış Pehlivan kalıyordu. Şimdi M. Bedri Gültekin, Erkan Önsel ve bu satırların yazarı konuşlandılar. Hücrelerde, Cumhuriyet’in 25 Ekim 2012 günü yazdığı gibi 1 veya 2 kişi kalmıyor; 12 tutuklu yaşıyor.
F-6’da Özel Kuvvetlerde yıllarca görev yapmış E. Alb. Levent Göktaş ve SAT komutanlarımızdan E. Bnbş. Levent Bektaş ile güle oynaya 1,5 yılımız geçti. İkisi de hem Levent ve hem de soyadlarındaki taş gibi sağlam arkadaşlar. Çok güzel günlerimiz oldu. Artık Maria Şarapova’nın tenis maçlarını onlarsız seyretmenin tadı kalmadı. 4 metrekarede suyu ekmeği paylaşmak ve öğrenmek, anlamak güzel bir duygu. Arkadaş özlemi de güzel bir duygu.

Cumhuriyeti yoksa “Padişah Vahdettin Han” mı kurdu?
Diyanet Takvimi’nin 29 Ekim 2011 günlü yaprağında, nerdeyse Cumhuriyeti Sultan Vahdetin kurdu yazacaklar. Cumhuriyeti anlatırken şöyle diyorlar: “Mustafa Kemal, Padişah Vahdettin Han’ın isteği üzerine 19 Mayıs 1919 tarihinde Samsun’a çıktı.”
Vahdettin’in Diyanet’teki saltanatına bakın siz: “Padişah”, hem de “Han”! Mustafa Kemal ise, yalnızca Mustafa Kemal! Rütbelerini padişahtan önce Diyanet Takvimi söküyor!

İstiklâl Savaşı
Vahdettin’in fermanıyla mı başladı?
Yine aynı hikâye, İstiklâl Savaşı Vahdettin’in fermanıyla başlatılıyor.
Bu konuda çok yazıldı. Değerli Turgut Özakman’ın Vahdettin’in cibilliyetini anlatan koca bir kitabı var.
Vesikalar vb hepsi bir yana, ortada bir gerçek var:
Vahdettin’in İstanbul hükümeti, İngilizlerin isteği üzerine, daha 8 Haziran 1919 günü, Mustafa Kemal Paşa’yı İstanbul’a geri çağırır. Samsun’a ayak basalı 20 gün olmuştur.
Sonra 7-8 Temmuz gecesi Mustafa Kemal Paşa, askerlikten azledilir. Samsun’a çıkalı 50 gün olmuştur.
Bu arada Mustafa Kemal Paşa’yı Erzurum’a giderken, Sivas’ta katletmek için tertipler kurulur. Tertipler, Eylül ayında Sivas Kongresi döneminde devam eder.

Silahlı gericiliği
Ankara’nın üzerine kim sürdü?
Daha önemlisi, “Padişah Vahdettin Han”, İstiklâl Savaşı’nın Ankarasını boğmak için, İngiliz altınlarıyla örgütlediği gericiliği silahlandırır ve harekete geçirir. “İç isyanlar” denen olay, İngiliz işbirlikçisi Vahdettin ile Mustafa Kemal Paşa önderliğindeki milletin güçleri arasındaki bir iç savaştı. Vahdettin, İngilizlerin emriyle Anadolu’yu silahla bastırmaya kalkıştı.
O iç savaş koşullarında Vahdettin’in hükümeti, Mustafa Kemal Paşa ve arkadaşlarını idama mahkûm ettirmişti. Yalnız dış cephede değil, iç cephede de ölüm-kalım savaşı vardı.

Atatürk Vahdettin hakkında ne diyordu?
O iç savaşı anlatırken, Atatürk, Vahdettin hakkındaki görüşlerini Nutuk’un daha ilk sayfasında şöyle dile getirir:
“Saltanat ve hilafet makamında oturan Vahdettin soysuzlaşmış, şahsını ve saltanatını koruyabileceğini hayal ettiği alçakça tedbirler araştırmakta. (…) ve düşmanların elinde oyuncak.” (Atatürk’ün Bütün Eserleri, c.19)
Atatürk, devamla “hürriyetini ve hayatını milleti içinde tehlikede gördüğü” için kaçması nedeniyle Vahdettin’in “adi bir yaratık” olduğunu ve “alçaklığını sonuna kadar götürdüğünü” belirtir. Atatürk’e göre o, “devlet başkanlığı makamını kirleten bir hain”dir. (Aynı yerde)

“Hain” saptaması gelişigüzel söylenmiş bir söz mü?
Bu “hain” sıfatı gelişigüzel bir söz değildir; İstiklâl Savaşı’na karşı silahlı gericiliği örgütleyen bir padişah hakkındaki saptamadır.
Ancak ihanet, yalnız silahlı ihanet değildir; 1922 yılı Mart ayında, Londra’da yapılan görüşmeler sırasında, Ankara’daki Devrimci Hükümeti temsil eden Yusuf Kemal (Tengirşenk) Bey’in heyetinde yer alan Kâtip Kemal Bey’in bavulundaki belgeleri, İstanbul’da kayınpederinin evinde kaldığı sırada çaldırıp, fotoğraflarını Lord Curzon’a ulaştıran da, Vahdettin’dir.
İngiliz Yüksek Komiserliği bu belgelerin kendisine bizzat Sultan Vahdettin tarafından gönderildiğini, İngiliz Dışişleri Bakanlığı’na rapor etmiştir. Uzun yıllar “Çok gizli” ibaresiyle saklanan bu belgeleri Maltepe Üniversitesi’nden Doç. Dr. Orhan Çekiç yayınlamıştır.

Vahdettin İngiliz Siyasi Komiseri’nden
ve ABD Başkanı’ndan
hangi taleplerde bulundu?
Vahdettin’in kaçışı da, vatana ve Cumhuriyete ihanet edenler için ibretliktir. 30 Ağustos zaferinden sonra Kasım 1922’de İstanbul’daki Müttefik İşgal Kuvvetleri Komutanı Harrington’a “İstanbul’dan mahalli ahara naklini talep ederim efendim” diye arzuhal yazar ve 17 Kasım 1922 günü İngilizlerin Malaya zırhlısına bindirilerek götürülür.
Diyanet Takvimi’nin efendisi olan Vahdettin’in efendisi ise, kendi deyişiyle İngiliz Siyasi Komiseri’dir. “Padişah” ve “Han” dedikleri budur!
15 Nisan 1924 günü Vahdettin’in efendisi bu kez ABD emperyalizmidir. Hilafetin kaldırılması üzerine San Remo’dan Paris’te bulunan ABD Elçiliğine elden gönderilen mektupta, o şanlı “Padişah Vahdettin Han” , ABD Başkanı Coolidge’e, saltanat ve hilafet makamını kurtarması için yalvarmaktadır. Bu yakarı ABD Milli Arşivi’nde 86700/1788 numarada kayıtlıdır. Prof. Dr. İhsan Güneş, mektubun fotokopisini yayınlamıştır.(Aktaran: Arslan Tekin, “ Colidge yetiş! Halifelik Gidiyor!”, Yeniçağ, 18 Kasım 2011).

Bu hangi dindir?
Diyanet Takvimi’nin ‘Padişah Vahdettin Hanı”nın cibilliyeti işte budur.
Peki, Diyanet Takvimi’nin dini nedir?
Bu hangi dindir ki, vatana ihaneti baş tacı etmekte ve emperyalistlere hizmeti değerler hiyerarşisinin tahtına oturtmaktadır!

NOT: Diyanet Takvimi’nin marifetleri burada bitmiyor. O takvimin Hazreti Muhammed’in torunları Hazreti Hasan ve Hazreti Hüseyin yaprakları bir başka yazının konusu.