İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek:Cumhuriyet ekonomisi özelleştirmelerle işgal edilmiştir. Milli ekonomimizi bu işgalden kurtarmak, Cumhuriyeti kurtarmak için şarttır.

• Özelleştirmeler, ABD ve AB emperyalizminin milli devleti yıkma, milleti etnik grup, mezhep, cemaat ve tarikatlara bölme, vatanı parçalama ve Cumhuriyet Devrimi’ni yıkma programının bir parçasıdır.
• ABD’nin Büyük Ortadoğu Projesi görevlisi, bugün Cumhurbaşkanlı

Tarih:

• Özelleştirmeler, ABD ve AB emperyalizminin milli devleti yıkma, milleti etnik grup, mezhep, cemaat ve tarikatlara bölme, vatanı parçalama ve Cumhuriyet Devrimi’ni yıkma programının bir parçasıdır.
• ABD’nin Büyük Ortadoğu Projesi görevlisi, bugün Cumhurbaşkanlığı koltuğuna sıçrama noktasına geldiyse, bunda özelleştirmenin büyük payı var.
• Millî Hükümet, özelleştirmeyi iptal eden ve durduran yargı kararlarını derhal uygulayacaktır. Böylece kamu kuruluşlarının işgaline son verilecek, bu kuruluşların kamuya iadesi sağlanacak, bugüne değin kamunun uğradığı zarar, ilgili kuruluşlara ve Danıştay kararını uygulamayan hükümetlerin mensuplarına tazmin ettirilecek ve sorumlular cezalandırılacaktır.
• Sendikalarımızla birlikte özelleştirmeyi iptal kararlarının uygulanması için büyük güçleri seferber eden, kararlı ve planlı bir mücadele yürütmek durumundayız.

İP Genel Başkanı Doğu Perinçek, bugün (7 Nisan 2007) İstanbul’da Petrol İş Sendikas’nda gerçekleştirilen “Özelleştirmeler, Özelleştirmeyi Durduran Yargı Kararları ve Sendikal Hareketin Sorunları” konulu Kurultayda konuştu. Perinçek, özetle şunları belirtti:

Bu toplantıyı düzenleyen ve olanaklarını veren Petrol İş Sendikamıza ve Ulusal Kanal’a candan teşekkür ederiz.

ABD BÜYÜK ORTADOĞU PROJESİ GÖREVLİSİNİ
CUMHURBAŞKANLIĞI EŞİĞİNE GETİREN SÜREÇ

Türkiye, tarihinin en önemli Cumhurbaşkanlığı seçimi sürecine girmiştir. Önemlidir, çünkü karşı devrim tamamlanacak veya bozguna uğratılacaktır.

“ABD’nin Büyük Ortadoğu Projesi’nde Diyarbakır’ı merkez yapma” görevini 15 Şubat 2004 akşamı ekranlardan ilan eden Tayyip Erdoğan’lar, Çankaya’ya tırmanma girişimi içindedirler. Tayyip Erdoğan, yalnız vatanı parçalama planı içinde değil, aynı zamanda Cumhuriyeti yıkma faaliyetinin başındadır. Nakşibendi tarikatı İskenderpaşa dergahının mürididir; yani Cumhuriyetin temizlediği tarikat sisteminin mensubudur.

Buraya nasıl gelindi?

1980’lerden başlanarak uygulanan Dünya ekonomisiyle bütünleşme süreci, milli devlet ve Cumhuriyetin yıkılmasını öngörüyordu. Türkiye hükümetleri, son 27 yıl içinde ülkemizi bu sürece teslim ederek, yıkımın eşiğine sürüklemişlerdir. Ne yazık ki, emekçi sınıflar başta olmak üzere milletimiz ve sendikalarımız, milli devletimizi ve Cumhuriyetimizi koruma görevlerini yerine getirememişlerdir.

İşçi Partisi’nin çabalarına rağmen, üzerimize gelen programın tarihsel işlevi ne yazık ki anlaşılamamıştır. Özelleştirmenin o programdaki özel yeri saptanamamış ve buna uygun bir mücadele yürütülememiştir.

Özelleştirmeye karşı cepheden mücadele verilmemiş, hatta özelleştirme ilke olarak kabul edilmiş, ancak getirdiği sonuçlara karşı çıkılmıştır. Oysa kamu iktisadi kuruluşları, Cumhuriyet ekonomisinin temelidir. Özelleştirmeler, ABD ve AB emperyalizminin milli devleti yıkma, milleti etnik grup, mezhep, cemaat ve tarikatlara bölme, vatanı parçalama ve Cumhuriyet Devrimi’ni yıkma programının bir parçasıdır.

300’Ü AŞKIN YARGI KARARI UYGULANMIYOR
Bugün geldiğimiz noktada, özelleştirmeleri durduran yargı kararlarını uygulatma mücadelesi veriyoruz.

1992 yılından bu yana hükümetler, özelleştirmeler hakkında yargının verdiği 300’ü aşkın yürütmeyi durdurma ve iptal kararını uygulamıyorlar. Cumhuriyet’in iktisadî varlığının “özelleştirme” adı altında yağması, yargı kararlarına rağmen sürdürülüyor.

CUMHURİYET EKONOMİSİ İŞGAL ALTINDA
Özelleştirmeyi durduran yargı kararlarının uygulanmamasının anlamı şudur: Hukuken kamuya ait olan çok sayıda kamu kuruluşu, hükümet desteğiyle işgal altındadır. Bu durumu kısaca şöyle tanımlayabiliriz: Cumhuriyet ekonomisi işgal altındadır. Milli ekonomimizi bu işgalden kurtarmak, Cumhuriyeti kurtarmak için şarttır.

Yalnız AKP hükümeti değil, son yirmi yılın hükümetleri gözler önünde bu suçu işliyor. Cumhuriyetin ekonomisi katlediliyor. 1992 yılından beri kurulan DYP-SHP, DYP-CHP, ANAP-DYP, Refah Partisi-DYP, ANAP-DSP-DTP, DSP-MHP-ANAP hükümetleri, Danıştay’ın özelleştirmeyi durdurma kararlarını uygulamadılar. Bu iktidarların hepsi kamu ekonomisini yıkmayı öngören Haçlı programına teslim oldular. İrticayı camilerde türbelerde aramayalım, işte irtica budur.

CUMHURİYET EKONOMİSİNE KARŞI İLK CİNAYET
Hükümetler, 1992 yılından beri özelleştirmeye ilişkin yargı kararlarını tanımayan tutumlarını “prensip kararları” haline dönüştürdüler. İlk cinayeti, DYP-SHP ortaklığı işlemiştir. Fransızlara satılan 5 çimento fabrikasının özelleştirilmesine ilişkin işlemler hakkında yargı tarafından yürütmenin durdurulmasına karar verildiği zaman, o günün DYP-SHP hükümeti, 27 Nisan 1992 tarihinde bir “Perensip kararı” aldı. İşte o “Bakanlar Kurulu Prensip Kararı”, bugüne kadar yargı kararlarına karşı yasadışı direnişin dayanağı olmuştur. DYP-SHP hükümeti, bu kararla, “Mahkeme kararlarının ileriye ve geriye dönük işlem tesisine hukuken olanak olmadığını” söyleyerek, Cumhuriyet ekonomisi yanında Cumhuriyet yargısına karşı savaşı başlatmıştır.

Daha sonra iktidara gelen ABD ve AB güdümlü özelleştirmeci partiler de bu yasadışı çizgide yürümüşlerdir. Onların yönetimindeki Özelleştirme Yüksek Kurulu, “yargı kararlarının bu kuruluşların devir tesliminden sonra gelmesi nedeniyle uygulanamayacağı” şeklinde kararlar almıştır.

Hükümetlerin hukuku çiğneyen tutumunu, Danıştay birçok kararında sert bir dille mahkum etmiştir. Örneğin, Çimento Fabrikaları ve USAŞ hakkındaki mahkeme kararlarının uygulanmaması üzerine Danıştay 10. Dairesi’nce verilen E.2002/4061, K.2004/5219 sayılı kararda şöyle deniliyor:
“…iptal hükmü idareye, iptal edilen tasarruftan, buna dayanan ve bağlı olan tüm tasarruflardan doğan sonuçları ortadan kaldırarak, bu işlemler hiç tesis edilmemiş gibi eski durumu tamamen tesis ve idame etme görevini yüklemektedir. İdare bu görevi hiçbir sebep ve bahane ile yerine getirmekten kaçınamaz”.

EĞER CUMHURİYET’İN SAVCILARI VARSA, MECLİSİ VARSA
Danıştay kararlarında da açıkça belirtildiği gibi:

1. Anayasa’nın 138. maddesine göre, mahkeme kararlarına uymak anayasal bir görevdir.

2. Bu görevin ihmali, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 257. maddesine göre “görevi kötüye kullanmak” suçunu oluşturur.

3. Söz konusu kamu kuruluşları bugün işgal altındadır ve bu işgal sürdükçe kamunun zararı da ağırlaşmaktadır.

Eğer Türkiye’de hukuk varsa, yargı varsa, Cumhuriyet’in savcıları varsa, TBMM varsa ve diğer denetim kurumları varsa, Danıştay kararlarının derhal uygulanması ve kamu kuruluşlarının işgaline son verilmesi, sorumluların kamuya verdikleri zararın ödettirilmesi ve cezalandırılmaları gerekir.

CUMHURBAŞKANI’NA ARZ
Bu bağlamda, Sayın Cumhurbaşkanı’na da arz ediyorum: Anayasa’nın 108. maddesinde ve 2443 sayılı yasada öngörüldüğü üzere, Devlet Denetleme Kurulu harekete geçirilmelidir.

MİLLİ HÜKÜMET UYGULAYACAK
Haçlı irtica iktidardan indirilecektir.

Millî Hükümet, özelleştirmeyi iptal eden ve durduran yargı kararlarını derhal uygulayacaktır. Böylece kamu kuruluşlarının işgaline son verilecek, bu kuruluşların kamuya iadesi sağlanacak, kamu zararı önlenecek, bugüne değin kamunun uğradığı zarar, ilgili kuruluşlara ve Danıştay kararını uygulamayan hükümetlerin mensuplarına tazmin ettirilecek ve sorumlular cezalandırılacaktır.

BÜYÜK GÜÇLERİ SEFERBER EDEN
DAHA KARARLI VE PLANLI BİR KAMPANYA
İşçi Partisi olarak, sendikalarımızla birlikte özelleştirmeyi iptal kararlarının uygulanması için kampanya başlattık. Ancak bu mücadelemiz yetersizdir. Büyük güçleri seferber eden, kararlı ve planlı bir mücadele yürütmek durumundayız.

Cumhuriyet’i kamu iktisadi varlığıyla ve bütün kurumlarıyla savunma kararında olan bütün sendikalarımızı, kuruluşlarımızı ve yurttaşlarımızı bu mücadeleye çağırıyoruz.