İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek: “ÇÖZÜM” İÇİN KÜRDÜMÜZÜN DEĞİL ABD’NİN TALEPLERİNİ KARŞILAYACAKSINIZ!

YCHP, BDP ve kimliksiz solun sözcülerinin ortak bir ağzı var: “Yeter artık, analar ağlamasın, ülkeye barış gelsin vb. vb.”
Bu söylem, zavallıdır. Hiçbir tanısı, tahlili ve programı olmayanlar, bir de PKK’nin yasal uzantıları böyle konuşuyor.

Kürt sorunu...

Tarih:

YCHP, BDP ve kimliksiz solun sözcülerinin ortak bir ağzı var: “Yeter artık, analar ağlamasın, ülkeye barış gelsin vb. vb.”
Bu söylem, zavallıdır. Hiçbir tanısı, tahlili ve programı olmayanlar, bir de PKK’nin yasal uzantıları böyle konuşuyor.

Kürt sorunu demokratik haklar açısından çözüldü
Kürt sorunu, demokratik haklar açısından çözülmüştür. Kürt gerçeği kabul edilmiştir. Yurttaşlar köken ayrımı yapılmaksızın hukuk alanında eşitliğe sahiptir. Kürtçe öğrenmek, yayın, araştırma vb. serbesttir. Bütün bunlar, büyük zahmetle ve fedakârlıkla kazanılmıştır.

Ne isteniyor?
Peki daha ne istenmektedir, barışın gelmesi için?
PKK ve yasal örgütleri özetle üç talebi dile getiriyorlar:
1. Özerklik ki, Kürt yurttaşların ikinci sınıf konumuna itilmesidir ve ayrılmanın basamağıdır.
2. Anaokulundan üniversite sonuna kadar Kürtçe eğitim ve öğretim ki, imkânsızdır. PKK, hükümet kursun, Kürtçe eğitim yapamaz, bunu ilerde tekrar tekrar yazacağız.
3. PKK’nin şu veya bu biçimde silahlı gücünü korumasıdır ki, bu da ayrılma amacıyla bağlantılıdır.
“Analar ağlamasın” söyleminde olanlar, bu 3 maddeye ne diyorlar, bunu açıklamalıdırlar.

Kürt sorunu artık ABD sorunu oldu
Şunu herkes görmelidir. Geldiğimiz noktada, Kürdümüze “bir şeyler vererek” barışa ulaşma umudu, saf yurttaşlarımızın yüreklerinde çırpınmaya devam etse de, gerçekçi değildir.
Çünkü artık Kürt sorununu Kürde bir şeyler vererek değil, ABD’ye istediğini vererek “çözebilirsiniz”. ABD’nin İsrail’in yanına İkinci bir İsrail talebini kabul etmedikçe, mayınlar patlatılacaktır.
Doğru tanıyı koyalım: Sorun artık Kürt sorunu olmaktan çıkmış ABD sorunu haline gelmiştir. Dolayısıyla bu sorunu “Analar ağlamasın” söylemiyle çözme şansı kalmamıştır.

Silahlar konuşuyor
ABD, Irak, Türkiye ve Suriye’yi silahla bölüyor. İran’ı da silahla tehdit ediyor. Silahların konuştuğu bir ortamda, zavallı söylemlerin kıymeti harbisi yoktur.
Bu durumda sorunun çözümünde devletin yaptırım gücünü doğru yerde kullanmaktan başka çare kalmamıştır. Bu gerçeği, kötü niyetlileri bir kenara atalım, budalalar anlamıyor. Ve o budalalar, herkesi zavallı söylemlerle budalalığa davet ediyorlar.
Oysa dünya tarihinde budalaların kazandığı bir savaş yoktur.
ABD, Suriye’nin ve Türkiye’nin bölünmesi sürecini iki ayakla yürütüyor. Hem göstere göstere silah kullanıyor, hem de yasal yöntemleri elden bırakmıyor. En önemlisi, ABD emperyalizmi Ankara’yı ele geçirmiştir. Türkiye kalesini içerden yıkıyor.

Öncelikli soru:
Barışçı yoldan bölünmeye razı mıyız?
Türkiye ve Türk Silahlı Kuvvetleri, bu koşullarda önce şu soruya cevap verecektir:
ABD’nin Türkiye’yi barışçı yoldan bölme planına teslim olacak mıyız?
Başka deyişle Yeni Anayasa yoluyla özerkliği ve milletsizleşmeyi kabul ediyor muyuz?
Türkiye’nin birliği, Cumhuriyet, Türk-Kürt kardeşliği; bir Kuman/Kıpçak deyişindeki gibi “yedi ateşte sınanmaktadır”. [Bkz. Codex Cumanicus]
Yedi ateşten geçmeyi biz istemiyoruz; ABD dayatıyor. O zaman bu sürece bir eylem planıyla girmek durumundayız.