“İnsan hakları” kahramanı olmak için reçete bu yazıda. Hrant Dink cinayetinin
esrarı nihayet çözüldü. İnsan hakları kahramanlığının kibar ortamlardaki ilanı ve
kibar sayılmayan ilanı. Buluşan gülücükler ve gülüşmenin işlevleri. Uluslararası
camiadan öğütler: Kendi katillerinizi, kendi tecavüzcünüzü, kendi şehitlerinizin
üzerine işeyenleri seviniz!
İnsanlık suçuna kahramanlık nişanı
O resimlere Suriye’den, Irak’tan, Afganistan’dan, Libya’dan, İran’dan, Çin’den,
Vietnam’dan, Venezuela’dan, Afrika dahil bütün kara parçalarından ve Silivri’den
bakıyorum.
Suriye’ye savaş tamtamları çalınırken, Ricciardone ile bu pozları verebilmek, bir
insanlık suçudur.
CHP milletvekili insanlığın seri katilinden insan hakları kahramanlık nişanı
almaktadır.
Demek ki, insan hakları madalyası, artık insanlık suçu işleyenlerce takılmaktadır.
Kimileri, bu devirde kendi vicdanlarına ve kendi onurlarına karşı savaşarak da
kahraman olabilmektedirler.
Hrant Dink cinayeti çözüldü
Bu resim, aslında Hrant Dink cinayetini de çözmüştür. ABD emperyalizmine
karşı dik duran Hrant Dink, bizzat eşi o emperyalistle gülüşerek poz versin diye
katledilmiştir.
Cinayet hedefine ulaşmıştır. Kurbanlar katilleriyle aynı karede buluşmuşlardır.
Hrant Dink için gözyaşları dökenler, Iraklı, Afgan, Libyalı ve Suriyeli Hrantlar için
gülüşmektedirler.
İlan edilen “insan hakları” kahramanlığı
O resimlerin yanına bu resmi koyunuz ve birlikte bakınız.
Kibar bir ortamda kibarca verilen pozlar ve kibarlığın geçerli olmadığı bir
ortamda duyguların gizlenmediği bir poz. Son fotoğrafta, “insan hakları”
kahramanlığının iftiharla ilanını seyrediyoruz.
Marifetlerini maskeleyenler ile marifetlerini ilan edenlerin gülüşleri aynı savaş
cephesinde buluşmuştur. Gülmek, kimi zaman örtmek içindir; kimi zaman arsızlığın
deklarasyonudur.
Katilinizi seviniz!
ABD’nin insan hakları kahramanı olmak kolay değildir. Kimisinin eline Mazlumlar
Dünyasına “demokrasi” götürmesi için M-16 tüfeği verilir. Kimisinin işi, Iraklı kadına
tecavüz ederek, onları “insan haklarıyla” tanıştırmaktır. Kimilerinin uğraşı, “insan
onurunu yüceltmek” için, katlettiği Iraklının ve Afganlının üzerine işemektir.
Kimilerinin görevi ise, mazlumlara
- Kendi katillerini,
- Kendi tecavüzcülerini,
- Kendi şehitlerinin üzerine işeyenleri
sevdirmektir.
O resimler, son resimde yapılan işi içinize sindirmeniz içindir.
BU YAZIYI ATANUR GÜNEYSU ARKADAŞIMA
ARMAĞAN EDİYORUM
Eğitim-Sen Kurucu Üyesi Atanur Güneysu mektubunda şöyle yazıyor:
“‘Gazetecileri kim böldü, biraz düşünelim. Ricciardone bölmedi mi’ diyorsunuz.
Hatta yine aynı yazınızda, ‘Bu manzara ÖDP ve TKP gibi sol partileri uyarmıyor mu’
diye yazıyorsunuz. Yazdığınız yazının dumanı daha üstündeyken, Ricciardone
özgürlüğü için yürüdüğü Nedim Şener’i özel konutundaki kokteyle davet ediyor.
İnternetten arkadaşlarıma şu yorumu gönderdim: ‘Kimler kimlerle birlikte, kimlere
misafirliğe mi, yoksa yüz sürmeye mi gitmişler? Celladına aşık olmak bu olsa gerek.
Nedim Şener için Taksim’den Galatasaray’a yürüyenlerle Sevgili Hrant için
yürüdüğünü sananlar yanlarında ABD Büyükelçisi Ricciardone’nin ruhunu
götürmüşler de farkında değillermiş.’
“Sanırım Ricciardone’nin daveti ve konukları üzerine bir yazınız olacaktır.”
İşte oldu.
Yazdıklarım doğru mu Sayın Güneysu? Doğruysa esin kaynağıma armağan
ediyorum.