İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek:CHAVEZ, BOLİVAR, ATATÜRK!

Emperyalizme karşı savaşan büyük insanlık bugün Latin Amerika’da Bolivar, Türkiye’de Atatürk, Mısır’da Nasır, Tunus’ta Burgiba, Çin’de Mao bayraklarıyla ayağa kalkıyor. Bu gerçeği anlamadan devrimcilik yapamazsınız! İşte Chavez, bu gerçeği anladığı için, bug...

Tarih:

Emperyalizme karşı savaşan büyük insanlık bugün Latin Amerika’da Bolivar, Türkiye’de Atatürk, Mısır’da Nasır, Tunus’ta Burgiba, Çin’de Mao bayraklarıyla ayağa kalkıyor. Bu gerçeği anlamadan devrimcilik yapamazsınız! İşte Chavez, bu gerçeği anladığı için, bugün Venezuela halkının geçmişinde değil geleceğindedir.

50 yıl sonra Aydınlık’a bakanlar manşetlerde Chavez’i göremeyecekler.
Chavez, bütün devrim önderleri gibi coşkuluydu. Aydınlık, O’nun duygudaşı olamadı, O’nu anlayamadı.

21. yüzyıl vurgusu
Chavez, “21. Yüzyıl Sosyalizmi”nden söz ediyordu. Öncelikle elbette Çin Halk Cumhuriyeti, sonra Venezuela ve Vietnam, 21. yüzyılın ilk yarısındaki sosyalizm kuruculuğunun ana çizgilerini veriyorlar.
21. yüzyıl vurgusu ne anlama geliyor?
Chavez’in başarısının anahtarı, 19. yüzyılın çok arkalarda kaldığının, farkında olmasıdır.
Kafasında, hâlâ 19. yüzyıla saplanmış kalmış olanlar gibi hamam tası taşımıyordu. Yaşadığı çağın bilincindeydi.

Dünyada devrim iklimleri
Kapitalizmin başını çeken ülkeler, 20. yüzyılın eşiğinde emperyalist karakter kazanmıştı. Lenin, Atatürk ve Mao gibi 20. yüzyılın büyük devrimcileri, dünyadaki temel saflaşmayı ve devrimin iklimini doğru tanımlamışlardı. Marx da, bu süreci sezmiş ve son yıllarında Rusça ve Türkçe öğrenmeye yönelmişti.
Dünya, “Ezen ve Ezilen Milletler” olarak iki karşıt kampa ayrılmıştı. İleri kapitalist ülkelerin büyük sermaye sınıfı, Ezilen Dünyadan elde ettikleri sömürüyle kendi işçi sınıflarını da Ezen Millet içine almışlardı. Lenin, bunu gördü ve dünya devriminin ocağının Doğu’ya, Asya’ya, Ezilen Dünyaya kaydığını saptadı.
Sovyet Devriminden hemen sonra Mustafa Kemal Paşa, Mazlum Milletlerin ilk büyük devrimcisi olarak, 20. ve 21. yüzyılın haberini verdi. 20. yüzyılın bütün devrimleri Asya, Afrika ve Latin Amerika’da gerçekleşti.

19. yüzyıl kafasından özgürleşmek
20. yüzyılın bütün devrimlerine bakınız, başlarında hep 19. yüzyılın Avrupa merkezli devrim teorisinden kafasını özgürleştirmiş olan büyük devrimcileri görürsünüz. Chavez’in Lenin ve Mao hayranlığı aslında bu özgürleşmeye olan hayranlıktır.
Ho Şi Minh, Kim İl Sung, Abdülnasır, Bin Bella, Fidel Castro, Lumumba, Mugabe, hep 19. yüzyılın hatıralarından özgürleşmiş devrimcilerdi.
Chavez, hem onların son temsilcisidir; hem de yarınların habercisidir.

Çok önemli bir soru
Çok önemli bir sorunun üzerinde düşünülmesini diliyorum.
Niçin Küba Devrimine, Nikaragua Devrimine, Venezuela Devrimine ve bugün Güney Amerika kıtasındaki devrimci çabalara, kendisine “Komünist” adını veren partiler değil de, diktatörlere karşı savaşırken, o “Komünist” adlı partilere karşı da mücadele etmek zorunda kalan Fidel Castroların, Ortegaların, Chavezlerin partileri önderlik etti?
Ortada büyük bir gerçek var. Küba’da, Nikaragua’da, Venezuela’da devrimler oluyor ve kendisine “Komünistim” diyen partiler bu mücadelenin kenarında ve hatta karşısında vaziyet alıyorlar.
Bugün Venezuela Komünist Partisi adını taşıyan Partiye bakın, bir de Chavez’in Partisine, hangisi devrimci, hangisi emekçi, hangisi sosyalist, hangisi enternasyonalist, hangisi milletiyle birleşiyor ve devrim yapıyor?

Aynı soru Türkiye’de de gündemde
Bu soru, Türkiye için de geçerlidir ve günümüz pratiğinde artık cevaplanmıştır.
Çünkü o sözde solcu partiler, hangi çağda, hangi iklimde ve hangi ülkede yaşadıklarını bilmiyorlar. Üzerine bastıkları toprağı, içinde yaşadıkları toplumu tanımıyorlar ve milletlerinin tarihsel köklerinden ve devrim geleneklerinden kopuklar.
İşte Chavez, bu açıdan ışık tutucudur.

Millî Demokratik Devrimler çağındayız
Çağımızda devrim, artık 19. yüzyıldaki gibi sermaye sınıfı - işçi sınıfı çelişmesinin ürünü değildir. Devrim, emperyalizm ile millet arasındaki çelişmenin çözülmesidir. Aslında Sovyet Devrimi de, içeriğine bakarsanız, başlangıçta bir millî - demokratik devrimdir.
1917 - 1921 arasında 4 yıl emperyalist ordularla savaşmıştır.
1929’dan sonra dünya savaşı tehdidi ve dış zorlamalar nedeniyle sosyalizmin kuruluşuna yönelmiştir. Ve kuruluşun daha başlarında bir kez daha emperyalizme karşı Anavatan Savaşı yapmak zorunda kalmıştır (1941-1945).
1950’lerin ortalarından başlayarak kapitalizme geri dönüş sürecinin başlaması, ağırlıklı olarak emperyalizm ile savaş sürecinin etkenleriyle açıklanır.

Millî Demokratik Devrime kazık çakarsanız…
Chavez, Millî Demokratik Devrimler çağında yaşadığımızı çok açık saptadığı için başarılı oldu.
Kesintisiz olarak sosyalizmin kuruluşuna yönelmesi de, başarısının sırlarındandır. Çünkü her millî demokratik devrim, ancak sosyalizme yönelerek tamamlanabilir. Millî Demokratik Devrime kazık çakarsanız, ülke en sonunda Tayyip Erdoğan ve Fethullah Gülenlerin eline geçer.
Atatürk de bunu çok iyi gördüğü için, 1935 yılı Mayıs ayındaki CHP 4. Genel Kurultayı’ndaki konuşmasında, “arasız devrimler” hedefini Partisinin önüne koymuştu (Atatürk’ün Bütün Eserleri, c. 27, s. 205).

Bolivar’dan gelen devrimci enerji
Devrim, her zaman bir ülkenin tarihsel birikiminin ürünüdür.
Venezuela halkının devrimci kökleri, 19. yüzyılın İspanyol sömürgeciliğine karşı savaştadır. Ve o savaşın önderi Bolivar’dır.
Bolivarcılık Latin Amerika’da hâlâ geçerliydi. Latin Amerika halkları, o devrimci gelenekten beslenerek ayağa kalkabilir ve zafere ulaşabilirdi. Fidel Castro, Chavez gibi önderler bunun derinliğini anladıkları için halklarına önderlik ettiler. Küba’ya gidin, tarihten alınan enerji, hala Jose Marti’dir.
Küba Devrim Müzesi’nde, sömürgeciliğe karşı savaşın komutanları olan generallerle tanışırsınız.

Bolivar’da birleşmek ve Atatürk’te birleşmek
Bugün Türkiye’de İşçi Partisi’nin yüzbinleri ayağa kaldırabilen bir önderlik yeteneğine kavuşması da, Kemalist Devrim mevzisinde savaşması nedeniyledir. Bulutların üzerinde değil, tarihsel sürecin içinde mevzilenmiştir.
Savaş, hâlâ emperyalizme karşı millet savaşıdır. Ve bu savaşın tarihsel önderi, Atatürk’tür.
Latin Amerika halklarının Bolivar’da birleşmesi gibi Türkiye halkı da Atatürk’te birleşiyor.

Tarihin dışında devrimcilik olmaz
Sosyalizm hiç olmaz
ÖDP, TKP, EMEP gibi tarihin dışına düşen ve 1968 geleneğinden de kopan partiler artık çağımızı, çağımızda sınıf mücadelesinin millî bağımsızlık mevzisinde olduğunu, Kemalist Devrimin arkamızda değil, önümüzde olduğunu anlayacaklardır. Bunun için yeterli tecrübe birikmiştir. Türkiye’de artık devrime örgütlü olarak katılmak için, İşçi Partisi’ne üye olmak dışında bir seçenek yoktur.

Chavez’in cenazesinde en çok kimi alkışladılar
Chavez, çağının farkında olduğu için, Enternasyonalizmin ne olduğunun bilincindeydi. O’nun cenazesinde en çok alkışlanan liderin Ahmedinejat olması anlamlıdır.
Bugün enternasyonalizm, her iklimde ve her yerde vatanseverlik olarak özetlenebilir. Yoksa Avrupa’nın sermaye sınıflarının güdümünde olan işçi sınıflarıyla veya onların bürokratik ve sistem yanlısı partileriyle dayanışma değildir.
İnsanlığın geleceğini belirleyen çarpışmalar, Suriye’de, Irak’ta, Afganistan’da yaşanıyor.
Bugün insanlığın ön cephesi, İran’dır, Türkiye’dir, Mısır’dır, Tunus’tur, Çin’dir, Hindistan’dır, Pakistan’dır, Venezuela’dır vb.

Çağın yükselen değerleri
Emperyalizme karşı savaşan büyük insanlık bugün Latin Amerika’da Bolivar, Türkiye’de Atatürk, Mısır’da Nasır, Tunus’ta Burgiba, Çin’de Mao bayraklarıyla ayağa kalkıyor. Bu gerçeği anlamadan devrimcilik yapamazsınız! Ve Rus halkının en sevdiği liderler, son anketlere göre, Stalin ve Lenin. Onlar da Avrupa’nın değil Doğu’nun devrimcileridir.
İşte Chavez, bu gerçeği anladığı için, bugün Venezuela halkının geçmişinde değil geleceğindedir.
Güney Amerika’nın yerlileri Mayalardan ve siyah kölelerden gelen isyan ruhu Bolivarlar ve Chavezlerden geleceğe uzanıyor.

KİTAP