Çukurova’dan Toroslardan, Söke Beşparmak dağlarından gençler. İnşaat işçilerinin, esnafın, kamyon şoförlerinin çocukları. Cemaatte örgütlüydüler, Ülkücüydüler, CHP’liydiler. Çalıştılar, mücadele ettiler, araştırdılar, soruşturdular ve hayatın içinde o kararı verdiler. Söz: Seyfettin Dakın, Furkan Öztürk ve Şahin Yaldız’ın.
Toplum değişiyor.
Toplum, Türkiye’nin bölünmesi ve Ortaçağa yuvarlanması tehdidine cevap vermek için ayağa kalkıyor.
Ayağa kalkış, gençlerle başlıyor.
En önemlisi, gençlerin hayatında, bilmek yapmak demektir.
Ve yapmak da, her zaman ve her işte örgütlemek ve örgütlenmek demektir. Çukurova’dan Toroslardan, Söke Beşparmak dağlarından gençler. İnşaat işçilerinin, esnafın, kamyon şoförlerinin çocukları. Cemaatte örgütlüydüler, Ülkücüydüler, CHP’liydiler. Çalıştılar, mücadele ettiler, araştırdılar, soruşturdular ve hayatın içinde o kararı verdiler. Söz: Seyfettin Dakın, Furkan Öztürk ve Şahin Yaldız’ın.
Cezaevinin “görüldü” damgalı mektuplarıyla.
Seyfettin Dakın’ın beyanı:
Devrime gidiyoruz!
Bereketli Çukurova topraklarının başkenti Adana’da inşaat işçisi bir baba ile ev hanımı bir aileden yetişen bir gencim değerli Başkanım. Seyfettin DAKIN.
Babam beni Kemalizmin ve aydınlanmanın ışığında yetiştirmeye kararlı bir emekçiydi. Annemin ailesi ise cemaat bağlantıları olan bir aileydi. Anne tarafının yanına gide gele camiye gitmeye, Kuran okumaya, müezzinlik yapmaya ve Ezan okumaya bile başladım. O zaman bile örgütçüydüm. Sabah ezanından erken kalkar, mahallede arkadaşlarımı tek tek toplar camiye giderdim. Sohbetler yapardık. Saidi Nursi Külliyatını ezbere bilirim. Örgütçülüğümün karşıdevrimcilik olduğunu o zaman kestiremiyordum. Bunun farkına varan babam beni çekip aldı. Derken üniversite imtihanına girdim ve Marmara Üniversitesi Bilgisayar bölümünü kazandım. Adana’dan İstanbul’a gelmek kuşkusuz zordu. Geldiğimde okulun ilk günü Atatürkçü Düşünce Kulübü standına gidip üye oldum. Bir ay sonra TGB ile tanıştım. Hayatımın dönüm noktası diyebiliyorum. O günden hayat okulu diye tanımladığım TGB aracılığıyla sayısız isimle tanıştım ve onlara kitap okudum ilk yılımda. 2. yıl üniversitede ADK başkanı oldum. Ve TGB İl Yönetim Kurulu’na girdim. Yaklaşık 1,5 yıl süren görevimin ardından gençlik önderi kardeşlerimle tartışmalarımız sonucu İşçi Partisi Öncü Gençlik Sarıyer İlçe Örgütü’nde görev aldım.
19 Mayıs 2012, gençliğin diriliş gününde; görevim, Bandırma Vapuru sorumluluğuydu. Orda Ulusal Kanal kamerayla birlikte mikrofonu uzattığında: “Devrime gidiyoruz!” demiştim. İzlemişsinizdir.
Diyarbakır Cumhuriyet Köyü okul çalışmamızın ardından, köyde Meser isimli 16 yaşında bir gençten de Başkanım çok etkilendim. Kürt sorunu veya toprak ağalığıyla ilgili onca kitap okumuşumdur ancak “pratikten çıkan teori”yi resmen yaşadım.
“Bismilli Meser” isimli bir roman yazdım. Çalışmamın son safhaları bittiğinde mutlaka size göndereceğim.
Tanrı’nın çocukluk günlerinde yarattığı Anadolu halkına özgürlüğün ayak seslerinin geldiğini duyuracağız.
Furkan Öztürk Silivri duvarlarının yıkılacağını beyan ediyor
Öncelikle TGB yani Atatürk gençliği olarak 68’deki devrimci çizginin devamlılığını sağlamaktan onur ve gurur duyduğumuzu belirtmek isteriz.
Ben tabanı Ülkücü kökenli bir sülaleden geliyorum. Şu an lise üçüncü sınıftayım ve sekizinci sınıfta Denizleri araştırarak yanlış yolda olduğumun farkına vardım. Ailemi örgütlemeyi başardım ve yaklaşık 1 ay önce ailem kendi isteğiyle “Bizi İşçi Partisi’ne götür.” dediler ve ailem Partili oldu.
19 Mayıs, 29 Ekim ve 10 Kasım’da Türk Milleti ayakta olduğunu, İlker ağabeyin sık sık dediği gibi “Bu topraklarda Mustafa Kemaller yenilmez” diyerek haykırdı. Vatanseverleri dört duvar arasına tıkayarak bayrak ve vatan sevgisini esir edeceklerini sandılar. Fakat yanıldıklarını kitlesel eylemlerimizde gördüler.
Son söz olarak;
Silivri duvarlarının yıkılacağını belirtiyorum. Sizin sözünüzle cümlemi bitireyim “Vatanseverliği mahkûm etmeye kalkanlar Türk Milletinin ayakları altında kesinlikle kalacaklardır.”
Şahin Yaldız’dan Mustafa Kemalleşme beyanı
Ben Şahin Yaldız. Aydın’ın Söke İlçesi’nin Beşparmak Dağı Bağarası köyünden bir gencim. Fakirlikle büyüdüm. Siz bilirsiniz oralara doğar doğmaz önce toprak sonra Mustafa Kemal’i öğretirler. Lise hayatımı Söke Anadolu Öğretmen Lisesi’nde sürdürdüm. Siyaseti ilk tanıdığım 12-13 yaşlarında kendimi ülkücü diye adlandıran bir çocuktum. Sonrasında okumaya başladım, okudukça devrimi ve işçiyi daha da anladım. Babam bir çöp kamyonu şoförüydü. Lise hayatımın ilk üç senesi başarısız bir öğrenciydim. Son senemde ülkemin içinde bulunduğu bitap durumu gördükten sonra çırılçıplak odamın duvarına bir Atatürk resmi ve bir de İnönü cümlesi koydum:”Hiçbir ülke yoktur ki içinde bizim kadar hain yetiştirebilsin.” O gün hainlerle savaşmayı kafama koydum. Karar verdim Mustafa Kemal olacaktım. Üniversite sınavında Türkiye 55.si olarak Boğaziçi Üniversitesi’ne girdim.
Zeybeklik kültürüyle yetiştim. Bir Efe’yim Kuva-yı Milliye kanımda kol geziyor. Köylüyü bütün kutsalların üstünde tutar ve yaşatmaya çalışırım. Zeybek eğitmeniyim. 4-5 senedir CHP gençlik kollarında aktiftim. Son iki senesinde bunu resmileştirdim ve Beşiktaş İlçe CHP Gençlik Yöneticisi oldum. Neyi savunuyorsun derseniz Türkiye Gençlik Birliği ordusunda hem asker hem komutanım her TGB’linin olduğu gibi. Aydınlık okurum. Kemalistim. 20 yaşındayım. CHP’de makamı ve rahat bir geleceği düşünemezdim. Çünkü ben de Türk Devrimi’nin fedaisiyim. Tek isteğim emin olmaktı Doğu Ağabey. Atatürk’ün devrim yolunda ilerlemeyi seçme zamanıydı ve son İstanbul Kurultayında İşçi Partisi’ne üye oldum. Yalnız olmadığınızı biliniz. O Silivri nasıl kurulduysa, öyle yıkılacaktır. Yurtsever Türk Gençliği olarak bunu yapmak esas görevimizdir.