Türk Ordusuna Balyoz indiren BOP Eşbaşkanı, “Türk Ordusuna Balyoz” kitabını yazan orgeneralin sağlığına ne kadar sıcak ilgi gösterdi!
Tayyip Erdoğan, Org. Ergin Saygun ailesini önce telefonla aradı. Bu fevkalade insaniyetperverliği holding medyasına manşet oldu.
Ertesi gün hastaneye ziyarete gitti. Balyozu yiyenler tarafından sevinç içinde kapıda karşılandı. Tayyip Bey hastanın başucuna oturdu. Gazete manşetlerinde duygular tavan yaptı.
Tayyip Erdoğan’ın insancıllığı gözleri yaşarttı, gönülleri fethetti.
Yarın Tayyip Erdoğan ve Ricciardone
hangi sloganı atacaklar?
Herkes birbirine soruyor: Neler oluyor?
Ergenekon’un en kıdemli tutuklusu Mehmet Demirtaş diyor ki: Az kaldı Tayyip Erdoğan ve Ricciardone, yakında sokağa çıkıp “Ergenekon yalanı, Amerikan planı” diye slogan atacaklar!
Silivri ve Hasdal kapılarında
oyun havaları ve özgürlük şarkıları
Senaryo belli oldu.
AKP+BDP ortaklığı, Bölünme Anayasasını referanduma götürüyor. O koşullarda Silivri ve Hasdal cezaevlerinin kapısını gözümüzde canlandıralım:
Oyun havaları çalıyor. Duygular yine tavan yapmış, Borsalar çıldırmış.
Tayyip Erdoğan, E. Org. İlker Başbuğ, Abdullah Gül, Mustafa Balbay, Hüseyin Gülerce, Org. Hilmi Özkök Apo’nun kardeşi Mehmet Öcalan, Genelkurmay Başkanı Org. Necdet Özel, Neçirvan Barzani, Devlet Bahçeli, Altan Tan, Kemal Kılıçdaroğlu, Nâgehan Alçı, Hüseyin Aygün, Osman Yıldırım, Ertuğrul Kürkçü, Bülent Arınç, Leyla Zana, Şamil Tayyar, karşılıklı el çırparak özgürlük şarkıları söylüyorlar.
Tuncay Güney dahi Kanada’dan uçakla gelmiş projenin zafer şenliğindeki seçkin yerini almış, Ricciardone ile karşılıklı göbek atıyor. Hüseyin Çelik onları alkışlıyor.
Mesajlar oley oley!
Sevinç çığlıkları arasında hoparlörden gelen mesajlar okunuyor.
Pensilvanya’dan Fethullah Gülen, okyanus ötesinden Abramowitz, İmralı’dan Abdullah Öcalan, Washington’dan ABD Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Bayan Noland, Antakya kampında Suriye çapulsularının lideri Sayın Muaz El Hatip, Telaviv’den İsrail Tanıtma Bakan Yardımcısı Moiz Steinhardt ve Kandil’den Murat Karayılan’nın adları coşkuyla sayılırken, her defasında “oley” sesleri yükseliyor.
Süreci ateşleyen dört mektup
“Olmaz böyle şey” demeyin.
Bu süreç, hepsi de cezaevlerinden yazılmış dört mektupla başladı.
Birinci mektup, PKK lideri Abdullah Öcalan’ın Tayyip Erdoğan’a İmralı Cezaevinden yazdığı biat mektubudur.
İkinci mektup, eski Genelkurmay Başkanı E. Org. İlker Başbuğ’un Silivri Cezaevinden BOP Eşbaşkanı Tayyip Erdoğan’a yazdığı “teşekkür” mektubudur.
Üçüncü mektup, Abdullah Öcalan’ın Kandil komutanı Murat Karayılan’a 4 MİT kuryesi eliyle yolladığı, “İran ve Suriye’ye karşı mevzilenin” talimatıdır. (Haber Türk, 10 Ocak 2013).
Bir de Mustafa Balbay’ın Abdullah Gül’e yazdığı mektup var. Ona da dördüncü mektup diyelim.
Tayyip Erdoğan gibi nezaket timsali bir beyefendi, hiç bu mektupları cevapsız bırakır mı?
AKP+BDP ortaklığının büyük sorunu
Böylece geldik Şubat ayına.
Tayyip Erdoğan, Ricciardone, Amerikancı holding medyası cümbür cemaat, Silivri ve Hasdal’daki zulmü “lanetleme” kampanyasını başlattı.
Ve arkasından 8 Şubat 2013 günü, Tayyip Erdoğan “Yeni Anayasa”yı BDP ile birlikte halkoyuna götüreceğini ilan etti.
İyi de, Türkiye’nin bölünmesine halk ne diyecek? Sorunları burada.
Bölünme tehlikesi çanları
Bölünme Anayasasına direnen bir Türkiye var. 9 Şubat 2013 günlü Aydınlık ve Sözcü’nün manşetlerinde tehlike çanları çalıyor:
(Ertesi gün karşı tarafa geçti)
Ne mutlu bölünüyoruz
çalsın sazlar, oynasın kızlar
Aynı gün, evet aynı gün. Yani AKP+BDP ortaklığının ilan edildiği gün, bir de holding medyasına bakınız. Böldükleri Türkiye’ye sevinç çığlıkları attırıyorlar:
Bölünürken, “özgürleşiyoruz”.
Bölünürken, “müjde” telefonları alıyoruz.
Çalsın sazlar,
Oynasın kızlar!
Referandum için kurulsun sandıklar!
Holding medyasında göbek havaları
Hürriyet, Milliyet, sabah, Haber Türk, Vatan, Özgür Gündem, Taraf vb. göbek atmaya başlamışlar bile.
Böylece senaryonun göbek atarak bölünme sahnesine geliyoruz.
Azzzzzz sonra!
Ergenekon’un şifresi çözüldü
Ergenekon, Balyoz, Poyrazköy, 28 Şubat, Casusluk davalarının şifresi çözülmüştür.
Önce Balyozu indirdi, şimdi de yanağını okşayıp sevindirirken, bu yılışık muhabbet ortamında, Bölünme Anayasasına oy verilecek!
Bölünen Türkiye’ye özgürlük göbeği attırılacak!
Senaryo çok neşeli: Cümbüşlü bölünme!
Kandil’de mehter marşı ve Kerkük’te kucaklaşma sahnesi
Sevincimizden senaryonun mehter marşı sahnesini az daha unutuyorduk.
Sağır sultana dahi müjdeyi duyurun:
Kerkük-Musul’u fethediyoruz.
Atlarımızı artık petrolle sulayacağız.
Cari açığımızı petrolle yamayacağız.
Kuzey Irak’a ihracatımız şimdiden Almanya’ya ihracat düzeyine ulaştı.
Tayyibistan-Barzanistan ittifakının ekonomik alt yapısı tamam.
Amerika yeşil ışık yaktı.
İsrail gaza bastı.
Kandil’de mehter marşları çalıyor.
Böylece Devlet Bahçeli’nin Abdullah Öcalan ve Mesut Barzani ile Kerkük seferinde kucaklaşmasının ortamı da oluşuyor.
Ülkücüler,
Kerkük’e giderken, Diyarbakır’ı vermeye hazır mıyız?
Fiili bölünmeden hukuki bölünmeye!
Sonuca gelmiş bulunuyoruz.
Bakın mesele, “Apo ile birlikte af” konusunun ötesindedir. Bireysel bakmayalım!
Türkiye’nin fiili bölünmesinden hukuki bölünmesi sürecine giriyoruz!
Artık cephe, anaysa cephesidir!
Kamusal bakalım!
Hazır mıyız?
Bölünme Anayasasının “özgürlük” şenlikleri havasında halkoyuna götürülmesinde figüran olmaya hazır mıyız?
Bu senaryo içinde, Tayyip Erdoğanların ve Abdullah Güllerin “insanlık” showlarında, bir an boş bulunup figüran olmaya hazır mıyız?
Balyoz’u Türk Ordusunun tepesine indiren Tayyip Erdoğan, babamızı hasta yatağında ziyaret ediyorsa, sevinmeden önce düşünelim!
Yoğun bakıma alınan Türkiye’dir, oradan bakalım!
1000’in üzerinde silah arkadaşımızı hapse attıran Tayyip Erdoğan, “İlker Başbuğ’u terörist saymak zulümdür” diyorsa, bizim üzerimizden oynanan oyunlarda rol üstlenemeyiz!
Ricciardone, çıkıp “gazeteciler ve milletvekilleri niçin içerde” diyorsa, neye alet olduğumuzu anlamaya çalışalım!
O fotoğrafa girmeyelim!
Bu süreçte, kişisel durumumuzu unutalım. Kişisel kurtuluş çabaları bize yakışmaz!
Duvarları yıkıp çıkacağız, bilelim.
O nedenle Atatürk Devrimini yıkanlar ile duygudaş görüntüler vermeyelim!
Türk Ordusunun dağıtanların merhamet showlarını elimizin tersiyle itelim!
Ülkemizi azgın bir Amerikancı diktatörlük rejimine götürenler ile aynı fotoğrafa girmeyelim. O fotoğraf, Alparslan Arslan, Osman Yıldırım ve Tuncay Güney’in bulunduğu fotoğraftır.
Türkiye’yi bölenlerin
cenazelerine gitmeyeceğim!
Partimize, eşim Şule Perinçek’e ve çocuklarımıza güveniyorum, Tayyip Erdoğan ve Abdullah Gül’ün çiçeğini de, çelengini de, mesajını da kabul etmeyeceklerdir!
Ben Tayyip Erdoğan ve Abdullah Gül’ün cenaze törenlerine gitmeyeceğim!
Atatürk Devrimini yıkanların, Türkiye’yi bölenlerin cenazesine gitmem!
Düşmanımız kindir bizim!
Bu tavrı sakın “kin”, “intikam” vesaireyle açıklamaya kalkmayın! Bizi hiç anlamamış olursunuz!
“Biz Urum erenleriyiz
Düşmanımız kindir bizim”
Kin falan değil, biz Bölünme Anayasasını bu millete şenlikle kabul ettirme oyununda yokuz!
Bu oyunu bozacağız!
Dahası, bu oyunu bozacağız!
Obama ve Ricciardoneler, Tayyip Erdoğan ve Abdullah Güller, Bölünme Anayasasını, böyle oyunlarla, showlarla, sahte insanlık numaralarıyla bu millete kabul ettiremeyecekler!
Bu oyunu bozuyoruz!
Milyonları ayağa kaldırıyoruz!
Ve bütün dostları ve arkadaşları bu oyuna gelmemeye, bu oyunu bozmaya çağırıyoruz.
Çünkü bu oyun, barış ve kardeşlik halayı değil.
Bu oyun, kanlı!
Bu oyun, Mehmetçiğin kanını pazarlama oyunu!