İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek: BÖLÜN! BÖLÜNDÜKÇE SIRA SANA GELMEYECEK!

Bir’in içindeki iki. Beyoğlu’nda müstakbel gazeteci yürüyüşleri cümbüşü. Yürüyüş istikametleri kılavuzu bu yazıda. Ergenekon suçluları kimler? Zulümden kurtuluş yolları? Tuhafiyecileri ve Papazları kim kurtarır? Hitler, bıyığının altından kime gülüyor? Hasa...

Tarih:

Bir’in içindeki iki. Beyoğlu’nda müstakbel gazeteci yürüyüşleri cümbüşü. Yürüyüş istikametleri kılavuzu bu yazıda. Ergenekon suçluları kimler? Zulümden kurtuluş yolları? Tuhafiyecileri ve Papazları kim kurtarır? Hitler, bıyığının altından kime gülüyor? Hasan Tahsin, Uğur Mumcu, İlhan ve Turhan Selçukları anlamak. Gazetecileri kim böldü? Gazeteci kuruluşlarının sorumluluğu. Bir orman gibi olmak!

Geçen Cumartesi günü 2 gazeteciyi, Nedim Şener ve Ahmet Şık’ı kurtarmak isteyenler, Taksim’den Galatasaray’a yürüdüler.
Aynı gün diğer 2 gazeteciyi, Tuncay Özkan ve Mustafa Balbay kardeşlerimizi kurtarmak isteyenler de Galatasaray’dan Taksim’e yürüdüler.

Bir’in içindeki iki
Eğer bölmek ve bölünmek mantıksa, bir’in içinde dahi iki vardır = ½ + ½.
Bir bölü iki (1/2)’nin içinde de iki vardır = ¼ + ¼.
Devam eder gider, ikiliğin ve ikiye bölünmenin sonu yoktur.
O nedenle 4 tutukluya 2 yürüyüş, yarın 4 tutukluya 4 yürüyüştür.
Biri, Galatasaray’dan Taksim’e.
İkincisi, Taksim’den Galatasaray’a.
Üçüncüsü, Tarlabaşı’ndan Taksim’e.
Dördüncüsü, Taksim’den Tarlabaşı’na.

Beyoğlu’nda yürüyüşü cümbüşü
Harbiye, Gümüşsuyu, Sıraselviler, Açık Hava Tiyatrosu istikametleri de gidişli dönüşlü gazeteci yürüyüşçülerinin emrindedir.
Bu gidişle o da olur, gazeteler, “28 Şubat gazetecileri” için de müstakbel yürüyüş haberleri veriyor. İsimleri bile açık açık yazılıyor.
Eğer gazeteciler, millet davasını değil de, benlik davasını güderse, Beyoğlu’na gün doğacak, bütün yollar gazeteci yürüyüşleri cümbüşüyle şenlenecektir!
Yollar, yürümekle aşınmaz!

Ergenekon’un suçluları
Türkiye davasını bırakıp, kendini kurtarma telaşının varabileceği başka bir yer yoktur.
Doğrudur, Ergenekon ve Balyoz tutukluları arasında suçlular vardır!
“Ben o suçlulardan değilim” mesajında ısrar edenler, Ergenekon’daki suçlulardır.
Türkiye’ye karşı Cumhuriyet tarihinin en büyük suçuna, can telaşıyla ortak olmaktadırlar.
Ergenekon davaları, Türkiye’yi bölme, Kemalist Devrimi tasfiye harekâtının en önemli uygulamalarıdır. Burada Türkiye’nin bağımsızlık, bütünlük ve çağdaşlık birikimi suçlanmaktadır.
Bu savaştan kaçarak, bu savaşın cephesini bölerek veya savaşanları suçlu göstererek “kurtuluş” umut edenleri üzülerek izliyoruz.
Ergenekon hukuku yalnız ABD’nin silahlı gücüyle yürümüyor, aynı zamanda “Darbeciler temizlensin” diyenlerin sırtlarına basarak uygulanıyor. Onları yarın yazacağız.


Tuhafiyeciler tuhafiyeciler için yürüyün!
Bu işin bu hale gelmesinde gazeteci kuruluşlarının da sorumluluğu vardır. Meslek dayanışması adı altında, gazeteciler ile diğer tutukluları bölmüş, gazetecileri kendi içinde bölmüş, bölünenleri ahbap çavuş kafasıyla bir daha bölmüş, o bölünenleri Fethullahçı Gladyo korkusuyla son defa bölmüşlerdir.

Hasan Tahsin ve Uğur Mumcu’yu anlamak
Gazeteci, elbette meslek dayanışması yapacak, ama önce olayı anlayacak. ABD emperyalizmi ve Haçlı gericiliğin Ergenekon tertibiyle Türkiye’yi, Türk ordusunu, Türkiye yurtseverliğini hedef aldığını anlayacak! İlhan ve Turhan Selçukların ölmeden önce anladıkları gibi.
Her şeyden önce Hasan Tahsin’i ve Uğur Mumcu’yu anlayacak.
Hasan Tahsin ve Uğur Mumcu, gazetecileri kurtarma savaşında şehit düşmediler; ülkeyi kurtarma davasına baş koymuşlardır.

Papazlar papazları kurtarsın!
Hitler Almanya’sını düşünün, gazeteciler gazetecileri, tornacılar tornacıları, domuz çobanları domuz çobanlarını, nalburlar nalburları, tuhafiyeciler tuhafiyecileri ve papazlar da papazları kurtarmak için yürüyorlardı, Hitler de o meşhur bıyığının altından onlara gülüyordu.
Hitler’i hatırlamaya gerek yok, bireysel kurtuluş telaşına düşenlere bugün Türkiye’de acaba kim gülüyor?

Gazetecileri kim böldü?
Gazetecileri kim böldü, biraz düşünelim.
Ricciardone bölmedi mi?
“Benim gazetecilerime dokunmayın” diye işaret vermedi mi?
“ABD ve AB raporları kimlere, niçin arka çıkıyor?
Hani ABD ve AB emperyalistti?
Siz, niçin meslek savaşınızı Ricciardone’den aldığınız ilhamla yürütüyorsunuz?
Ricciardone’nin evlatları için yürüyüşlere bakın, Tayyip Erdoğan’ın tetikçi mangası, Fethullah müritleri, Helsinki muhipleri, hepsi orada!
Ruşen Çakır’dan Ahmet Kekeç’e Neoliberal-tarikat medyası hep bir ağızdan “Nedim Şener-Ahmet Şık” faciasından söz ediyorlar.
Mafya-tarikat rejimi askeri hedef alıyor, “gazeteci” de askeri suçluyor. Nazlı Ilıcak’ın bu ibretlik hali, ne yazık ki Ergenekon sanıklarına da örnek oluyor: “28 Şubat’ı yapan askerdir. Gazeteci meslektaşlarımızın yargılanması gerektiğini düşünmüyorum” diye konuştu (Sözcü, 6 Mart 2012).”
Bu manzara ÖDP ve TKP gibi sol partileri uyarmıyor mu?
Bölün!
Bölündükçe, sıra sana gelmeyecek!

Bir orman gibi bir olmak
Bakın İstanbul’un en kıdemli işçi önderlerinden Hıdır Hokka, Silivri duvarlarının karşı cephesine çadırı kurmuş, kar buz, yağmur çamur, gece gündüz demeden Silivri Özgürlük Nöbetinin başına geçmiş. O çadıra ayrım yapmadan bütün tutukluların resimlerini asmış.
Deniz Yıldırım’dan E. Org. Çetin Doğan’a, Org. Balanlı’dan Mehmet Demirtaş’a kadar her tutuklu için birer ağaç dikmişler, bir orman yapıyorlar.
Bir ağaç gibi hür olmak için, bir orman gibi kardeş olacaksınız.