İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek:BEN İŞÇİ PARTİSİ GENEL BAŞKANIYIM. BANA CUMHURBAŞKANI, BAŞBAKAN, GENELKURMAY BAŞKANI DAHİL HİÇ KİMSE EMİR VEREMEZ, VERMEMİŞTİR!

İşçi Partisi Genel Başkan Yardımcıları E. Korgeneral Yaşar Müjdeci İzmir'de, E. General Servet Cömert, İstanbul'da birer basın toplantısı yaparak, İP Genel Başkanı Doğu Perinçek’in, Sayın Sedat Ergin ve Sayın Tayfun Devecioğlu’na yazdığı mektupları kamuoyuna sundu...

Tarih:

İşçi Partisi Genel Başkan Yardımcıları E. Korgeneral Yaşar Müjdeci İzmir'de, E. General Servet Cömert, İstanbul'da birer basın toplantısı yaparak, İP Genel Başkanı Doğu Perinçek’in, Sayın Sedat Ergin ve Sayın Tayfun Devecioğlu’na yazdığı mektupları kamuoyuna sundular. Açıklamalar şöyle:

Sayın Sedat Ergin – Milliyet
Sayın Tayfun Devecioğlu – Vatan
Gazetenizde 23 Nisan 2008 günü yayımlanan Tuncay Güney haberinde, Doğu Perinçek ile “Ergenekon” diye anılan örgüt arasında bağlar kurulmaktadır.
Gerçekler şunlardır:
1. TUNCAY GÜNEY İLE HİÇ GÖRÜŞMEDİM
“Tuncay Güney’in Doğu Perinçek ile tanıştığı” iddiası doğru değildir. Hayatımda o kimse ile bir kez bile oturmuş, konuşmuş değilim.

2. GENERAL VELİ KÜÇÜK İLE HİÇ GÖRÜŞMEDİM
Hayatımda General Veli Küçük ile de bir kez bile görüşmüş değilim. 2003 yılı Kıbrıs Mitingi’nde karşılaştık, merhabalaştık, o kadar.
Ergenekon Örgütü’nün “üst düzey yöneticisi” suçlamasıyla tutuklanıyorum. Fakat örgütün ne “üst düzey” ve ne de “alt düzey”i ile hiçbir ilişkim, hatta konuşmam bile yok!

İşçi Partisi’nin 12 Genel Başkan Yardımcısından ikisi emekli generaldir. Nerdeyse her gün birlikte olduğum E. Korgeneral Yaşar Müjdeci ve E. General Servet Cömert’le çalışma arkadaşlığım nedeniyle değil de, bir kez bile görüşmediğim General Veli Küçük üzerinden darbecilikle suçlanıyorum. Senaryo böyle uydurulmuş.

3. BİLECİK TOPLANTISI YALANI
“Ergenekon Yeniden Yapılandırma Belgesi”ni Bilecik’te 27 Mayıs Devrimi önderlerinden Suphi Karaman, Hasan Yalçın ve adını bilmediğim “Deniz Bilge” ile birlikte hazırladığımız gerçek dışıdır. 1990’larda Devlet koruması altındaydım. Gittiğim yerler bellidir. Bilecik’te böyle bir buluşma ve toplantı olmamıştır. O belgeyi yazmadım. Görüşlerim ve üslubum bellidir. İçinde 40 yıldır mücadele ettiğim tipik SüperNATO anlayışlarından kaynaklanan çözümler vardır. Bu belgeyi ilk kez Ankara’da Mayıs 2006’da Sabah Gazetesi’ni ziyaretimde Yavuz Donat’ın odasında yazar Aslı Aydıntaşbaş’ın elinde gördüm ve kendisinden bir fotokopisini rica ederek aldım. (Bkz. Sabah, 1 Haziran 2006, Aydıntaşbaş’ın köşe yazısı). Belgeden ilk söz eden 2001 baharında Fehmi Koru’dur. (Taha Kıvanç imzasıyla, Yeni Şafak, 30 Nisan 2001). O zaman Aslı Aydıntaşbaş’a söylediğim gibi, “Ben böyle bir örgütün ne tüzüğünü yazarım, ne emrine girerim. (…) Fahri olarak böyle bir yapıya gidilmesi son derece tehlikeli sonuçlar doğurur.” (Sabah, 1 Haziran 2006).

4. “LOBİ” BELGESİNDE SUÇLANIYORUM
“Lobi” diye andığınız belgenin yazılışına katılmadım. Ümit Oğuztan ve Tuncay Güney ile bir kez bile oturup görüşmüş değilim. Bana Emniyet’te sorulan sorulardan, Lobi denen belge içinde İşçi Partisi’ni ve şahsımı hedef alan suçlamalar olduğunu gördüm. Kendimi ve yönettiğim partiyi suçlayan bir belgeyi hazırlamış olmam, mantık dışıdır, uydurmadır.
Vatan Gazetesinin yazdığı gerçek dışıdır. Ergenekon evraklarının birer kopyasının arşivimden çıktığı doğru değildir.

5. BANA CUMHURBAŞKANI DAHİL KİMSE EMİR VEREMEZ
Ben İşçi Partisi Genel Başkanıyım. 40 senedir kişiliğim ve mücadelem bilinir. Siz de bilirsiniz. Bana Cumhurbaşkanı, Başbakan, Genelkurmay Başkanı dahil hiç kimse emir veremez, vermemiştir.

6. İHTİLAL ÖRGÜTÜNÜN TAMAMINI SIRADAN BİR KİŞİ BİLİYOR
Tuncay Güney, Yeni Şafak’a yaptığı açıklamada, benim Ergenekon Örgütü’nün “1 numaralı liderini” bildiğimi öne sürüyor. (22 Mart 2008). Yine dün ve önceki gün Sabah Gazetesi’nde yayımlanan açıklamalarında, benim “Ergenekon Örgütü’nde sivil darbe yaptığımı” söylüyor (22-23 Nisan 2008). Böylesine uydurmalar, tertibin iyi hazırlanamadığını veya ayrıca ele alınması gereken maksatları bulunduğunu gösteriyor.

Milliyet’in haberine göre, darbe amaçlı Ergenekon Örgütü’nün General Veli Küçük’ün üzerinde 7 lideri var. Perinçek, 1 nolu lideri biliyor (Yeni Şafak). Ancak bu ihtilal örgütü kendi arasında Tuncay Güney aracılığıyla haberleşiyor. Örgütün bütününü bilen, eşgüdümü sağlayan hep Tuncay Güney. Ve Tuncay Güney’in kim olduğu da haberinizde özetlenmiş: Bir ihtilal örgütüne alınabilecek 70 milyonuncu kişi, yani son kişi.

Düşününüz, Fethullah Hoca’nın özel kalemi, sahte diplomalı, sahte kimlikli, araba dolandırıcısı, sahte Müslüman, sahte Yahudi, sahte belge ve fotoğraf düzenleyicisi Tuncay Güney, Atatürkçü ihtilalin kilit adamı. Ve Türk Ordusu’nun komuta kademesindeki ihtilal örgütü, aynı zamanda “Şamanist”! İhtilal hiyerarşisini biliyor, neredeyse herkesi yönlendiriyor.

İhtilal hiyerarşisini açıklamıyor, çünkü öldürülürmüş. Oysa, bildiklerini açıklamak, çok şey bilenlerin biricik sigortasıdır. O işi de Engin Ardıç’lara, Fehmi Koru’lara yaptırıyorlar.

İhtilal örgütlerine aşağıdakiler, hele “kurye” rolünde tanımlananlar yukarıdakileri bilmez. Böyle senaryolar, psikolojik savaş amacıyla uydurulsa bile hiçbir ciddi çevrede itibar görmez.

7. BOMBA HABER: AYDIN DOĞAN ERGENEKON DENETİMİNDE
O ki, böyle uydurma haberlere bu kadar itibar ediyorsunuz, ben sizin gazetenizde uygun bulursanız manşet bile yapabileceğiniz “bomba” haberi vereyim. Emniyet sorgumda bana sorulanlar arasında şu da vardı: “Tuncay Güney’in ifadesine göre, Ergenekon Örgütü, Doğu Perinçek aracılığıyla Aydın Doğan’ı denetim altına alıyor. Perinçek, bu amaçla Aydın Doğan ile görüşmeler yapıyor ve Aydın Doğan da Ergenekon’a teslim oluyor.”

İşte size büyük gazetecilik fırsatı. Bizlere sormadan uydurma haberler yayınlıyorsunuz. Bu meslek hatasını Aydın Doğan bağlamında işlemeyin, sorun doğru mu?

General Veli Küçük ile hiç görüşmedim, ancak Aydın Doğan ile görüşmelerim oldu. Sorunuz, kendisini Ergenekon denetimine alan bir girişimim olmuş mu?
Elbette Milliyet, bu “bomba” habere yer vermeyecektir. Çünkü sizin gazetenizin Aydın Doğan’a karşı psikolojik savaş yürütmek gibi bir görev üstlenmesi mümkün değil. Ama aynı uydurma haberleri Doğu Perinçek’i hedef alan psikolojik savaş misyonu bağlamında yürütmekte hiçbir mesleki ve vicdani sorun görmüyorsunuz. Nazlı Ilıcak ve Fehmi Korular ise, Aydın Doğan’la ilgili görevleri yerine getiriyorlar. Böylece iş bölümü sonucu toplam görev yürütülüyor.

8. 2001 VE 2008 TAKVİMLERİNİN ANLAMI
İşin gerçeğine gelince, ABD güdümlü AKP iktidarı Cumhuriyeti yıkma misyonunun karşısına dikilen İşçi Partisi’ni ve Türk Ordusu’nu yıllardan beri hedef tahtasına koymuştur. Aydın Doğan da, anlaşılan yıpratılması gereken güçler arasına konmuştur. Fethullahçı Gladyo, başlarında Mehmet Eymür, senaryoyu daha 2001 yılında yazmıştır. (ABD’nin Körfez saldırısı öncesinde). O zamanki Genelkurmay Başkanı Kıvrıkoğlu, ABD’nin Körfez saldırısına karşı önlemler geliştirmekte, Kuzey Irak’a ABD’den önce girip vaziyet almak için zamanın hükümetinin önüne planlar koymaktadır. Ayrıca Türkiye’deki ABD güdümlü irticaya karşı “Bin yıllık mücadele” azmini temsil etmektedir ve Genelkurmay Başkanlığı’nın irticaya karşı zayıf bir tavır içinde olan bir komutana bırakılmasını da önleme çabası içindedir.

2001 yılında hazırlanan Ergenekon Operasyonu’nun özü budur. Nitekim “bir numara, bir numara” diye tutulan temponun sonunda, Engin Ardıç, “bir numara”yı da “HK” rumuzuyla Org. Hüseyin Kıvrıkoğlu olarak açıklamıştır. (Sabah, 23 Nisan 2008).

2001 yılında tutturulamayan Ergenekon Operasyonu 2008’de yeniden tezgaha kondu.

Kriz derin. ABD’nin Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) karaya oturdu. Türk Ordusu, ABD denetimi dışında hava ve kara harekatlarına başladı. İşçi Partisi, ABD’nin ve AB’nin Türkiye’yi hedef alan uygulamalarına karşı direnmenin odağı.

İşte Ergenekon Operasyonu’nun çıkmazı buradadır. Bugüne kadar tarihin uydurma haberlerle yazıldığı görülmemiştir. Türkiye’yi, İşçi Partisi’ni ve Türk Ordusu’nu hedef alanlar, amaçlarına ulaşabilecekleri kuvvet ve imkanlardan yoksundurlar; perişan olacaklardır.

Cumhuriyeti yıkmaya kalkanların yıkılmaya koştukları ortadadır.

9. GLADYONUN ADRESİ
SüperNATO, İtalya’daki adıyla Gladyo, bir NATO gerçeğidir. ABD, NATO ülkelerini bu yasa dışı ve gizli örgütle denetler, hatta yönetir. Bu örgütü Türkiye’ye anlatan, öğreten, içini dışını ortaya seren, bu uğurda şehitler vermiş olan Parti, benim Genel Başkanı olduğum Partidir.

Kamuoyunu bugün de aydınlatıyoruz. Bugün Ergenekon Oprasyonu’nu yürüten örgüt, aynı örgüttür. İster “Kontrgerilla” ister “Gladyo” adını verin, NATO içindeki isimlendirmeyle, işte o, SüperNATO’dur. Biz yine onunla boğuşuyoruz. Türkiye’nin bağımsız ve demokratik bir ülke haline gelmesi için devletin içinden de, toplumun içinden de bu örgütün KÖKÜNÜN KAZINMASI şarttır. Ama o örgütü ABD güdümlü adreslerde, BOP Eşbaşkanlığı ekseninde bulabilirsiniz; yurtsever kurum ve örgütlerde değil.

Türkiye’de Gladyo, önemli bir “değişim” yaşadı. 1991’de ABD Ordusu gelip Irak’ı bölüp kuzeyde o Kukla Devleti fiilen kurunca, Türk Ordusu cephesini ABD merkezli tehdide dönmeye başladı. Burada İşçi Partisi’nin aydınlatıcı rolünü herkes bilir. Bunun üzerine ABD, Eşref Bitlis’in uçağını düşürdü ve Türk Ordusu’nun çok seçkin bir komutanını şehit etti. Uğru Mumcu’lar da aynı kapsamda şehit edildi.

1990-1993 Gladyo’nun Türkiye tarihinde bir dönüm noktasıdır. Türk Ordusu’nun ABD’ye tavır almaya başlamasıyla birlikte Gladyo da polis içindeki Fethullahçı yuvalanmanın içine kaydırılmıştır. 1990’lardan beri bunu yaşıyoruz. Ve işte bugün ABD ve AB’den gelen talimatlarla, açık beyanat ve hatta AB Parlamentosu kararlarıyla yürütülen “Ergenekon Operasyonu”, dört dörtlük bir Kontrgerilla Operasyonudur; SüperNATO uygulamasıdır.

Eski MİT Kontrterör Dairesi Başkanı, Emektar Kontrgerilla Şefi, “CIA ile işbirliğiyle” iftihar eden Mehmet Eymür, operasyonu yönetiyor.
Polis ifadem sırasında sorgu yerine gelen Savcı Zekeriya Öz’e dört Emniyet memurunun önünde ABD’deki Mehmet Eymür ile telefonlaştığını söyledim.

Bu da bir haber!

Her şey çok açık değil mi?

10. ABD’NİN ÖZEL KUVVETLER DÜŞMANLIĞI
Hatırlayalım hep birlikte. 2003 yılında Süleymaniye’deki subay ve askerlerimizin başına çuval geçirildiği zaman ABD Savunma Bakanı Rumsfeld, Tayip Erdoğan’a bir mektup yazdı. (Hürriyet, Milliyet ve diğer gazeteler, 18.7.2003). Rumsfeld, orada Türk Ordusu’nun Özel Kuvvetlerinin ABD’nin başında bulunduğu koalisyon güçlerine karşı silahlı eylemleri örgütlediğinden şikayet ediyordu.

Türk Ordusu’nun Özel Kuvvetleri 1994-98 Orgeneral Karadayı’nın ve 1998-2002 Orgeneral Kıvrıkoğlu’nun Genelkurmay Başkanlığı dönemlerinde ABD’den ve NATO’dan bağımsızlaştırılmak istendi. Tarihi bir tavırdır. Bir tek İşçi Partisi bu süreci destekledi. Bu da tarihi bir tavırdır.

Meslektaşınız İsmet Berkan’ın geçenlerde kaleme aldığı “Ergenekon Darbeler Tarihi” yazılarında, “darbe” arayanlar düş kırıklığına uğradı (Radikal, 4-11 Nisan 2008). O yazılarda “darbe” yoktu, ama vatanın bütünlüğünü ve milli devleti savunanlara darbe vardı.

İşte bugün Amerikancı medyanın darbe, darbe dediği, terör diye adlandırdığı budur.

Yurtseverlik terör kapsamına alındı, tıpkı 1919-20’lerdeki gibi. Bölücülük ve irtica ise yasallaştırılıyor.

Bu girişim bozguna uğramak üzeredir.

Sayın Sedat Ergin, Sayın Tayfun Devecioğlu,

Uzun oldu ama kamuoyunu aydınlatan özlü bir açıklamadır yazdıklarım.
İlerde Ergenekon Tarihi böyle yazılacaktır, size ulaştırdığım bu özetteki gibi.
Yayınlarsanız, her zaman kamuoyunu bilgilendirme kapsamında anılacak bir basın görevi yapılmış olacaktır.

Değerlendirme sizindir.
Dostluk ve saygılarımla.

Doğu Perinçek
İşçi Partisi Genel Başkanı