Bayramlar niçin var? Bayram mı önce keşfedildi, yoksa tekerlek mi? Ne zaman insan olduk? Mannheim, Seyit Nezir, Ernst Bloch, Ataol Behramoğlu, Balzac ve Özgür Bursalı ne diyor? En devrimci işaret hangisi, noktadan yana mısınız, yoksa virgülden yana mı? Bu fakirin Türkçemize en son katkısını merak ediyor musunuz? Bayramın virgülle ne ilgisi var? Bütün bu felsefe problemlerinin kesin çözümü, yalnız ve yalnız bu yazıda.
Bayramsız bir toplum var mı şu dünyada?
Afrika’daki Hotantolardan Çin ve Amerika’ya kadar herkesin bayramları var. Toplumlar için bayram, güneşi yeniden doğurmak, yağmuru yeniden yağdırmak, hasadı yeniden kaldırmak için enerji kaynağıdır. Bu nedenle bayram her toplum için su gibi ekmek gibidir. Toplum, bayram olmasa, yaşayamaz.
Umutta yoğunlaşma ayinleri
Bayramlar nedir ve niçin vardır diye düşünmüşüzdür elbette.
Bayramlar, toplumun iyimserlikte, umutta yoğunlaşma ayinleridir. O gün toplum, kendisini iyimserliğe adar. O gün yürek çarpışları, binlerce kilometre uzaklardaki insanların yürek çarpışlarıyla birleşir. Onları hiç görmemişizdir; hiç tanımamışızdır; ancak umutlarımız ve özlemlerimiz el ele vermiştir. Şu anda hepimizin duygularının Posof’taki ve İpsala’daki yurttaşlarımızla ve Halep’teki, Kandahar’daki mazlum Müslümanlarla birleşmesi gibi.
Önce bayram keşfedildi
Hatta biraz daha iddialı saptamalarda da bulunabiliriz: Bayram, tekerlek kadar önemli bir buluştur. Daha ilerisini söyleyelim: Bayramlar olmasa tekerlek icat edilemezdi. Önce bayram keşfedilmiştir, sonra tekerlek. Hele Amerika’nın keşfi, çok daha sonradır. Üstelik Amerika’nın yerlileri, Amerika’yı Eski Dünyalılardan çok önce keşfetmişlerdi. Eski Dünya Amerika’yı keşfedince, Amerika da Eski Dünyayı keşfetti. Talihsiz keşifler de oluyor.
Ne zaman insan olduk
Alman düşünürü Mannheim, “İnsanda daima iyimser beklentilere dayalı düşünüş tarzı görülür” der (İdeoloji ve Ütopya). Daha doğrusu, insanın varlığı iyimser düşünceyle başlar. İnsan, diğer canlılardan farklı olarak, hayatını tasarlayarak sürdürür. Bilir, o toprağı sürdüğü, o tohumu ektiği ve emeğini suladığı zaman, o ürünü kaldıracaktır. Doğada bulduklarıyla beslenen diğer canlılardan farklı olarak, insan hayatını tasarıma borçludur. Her tasarım ise, aslında yalnız ve yalnız iyimserlikten beslenir. Umut yoksa, tasarım ve emek de yoktur ve orada teslimiyet ve yok oluş başlar.
Cesaretin yarısı
Bu nedenle Balzac, “Umut cesaretin yarısıdır” der. Cesur insanlara bakınız, hepsi umutlu insanlardır. Bilmektedirler menzile cesaretle ulaşacaklardır. Ellerine ve ayaklarına kuvvet veren, işte yüreklerindeki o çağrıdır. Şair Seyyit Nezir’in menzile erişme kavramında her zaman cesaret vardır. Bilimsel kaynaklı umudun cesareti!
Olabilme potansiyelini gören gönül gözü
Ataol Behramoğlu arkadaşım Berlin’de yine Ernst Bloch’un Militan İyimserliğine” gönderme yaparak, bilinçleri ateşliyor.
Bloch, maddenin çok çarpıcı bir tanımını yapıyor: “Olabilme potansiyeli”. Evet madde, olabilme potansiyelidir. Başka deyişle madde hareketten başka bir şey değildir. Maddedeki olabilme potansiyelini gören, gözlerimiz değil, iyimserliğimizdir. O iyimserliğe Türkçemizde gönül gözü diyoruz. Kumanlar, “Köngül Közi” diyorlar. Codex Cumanicus’ta aynen böyle yazıyor. (Teoman Koman da o Kumanlardan olmalı)
Maddeyi dönüştürme eylemi, işte o gönül gözüyle başlar. O ayrı bir konu, ama Bloch’un bu çok önemli saptamadan sonra madde ile hareketi ayırması bir çelişki değil mi? Bu çelişkiye de Bloch metafiziği deyip geçelim ve önce şu bayramımızı yaşayalım.
Virgül en devrimci virgülleme işaretidir
Nereye geldik?
Yazımıza nokta koymayacağız. Çünkü virgül, en devrimci noktalama işaretidir. Bu önemli saptamayı, Muğla Üniversitesi Kamu Yönetimi Bölümü Öğrencisi Özgür Bursalı’nın yazdıklarından öğrendim. Artvin Yusufeli kökenli, arslan yürekli komutanımız E. Tuğg. Servet Cömert’in köylüsü ve unutulmaz partili kahramanımız Halil Alkan’ın yerdeşi olan Özgür, şöyle diyor:
“Benim bir virgülüm var başkanım. Türk Devrimine hayatlarını veren o büyük insanların, Mustafa Kemallerin ve hepsinin ardından, enerjilerini miras alarak bir virgül atıyoruz, onların yaptıkları işe biz gençlik nokta koymuyoruz. Büyük devrimci birikimlerin noktası yoktur. Virgül, benim için en devrimci noktalama işaretidir bu yüzden.”
Büyük Devrimci Hazreti Muhammed’in zulme karşı isyanına da bir virgül atıyoruz bu bayramda.
Türkçemize acizane bir katkı
Bundan sonra virgül, benim için de en devrimci noktalama işaretidir. Dahası, Özgür Bursalı’nın devrimci virgül teorisine bu fakir de izniniz olursa bir katkıda bulunmaya kalkışıyor ve diyor ki, “Noktalama işareti terimi yanlıştır, niçin virgülleme işareti demiyoruz.” Hayat virgüllü ise, işaret niçin noktalama olsun? Bu noktalama işareti kavramı arkasındaki tutuculuğu bir bayram günü keşfetmemize ne dersiniz?
Böylece Türk dilinin gelişmesi için bu bayramda bütün iyimserliğimle yeni bir tartışmayı da açmış oluyorum. Hayatı nokta değil, virgül açıklar ve bu nedenle Türkçe noktayla değil, ancak virgüllerlhe uygarlık dili olarak yeni ufuklara açılır. Atatürk’ün “Arasız devrimler” çağrısı da virgüllü bir çağrı değil midir?
Peki niçin virgül?
Sevinçler ve mutluluklar virgülsüz olamaz mı?
Olmuyor, çünkü hareket her zaman dalgalar halindedir.
Suyun dalgalarla ilerlemesi, ses ve elektrik dalgaları gibi, mutluluk da dalgalar halindedir.
Hakiki bayramlara kanat açmak
Bayram da, aslında sevinçlerimize bir virgül atmaktır; yarının mutluluklarına elimizi uzatmaktır. Bayramlar kanat açmaktır, büyük özlemlere, büyük umutlara. Her bayram, iyimserlik ayinleriyle hakiki bayramlara yöneliştir. Bu günler, hayatımızdaki olabilme potansiyeline hükmetmek için, birbirimizin elini sıkarak, büyüklerimizin ellerini, küçüklerimizin gözlerini öperek enerji toplama günleridir.
Buraya virgülü koyuyor ve büyük özlemlerinizi paylaşarak, yürekten duygularımı sunuyorum.