Bugün, yarın, öbür gün ve 5 Ağustos’ta Silivri L Tipi Cezaevi Yerleşkesi’nin önüne giderseniz, ne görecek ve hangi hakikati anlayacaksınız? Silivri Mahkemesinin duvarlarını vatan toprağından ayıran o ikinci madenden duvar kaç sıra? Acaba kaç kilometre? Acaba hepsi kaç ton geliyor? O bariyerleri toprağa dikmek için kaç bin demir kazık dikildi, kaç ton çimento harcandı? O bariyerlerin arkasında Silivri Mahkemesine halkın ulaşabilmesini engellemek için kaç bin jandarma, kaç bin polis dizilecek? O gün tüketilmesi planlanan biber gazı, sis bombası, gaz bombası, fişek miktarı? Halka AKP’nin adaletini dağıtan tomalar, zırhlı araçlar, bütün bunlar millî gelir hesaplarında hangi miktarlarda ekonomik refah etkeni olarak gözüküyor?
Ergenekon Davasının 120 milyon sayfalık dosyasını inceleyemezsiniz, torunlarınızın torunlarının dahi ömrü yetmez. Diyelim ki orasına burasına baktınız, bir şey anlayamazsınız. Bu dosyanın özelliği, bir iddiayı kanıtlamak değildir; içinden çıkılmaz bir “bilgi” yığınıyla her şeyi anlaşılmaz hale getirmektir.
Kilometreler boyu bariyerlerin arkasındaki gerçek
Ama bugün Silivri L Tipi Cezaevi Yerleşkesi’nin önüne giderseniz, her şeyi anlarsınız.
Silivri Mahkemesinin duvarlarını vatan toprağından ayıran o ikinci madenden duvar kaç sıra? Bir sıra, iki sıra yetmemiş o korkuya, altı sıra, sekiz sıra…
Acaba kaç kilometre?
Acaba hepsi kaç ton geliyor?
O bariyerleri toprağa dikmek için kaç bin demir kazık dikildi, kaç ton çimento harcandı?
O bariyerlerin arkasında Silivri Mahkemesine halkın ulaşabilmesini engellemek için kaç bin jandarma, kaç bin polis dizilecek?
O gün tüketilmesi planlanan biber gazı, gaz bombası, fişek miktarı?
Halka AKP’nin adaletini dağıtan tomalar, zırhlı araçlar, bütün bunlar millî gelir hesaplarında hangi miktarlarda ekonomik refah etkeni olarak gözüküyor?
Basın gider hepsinin fotoğrafını çeker ve yazar, herkes öğrenir.
Tarlalardan koşa koşa gelen adalet
Silivri gerçeğini halk Silivri duvarlarının kapısına dayanarak ortaya çıkarmıştır: Halktan korkuyorlar.
Öyle böyle bir korku değil. Dünya tarihinde halktan bu kadar korkan ikinci bir yargılama acaba var mı, nerede olmuş?
Bunları tarlaların kenarında uzayıp giden bariyerlere bakarak düşünüyorsunuz. Özel görevlendirilmiş yargı, tarladan koşa koşa geleceklerden korkuyor? Bariyerlerin kilometrelerce uzunluğu, aslında halktan korkunun derinliğini veriyor.
Yeşil çayırlara bakıyorsunuz, orada hayat var, çalışanlar var, toprağa ter damlıyor. Bariyerin öte tarafına bakmak istemiyorsunuz, orada korku var, kin var, yalan var, tertip var, tuzak var. Hepsi sislerin arasında, grinin çeşitli tonlarında, sinsi ve silik görüntüler.
Dağın başına kaldırılan gelin
Dünya tarihinde bilmiyoruz, dağın başına kaçırılmış bir yargılama oldu mu?
Gelinlik bir kız kadar temiz ve güzel olan adaleti, eşkiyalar dağa kaldırmış. Halk, kızı kurtarmak için eşkiyanın mağarasının ağzına gelmiş, gür sesiyle bağırıyor: Teslim ol!
Kim haklı olduğuna güveniyor? Halktan korkup mağaraya saklananlar mı, yoksa mağarayı kuşatan halk mı?
Kimin hükmü geçerli? Halktan bu kadar korkanların hükmü mü, yoksa duvarlara dayananların mı?
Kahraman halka verilen cevaptaki çaresizlik
Yemyeşil çayırları, gri duvarlardan ayıran bariyerlerin önünden geçerken Ergenekon Davasının büyük hakikatini görüyorsunuz. Salı günü Silivri ilçe merkezindeki Savcılığa götürülürken ben de gördüm.
O gün yine o mağaranın karanlığındaki büyük korkuyu gördüm. Son suçumu öğrendim. 27 Ocak 2009 günlü duruşmada Gizli Tanık Dilovası’nın kimliğini açığa vurmuşum. Kimlik zaten açıkta, basında kaç kez yazılmış, dillere destan olmuş. Ama bu gerçeği hatırlatınca biz açığa vurmuş oluyoruz. Silivri’nin özel görevlendirilmiş yargıçları, kendi gözleri önünde işlenen bu suçu dört buçuk yıl sonra 15 Mayıs 2013 günü hatırlıyorlar ve Silivri Savcılığına ihbar ediyorlar. Evet yanlış duymadınız, dört buçuk yıl sonra. Anlıyorsunuz ki, tutanaklar gerçeği bulmak için değil, korkuya çareler bulmak için yeniden okunuyor.
Silivri kapısına dayanan o kahraman halka verilen cevaptaki çaresizliğe acıyorsunuz.