“Kemal” diyerek Atatürk’ü küçültmeye kalkışmak, Sol adına, sosyalizm adına utançtır. Türkiye’de de Kemalist Devrime karşı cephe tutmak, yığınakta hatadır; büyük sermayenin ve Ortaçağ gericiliğinin safına düşmektir. Veya Cumhuriyetin ayağa kalkışını balkonlardan seyretmek! O da en sonunda karşıdevrimle birleşmeye götürür.
Birgün gazetesinde “Sol, Kemal’i tartışıyor” başlığıyla bir dizi yayımlanıyor. Birgün, ÖDP çizgisinde.
Diziye verilen isim her şeyi anlatıyor.
Halkın terbiyesi
Batı yayınlarında Atatürk soyadını almadığı dönemde, Mustafa Kemal Paşa’dan “Kemal” diye söz edildiğine rastlanır. Batı, “Kemal” adını soyadı olarak anlamıştır.
Ancak Birgün gazetesi, Kemal’in soyadı olmadığını biliyor elbette. Dizi, amacını daha başlığından ilan etmiş oluyor. Bırakalım büyük bir devrimciyi, herhangi bir insandan kamuoyu önünde babamızın oğlu gibi adıyla söz etmek, bizim halkımızın terbiyesinde yoktur.
Dünya Solu
“Sol”, Fransız İhtilalinden beri devrimcilik olduğuna göre, hele Solun geleneğinde Atatürk her zaman özel bir saygıyla anılır.
Avrupa’nın en zengin arşivlerini barındıran Frankfurt Kütüphanesinde Komünist Enternasyonal belgelerini taradım ve inceledim. Kemalist Devrim ve Türkiye konusunda yapılan yayınları, daha 1970’li yıllarda beş cilt halinde Türkçe olarak kamuoyuna ve özellikle Solun bilgisine sundum. Komintern Belgelerinde Türkiye dizisini önce Aydınlık Yayınları, daha sonra Kaynak Yayınları bastı.
Lenin, Stalin, Mao Zedung, Dimitrov, Ho Şi Minh gibi devrimlere önderlik etmiş kişiliklerin Türkiye ve Kemalist Devrim üzerine yazdıklarını bir kitapta topladım ve 1977 yılında yayınladım. Lenin Stalin Mao’nun Türkiye Yazıları başlıklı bu kitabım da Sol kamuoyunda tartışıldı. Ayrıca Kemalist Devrim adlı şu anda 7 kitabı yayınlanmış olan çalışmamda da dünya Solunun kaynaklarından yararlandım.
Bütün bu çalışmalarımda, Solun Atatürk’ü dünya devrimci hareketinin seçkin önderleri arasında gördüğünü saptadım. Sol adına Atatürk’e karşı saygısızlık görmedim; hep derin bir saygı gördüm.
Ülke Solu
Türkiye Soluna gelince, Şefik Hüsnü’lerden başlayarak Nâzım Hikmet, Reşat Fuat Baraner, Hikmet Kıvılcımlı, Mehmet Ali Aybar, Mihri Belli ve bizim 68 kuşağının devrimcileri, Atatürk’ü tarih içindeki saygın devrimci konumunda görmüşlerdir.
Peki bu “Kemal” adıyla anarak, Atatürk’ü sözümona küçültme gayretleri nereden geliyor?
Bu sorunun cevabını ne milletlerarası Solun geleneğinde, ne de ülkemiz Solunun geleneğinde bulabiliyoruz.
Kapitalist merkezler
Mustafa Kemal Paşa’yı aşağılayan hep emperyalist-kapitalist merkezler olmuştur. “Kemal”, onlara göre “eşkıya”dır, “haydut”tur, “maceraperest”tir, “medeniyete başkaldırmış”tır! Ezilmelidir!
Kurtuluş Savaşı yıllarındaki “Kemal” düşmanlığı kıza sürmüştür. O hezeyanlara silahla son verilmiştir.
Amerikan raporları
1945’te ABD emperyalizmi Türkiye’ye girerken yazılan Amerikan raporlarının ana fikri, Kemalizmi tasfiye etmektir. Emperyalistlerin o zaman yaptıkları saptama şudur: “Kemalizmi yıkmazsak, Türkiye komünizme gider.”
Sol, Küçük Amerika sürecinde, Kemalist devrimi savunmuş, Atatürk’e sarılmıştır. Çünkü devrim savaşı, milli savaş, sınıf savaşı o mevzidedir. Nazım Hikmet’in 1954 yılında Budapeşte radyosundan yaptığı konuşmayı Sol, bir ders olarak okutmalı. Orada Kemalizm, Kemalizm, Kemalizm diyor. “Türk milleti” kavramını 4 kez vurgulayarak göğsünü siper ediyor. Sol, budur!
Küresel mafyanın programı
1990’dan sonra ABD, milli devletleri tasfiye kararıyla saldırıya geçince, Türkiye’deki hedefini üç sözcükle ilan etmiştir: “Kemalizmin sonu geldi.”
Tartışmanın ötesi
Birgün’deki Kemalizm tartışması dünya ölçeğinde bir tartışmadır.
Bu, bir tartışma değil, bugün emperyalist-kapitalist sisteme karşı Türkiye’deki savaşın özüdür. Bu mücadele, Atatürk’e tavır meselesini eylemli olarak ÖDP’nin de, TKP’nin de, EMEP’in de, kendisine Sol diyen herkesin de önüne koymuştur.
Yığınakta hata
19 Mayıs’ta, 29 Ekim’de, 10 Kasım’da milyonlar Atatürk bayrağı altında ayaklanıyor. Ayaklanan, çağdaş ve çalışan Türkiye’dir. Karşıda düşmanlar bu ayaklanmaya kin biliyor.
“Kemal” diyerek Atatürk’ü küçültmeye kalkışmak, Sol adına, sosyalizm adına utançtır. Bütün sosyalistler, Atatürk’e kılıl çekmeye kalkışanlardan utanıyor. Tarihi değerlendirmek ve eleştirmek ile milli kahramanı aşağılamaya yeltenmek arasındaki farkı halk görür ve görüyor.
Bir kez daha yazıyorum: Her hata düzeltilebilir; ancak yığınakta yapılan hata düzeltilemez.
Bir ülkede yapılmış olan devrime karşı cephe tutmak, önümüzdeki devrime karşı cephe tutmanın en somut belirtisidir. Fransa’da Fransız Büyük Devrimine, Amerika’da Amerikan İstiklâl Savaşına, Rusya’da Sovyet Devrimine, Çin’de Çin Devrimine karşı tavır alanlar iflah olmaz. Türkiye’de de Kemalist Devrime karşı cephe tutmak, yığınakta hatadır; büyük sermayenin ve Ortaçağ gericiliğinin safına düşmektir.
Veya Cumhuriyetin ayağa kalkışını balkonlardan seyretmek! O da en sonunda karşıdevrimle birleşmeye götürür.
Biz, hiçbir arkadaşımızı kaybetmek istemiyoruz. Onların yığınakta hatadan bir an önce kurtulmalarına yardımcı olmaktır muradımız.