İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek:BİRİNCİ DÜNYA SAVAŞI YANILGILARI

Şu tarihi saptamaları kim yaptı merak ediyor musunuz: “İttihatçı olmadım. Ama bir süre içlerinde bulundum. Bunlar kadar vatansever ve gözü kara kadroları hiç görmedim. Devlet çözülme noktasına gelmişti. Vergi toplanamıyor, borç batağındaki memurlara maaş ödenemiyordu. ...

Tarih:

Şu tarihi saptamaları kim yaptı merak ediyor musunuz: “İttihatçı olmadım. Ama bir süre içlerinde bulundum. Bunlar kadar vatansever ve gözü kara kadroları hiç görmedim. Devlet çözülme noktasına gelmişti. Vergi toplanamıyor, borç batağındaki memurlara maaş ödenemiyordu. İttihatçılar başa geçince, nasıl oldu bilmiyorum, öyle bir vergi toplanmaya başladı ki, hayret ettim. Devlete bir disiplin getirilmişti. Artık memurlara maaşları her ay başında muntazam ödeniyor, âdeta devletin yüzüne kan geliyor, devlet diriliyordu.”
İttihatçılardan öğrenecek şeyler yok mu?

Birinci Dünya Savaşı konusu, hurafelerin çok yaygın olduğu olduğu bir alandır. Nedenleri ayrı, ancak birçok aydınımız yüzer gezer yargıları tekrar ederler.

Bu önyargılar şunlardır:
- Osmanlı Devleti, savaşa girmeyebilir ve tarafsız kalabilirdi; İttihatçılar savaşa sürükledi (İlber Ortaylı, Erdoğan Aydın, Emin Çölaşan, Ataol Behramoğlu, Nilgün Cerrahoğlu).
- Mustafa Kemal, tarafsız kalınabileceği görüşündeydi (İlber Ortaylı, Emin Çölaşan).
- Almanya ile ittifak yapmak hataydı.
- Türkiye’yi Enver Paşa bir tertiple savaşa soktu (Melih Aşık, Nilgün Cerrahoğlu, Emin Çölaşan, Erdoğan Aydın).
- Enver Paşa, Alman taşeronu idi (Emin Çölaşan).
- Tayyip Erdoğan ve Davutoğlu, Enver Paşa’nın benzerleridir (Kemal Kılıçdaroğlu, Emin Çölaşan).
- Jöntürkler-İttihatçılar-Kemalistler, Türkiye’nin militarist-darbeci geleneğidir; baş belasıdır (Bütün gericiler, Hasan Bülent Kahraman, Nazlı Ilıcak vb)
- Birinci Dünya Savaşı, yıkımdan başka bir şey getirmedi


Birinci Dünya Savaşı gerçekleri

Birinci Dünya Savaşı üzerine çalışmış tarihçilerin, ekonomistlerin, siyaset adamlarının saptadıkları gerçekler ise şunlardır:
1. Birinci Dünya Savaşı, her iki blokta yer alan emperyalist devletler açısından da paylaşım savaşıydı.
2. Savaşın başlıca nedeni, Osmanlı Devleti topraklarının paylaşılmasıydı. Bu nedenle savaşın dışında kalma olanağı bulunmayan, tarafsızlık seçeneği olmayan tek ülke varsa, o da Osmanlı Devletiydi.
3. Türkiye, bu savaşın dışında kalamazdı. Bunu Mustafa Kemal de beş ayrı tarihte ve yerde nedenlerini açıklayarak saptadı. Dünkü Rota’da var.
4. İngiltere, Fransa ve Çarlık Rusyası, Türkiye’yi paylaşmak için aralarında gizli ve açık anlaşmalar yapmışlardı. İlber Ortaylı, Enver Paşa’nın “Rusya bizi yutacak” kaygısını pek gerçekçi bulmuyor. Ama Lenin gibi Çarlık karşıtı Ruslar ve zamanın tarihçileri bu tehdidi hep vurgulayarak saptıyorlar. Anlaşma devletleriyle savaş kaçınılmazdı.
5. Savaş, Osmanlı Devleti açısından vatan savunmasıydı. Bunu Lenin ve zamanın bilimsel sosyalistleri önemle saptadılar. Birinci Dünya Savaşındaki vatan savunması, her alanda millî politikaların uygulanmasını zorunlu kıldı. Hürriyet Devrimi Milli Devrime dönüştü.
6. Almanya da, en sonunda Türkiye’yi denetim altına almak ve sömürgeleştirmek istiyordu. Ancak o koşullarda Türkiye’nin Anlaşma Devletlerine karşı kendisini savunmasını destekliyordu.
7. İttihatçılar savaş öncesinde İngiltere-Fransa ve Rusya ile anlaşmak için büyük gayret gösterdi. Talat Paşa, ayaklarına kadar gitti. Ancak onlardan aldığı cevap açıktı. Osmanlı Devletini parçalayacaklarını gizlemiyorlardı. Bu koşullarda Osmanlı Devletinin, savaşta Almanya ile ittifak yapması kaçınılmazdı. Ancak hükümet, Alman güdümüne bağlanmakla ve zamanlamadaki yanlışlarıyla ciddî hatalar yaptı.
8. Osmanlı Devletini savaşa Enver Paşa’nın bir tertiple soktuğu iddiaları desteksizdir. Feroz Ahmad, bu iddiaların “ikincil kaynaklara dayanan hatıralar” olduğunu belirtir. Osmanlı hükümeti, savaşa girmemek için çaba göstermiş, fakat Almanya ittifakı feshetme tehdidi yöneltince, müttefiksiz kalma kaygısıyla savaşa girmek zorunda kalmıştır. Savaşa Turan hayalleriyle girildiği de yaygın uydurmalardan biridir. Mustafa Aksakal’ın Harb-i Umumî Eşiğinde Osmanlı Devleti Son Savaşına Nasıl Girdi başlıklı özenli çalışması, Türk ve Alman arşivlerine dayanarak bu hurafeleri çürütmektedir (İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları).
9. Enver Paşa’nın “Alman taşeronu” olduğu görüşü, yanlıştır. Almanya ile ittifakın ölçülerinin kaçırıldığı ve bağımsızlığa gereken özenin gösterilmediği doğrudur. Orada Mustafa Kemal Paşa’nın 20 Eylül 1917 tarihinde Suriye cephesinden Talat ve Enver Paşalara yazdığı rapor tarihsel önemdedir (Atatürk’ün Bütün Eserleri, c. 2, s. 120 vd).
10. Tayyip Erdoğan ve Davutoğlu ile Enver Paşa arasında hiçbir benzerlik kurulamaz. 200 yıllık saflaşmada düşman kampta birbiriyle savaşanlar yan yana konuyor! Birinciler emperyalizm işbirlikçisidir ve padişah taraftarıdır; Abdülhamitçidir. Enver Paşa ise millîdir, vatanseverdir, demokratik devrimcidir; Abdülhamit’in saltanatını yıkan devrimin fedailerinden ve önderlerindendir. Kılıçdaroğlu’nun çok hatalı “Küçük Enver” benzetmesini Kılıç Ali oğlu Altemur Kılıç ağabey düzeltti (Yeni Çağ, 15 Temmuz 2012).
11. Kurtuluş Savaşımız, Birinci Dünya Savaşının devamıdır. Hepsi tek bir savaştır. Türkiye’nin Kurtuluş Savaşı 1914 yılında başladı, 1922’de zaferle ve devrimle sonuçlandı.



12. Savaşın yıkım getirdiği gerçektir. Ama savaş yalnız yıkım getirmedi, en sonunda devrimin ilk çarpışmasıydı. Birinci Dünya Savaşındaki vatan savunması, 30 Ağustos zaferinin birikimine önemli katkıda bulunmuştur. Çanakkale olmasa, Afyon zaferi olmazdı.
13. Türkiye’nin Birinci Savaştaki büyük mücadelesi, milletlerarası alanda da önemli etkilerde bulundu; 1917 Şubatında Rus Demokratik Devriminin ve arakasından 1917 Ekim Devriminin şartlarını oluşturdu.
14. Anadolu’da 23 Nisan 1920 günü Cumhuriyeti fiilen kurarak gerçekleştirdiğimiz Millî Devrimle Birinci Cihan Savaşından bağımsız bir cumhuriyetle çıkmanın temel koşulunu yarattık. Vatanı Meşrutiyetle kurtarmaya başladık, Cumhuriyet kurtardı. Kurtuluş Savaşı Cumhuriyeti getirmedi; tersine Cumhuriyet, Kurtuluş Savaşını kazandı. Ne var ki, Birinci Cihan Savaşındaki direniş olmasa, Cumhuriyetin kuruluşu ve bağımsızlık gecikirdi. Devrimle yönetimi alan İttihatçılar, Ordunun komuta kademesini gençleştirdi, devrimci milliyetçilikle milleti birleştirdi ve ayağa kaldırdı, Kemalist Devrimin yolunu açtı. Sadi Somuncuoğlu, bu konuda yerinde saptamalarda bulunuyor (Yeni Çağ, 19 Mart 2013)
Birinci Cihan Savaşı ile 30 Ağustos zaferi arasındaki bağlantıyı, E. Org. Ergin Saygun, doğru kuruyor: “Türk milletinin kaderini belirleyen ve Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulmasında mihenk taşı olan üç nokta vardır: Çanakkale, Sakarya, Kocatepe (Türk Ordusuna Balyoz, s.29)

İttihatçıları düşmanlarından öğreniniz
İttihatçıların kimler olduğunu ise, onlara düşman Hürriyet ve İtilafçılardan olan Hüseyin Cahit Yalçın’ın ağzından dinleyelim:
“İttihatçı olmadım. Ama bir süre içlerinde bulundum. Bunlar kadar vatansever ve gözü kara kadroları hiç görmedim. Devlet çözülme noktasına gelmişti. Vergi toplanamıyor, borç batağındaki memurlara maaş ödenemiyordu. İttihatçılar başa geçince, nasıl oldu bilmiyorum, öyle bir vergi toplanmaya başladı ki, hayret ettim. Devlete bir disiplin getirilmişti. Artık memurlara maaşları her ay başında muntazam ödeniyor, âdeta devletin yüzüne kan geliyor, devlet diriliyordu.” (Hatıralarından özetleyen Sadi Somuncuoğlu, Yeni Çağ, 19 Mart 2011).

Yazıda gönderme yapılan kitap ve yazılar:
- İlber Ortaylı, 1923 Cumhuriyetin İlk Yüzyılı 2023.
- Erdoğan Aydın, Osmanlının Son Savaşı.
- Sasi Somuncuoğlu, Yeni Çağ, 19 Mart 2011.
- Melih Aşık, Milliyet, 17 Haziran 2012.
- Kılıçdaroğlu, Milliyet, 9 Temmuz 2012.
- Altemur Kılıç, Yeni Çağ, 15 Temmuz 2012.
- Emin Çölaşan, Sözcü, 5 Ekim 2012.
- Nilgün Cerrahoğlu, Cumhuriyet, 6-7 Ekim 2012.
- Hasan Bülent Kahraman, 20 Mart 3013.
- Ataol Behramoğlu, Cumhuriyet, 27 Nisan 2013.
- Orhan Bursalı.