İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek:AMERİKA’NIN CELLÂT BAŞI “RAHMANÜRRAHİM” ROLÜNDE!

Türkiye “insanlık” ve “barış” gösterileriyle bölünmeye götürülüyor. Ve bu oyunu bozacak olanlar, dün hapislere atılarak esir alınıyordu; bugün ise sedyelerde tahliye edilerek esir alınıyor.
BOP Eşbaşkanı, bu oyunun baş aktörüdür. Cellat başıdır. Aynı zama...

Tarih:

Türkiye “insanlık” ve “barış” gösterileriyle bölünmeye götürülüyor. Ve bu oyunu bozacak olanlar, dün hapislere atılarak esir alınıyordu; bugün ise sedyelerde tahliye edilerek esir alınıyor.
BOP Eşbaşkanı, bu oyunun baş aktörüdür. Cellat başıdır. Aynı zamanda baş yargıçtır. Ve oyunda aynı zamanda “rahmanürrahim” rolü de kendisine verilmiştir. Şimdi o roldedir. Bundan sonraki sahne, cellâdın intiharıdır.

Ergenekon-Balyoz mahkemelerinde tutuklama ve tahliye kararlarını kim veriyor?
Yargıç kürsüsünde oturanların böyle bir yetkilerinin bulunduğunu söyleyen pek yok. Böylece gerçeğin hiç olmazsa yarısı saptanmış oluyor.
Yakın zamana kadar tutuklama makamı konusunda bir bulanıklık yoktu. Tayyip Erdoğan yetkinin kendisinde olduğunu açık açık söylüyordu. 19 Aralık 2010 günü Bitlis’te yaptığı konuşmada, “Bizim içeri tıktıklarımız arasında bir tane aydın yok.” diyordu.

Görevli parmaklar F örgütünü gösteriyor
Son zamanlarda Tayyip Erdoğan’ın tutuklamaları başkalarının üzerine atmak için gayret içinde olduğu görülüyor. Basındaki görevliler seferber oldular. Parmaklar, F örgütünü gösteriyor. Tayyip Erdoğan’a kalsa, zindanların kapıları hemen açılacak ama o malum örgüt yok mu!!! Savcılıklar ve mahkemeler bütünüyle onların elinde ve Tayyip Erdoğan’ı kimse dinlemiyor!!!
Tutukluların önemli bir kısmı dâhil, muhalif olduğu söylenen gazete ve yazarlar dahi herkes şimdi bu masalları yayıyor. Tayip Erdoğan’ın Nobel Merhamet Ödülüne aday gösterilmesine az kaldı.

“Ankara’dan haberler” geliyordu!
Hatırlanacaktır, Balyoz Davasının sorguları sırasında da “Ankara’dan haberler” geliyordu! Sorgular üç beş dakikada bitirilmeliydi, cümleten tahliye için söz alınmıştı! O zaman bu köşede yazıldı, askerlerimiz oyuna getiriliyordu. Onların suçsuzluklarıyla oynanıyordu.
Ergenekon-Balyoz davalarında hukuk düzlemi içinde yorumlar yapmak ve kestirimlerde bulunmak, insanlarımızın bir türlü kurtulamadığı gaflettir. Umutlar, “hukuk” kafesi içinde yaralı bir kuş gibi çırpınmaktadır.

Özel mahkemelerin üst makamı
Tayyip Erdoğan, ABD emperyalistlerinin güdümünde, Atatürk Cumhuriyetini yıkmak ve Türk Ordusunu tasfiye için yürütülen düşman harekâtının bir numaralı görevlisidir. BOP Eşbaşkanı, aynı zamanda mahkemelerin de üst makamıdır. AKP’nin Tayyip Erdoğan imzalı “Demokratik Açılım” kitapçığına, “Silivri’de özel mahkemeler kurduklarını” açıkça yazmışlardır.
Tayyip Erdoğan-Abdullah Gül ikilisi,
Ergenekon, Balyoz, Poyrazköy, 28 Şubat, Askeri Casusluk davalarında
Hem polis,
Hem savcı,
Hem yargıç
Hem infaz memuru
Hem de ABD Başkanının parmağının altındaki düğme
konumunda olduklarını kendi ağızlarıyla defalarca itiraf etmişlerdir. İtiraflar kamuoyu önündedir, iki ay önce bu köşede bir kez daha yayımlanmıştır (Aydınlık, 7 Aralık 2012).
Beşiktaş mahkemelerinin yargıçları, belli aralıklarla gelen istihbaratçıların, kendilerine tutuklanacakları ve tahliye edilecekleri bildirdiklerini belirtiyorlar. Yakında kamuoyu önünde de konuşur ve bu millete olan sorumluluklarını yerine getirirler.

Özel mahkeme kararlarının şifresi
Bu davalarda, hangi kararların alınacağını hukuk içinde anlayamazsınız. Ama yürütülen yıkıcı harekâtın gerekleri açısından bakarsanız, her şey aydınlıktadır.
Bölünme anayasası, operasyonun sonuçlarının hukuka geçirilmesidir.
Türkiye’yi bölmek ve Kemalist Devrimi tasfiye etmek için yürütülen “projenin” son aşamasına gelinmiştir.
Tayyip Erdoğan, BDP ile kol kola girmeye zorlanmıştır. Bu zorunlu görevin “iktidarına mal olabileceğini” kendisi de söylüyor (Gazeteler, 11 Şubat 2013). Halkoyuna giderken, bölünmeye direnen millî cepheyi yumuşatmak zorundadır. Bu da yapılan “projenin” gereğidir.

Cumhuriyetin cellâtları ne kadar da merhametli!
Başta “proje”nin patronu Washington emperyalistleri olmak üzere bütün “proje” görevlileri, daha iki gün öncesine kadar “darbecileri temizliyorlar” idi. Şimdi hep birlikte başlarında Ricciardone olmak üzere, gözleri yaşartan bir şefkat içinde tutukluların sağlıkları üzerinde titremeye başladılar. Silivri ve Hasdal’dan ambülânsla tahliye kampanyası başlatıldı.
Tahliye ederek esir etmek
Türkiye “insanlık” ve “barış” gösterileriyle bölünmeye götürülüyor. Ve bu oyunu bozacak olanlar, dün hapislere atılarak esir alınıyordu; bugün ise sedyelerde tahliye edilerek esir alınıyor.
BOP Eşbaşkanı, bu oyunun baş aktörüdür. Cellât başıdır. Aynı zamanda baş yargıçtır. Ve oyunda aynı zamanda “rahmanürrahim” rolü de kendisine verilmiştir. Şimdi o roldedir. Bundan sonraki sahne, cellâdın intiharıdır.

Suçlarını F örgütünün üzerine atarak kurtulamazlar
Tayyip Erdoğan, büyük suçlarını F örgütünün üstüne atarak kurtulamaz.
Bu yıkıcı harekâtın baş sorumluluğu, Abdullah Gül ile O’na aittir.
Her ikisi de, boyunlarında cumhuriyetin hükmüyle dolaşıyorlar. Anayasa Mahkemesi, 31 Temmuz 2008 günlü tarihî kararında AKP’nin cumhuriyet yıkıcısı faaliyetin odağı haline geldiğine hükmederken, her ikisinin de baş sorumlu olduğunu hükme geçirmiştir.
Hükümlüdürler. Cumhuriyetin hükmü infaz edilecektir. O nedenle korkuları yerindedir.

Duvarları yıkarak çıkacağız
Tutuklu olan Mustafa Kemal’in devrimcilerine gelince, Cumhuriyet ve vatan düşmanlarından merhamet dilenmek züldür. Hiçbir tutukluya ve ailesine yakışmaz. Cellâtlara muhtaç oldukları görüntüleri sağlayacak oyunlarda rol almaktansa, ölmek yeğdir.
Biz, bu Silivri, Hasdal, Hadimköy, Maltepe, Sincan, Şakran duvarlarını yıkarak çıkacağız. Halk hareketine güvenelim. Çok kalmadı.