İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek:AMERİKA’DAN YEŞİL IŞIK DİLENMEK!

Atatürk Devrimini kim boğdu, Batı mı, yoksa Doğu mu? Kemalist Devrim nerede tamamlanır, Atlantik’te mi, Asya’da mı? Tayip Erdoğan’ın Şanghay İşbirliği Örgütü açıklamasını bir tek kim ciddiye aldı? CHP çevresinin sık sık tutulduğu ateş nöbeti? Cumhuriyet gazetesi ...

Tarih:

Atatürk Devrimini kim boğdu, Batı mı, yoksa Doğu mu? Kemalist Devrim nerede tamamlanır, Atlantik’te mi, Asya’da mı? Tayip Erdoğan’ın Şanghay İşbirliği Örgütü açıklamasını bir tek kim ciddiye aldı? CHP çevresinin sık sık tutulduğu ateş nöbeti? Cumhuriyet gazetesi özgürlükleri nereden bekliyor? Mümtaz Soysal, CHP’ye hangi aklı veriyor? Amerikanın ipine sarılarak iktidar olunabilir mi?

Türkiye’nin 21. yüzyıldaki konumunun Avrasya’da olacağını herkes biliyor. Ama yine herkes çok iyi bilmektedir ki, Türkiye’nin yükselen Asya uygarlığındaki yerini alması bir devrim meselesidir. O nedenledir ki sistemin sahipleri “böyle şey olmaz” diyorlar.

Atatürkçülere hatırlatma:
Atatürk Devrimi’ni Atlantik’te boğdular
Hem Batıcı hem Atatürkçü olanlara hatırlatmak mı gerekiyor: Atatürk Devrimini, Atlantik’te boğdular.
Hem Atatürkçü, hem Atlantikçi olunmaz.
Olunursa da, Cumhuriyet gazetesi gibi olunur. O zaman NATO’da demokrasiyi ve özgürlükleri keşfedersiniz ve iktidara gelmek için de her onbeş günde bir Obama Duasına çıkarsınız.

Kemalist Devrim ancak Asya’da tamamlanır
Türkiye, Kemalist Devrimi ancak Asya’da konumlanarak tamamlar. Türkiye’nin demokrasi ve özgürlüğe ilerlemesi, ancak Asya’da mümkündür.
AKP iktidarı, Türkiye’nin tepesine Türk Devrimini tasfiye etmek için oturtulmuştur ve görevini yapmaktadır. Deliğe süpürülme yetkisini ABD’ye teslim eden Tayyip Erdoğanlar, ancak memuriyet göreviyle Şanghay İşbirliği Örgütü’ne yönlendirilebilirler. Truva’nın tahta ata bir kez daha kapısını açacağını beklemek ise aşırı iyimserlik olur.
Tayyip Erdoğan-Abdullah Gül ikilisi, Suriye’de, Irak’ta, İran cephesinde, Çeçenistan ve Uygur kışkırtmalarında ve dünyanın her yerinde Asya’nın üzerine sürülen piyondur.
Gerçek cepheleşme böyle iken, Tayyibistan’ın Şanghay İşbirliği Örgütü’ne katılacağı yolunda abartılı tartışmalara tanık oluyoruz. Hüseyin Çelik’in Ricciardione’ye yönelik sözleri de, ABD güdümünde itibar kaybedenlerin sahte gösterileridir.

Bir tek CHP yönetimi ciddiye aldı
Belirtilen stratejik nedenlerle, Tayyip Erdoğan’ın Şanghay İşbirliği Örgütü’ne ilişkin beyanatları, ne Atlantik kıyılarında ciddiye alındı, ne de Asya’da.
O beyanatları bir tek Kemal Kılıçdaroğlu ciddiye aldı, daha doğrusu ciddiye almak zorundadır. Çünkü CHP ricalinin tek umudu, ABD’nin “yeşil ışığı”dır. CHP’de her attan düşen veya her ata binmek isteyen, hemen Atlantik ötesine bağlılık mesajları gönderir. Onların biricik iktidar formülü, Obama yönetiminin gözüne girmektir. Washington’a bağlılık, CHP’nin amentüsü olmuştur.

Atlantik humması
Dikkatinizden kaçmamıştır, CHP çevrelerinde 2002 yılından beri, sık sık “Washington AKP’den vazgeçti” veya “Washington Tayyip Erdoğan’ı deliğe süpürüyor” rivayetleri çıkar. Birden yürekler kabarır, lacivert elbiseler giyilir.
Bu rivayetlerin çıkış merkezi hep Cumhuriyet gazetesidir. Obama, her daim CHP’nin iktidar umudu olarak sunulur. Obama, Anıtkabiri ziyaret etti diye maytaplar yakılır. Anıtkabir merdivenlerine mendiller serilir.
Cumhuriyet gazetesinde, her dalgalanmada, Washington’un artık Tayyip Erdoğan’ın işine son vereceğine yönelik analizlerle sayfalar doldurulur. CHP yönetimi çevresinde ufuklarda “yeşil ışıklar” görülür. Demokrasi de özgürlük de Atlantik ötesinden gelecektir.
Atlantik humması diyebileceğimiz bu hastalık CHP’nin ve Cumhuriyet gazetesinin kanına girmiştir ve son zamanlarda yine ateş nöbetleri tutmuş bulunuyor:


Cumhuriyet, 23 Ocak 2013

Amerika’nın ipiyle iktidara tırmanmak
19 Mayıs’ta, 29 Ekim’de, 10 Kasım’da, 13 Aralık’ta ayağa kalkan milyonlar, dikkat ediniz CHP yönetimi ve çevresini heyecanlandırmadı. Kılıçdaroğlu, Sosyaldemokrat Enternasyonal toplantısında, Türkiye halkı ve kitle örgütleri CHP’yi desteklemediği için karamsarlığını dile getiriyor ve bir tek Batı’nın kendisini desteklediğini söylüyor. Batı derken, Türkiye’nin batısı değil, emperyalist Batı!
Türk milletine güvenmeyen, iktidar olma umudunu ABD emperyalizmine bağlamış ruh hali, sosyaldemokrat çevrelere sinmiştir. Ne hazindir ki, Mümtaz Soysal dahi, Kemal Kılıçdaroğlu’na Amerika’nın ipine sarılarak iktidara tırmanma öğütleri vermektedir.


Mümtaz Soysal, Beyaz Saray’ın Tayyip Erdoğan’a buluşma günü vermemesinden hayli umutlandıktan sonra, ABD ile AKP iktidarı arasında, Suriye ve Irak konusundaki siyaset ayrılıklarının altını çiziyor ve şu sonuca varıyor:

“Belli ki, ABD vaktiyle pek yararlı saydığı bu iktidarı, Türkiye de dahil bütün Batı’nın ortak çıkarlarına ters düştüğünü fark ettiği için çizmiş ya da çizmek üzeredir. Genellikle, iktidarla ilgili böyle durumlarda doğal olan, önce ana muhalefete yaklaşmaktır. Yaklaşmıyorsa neden?
“Asıl neden, Washington haberinde vurgulandığı gibi, CHP’nin ulusalcılığı ve Amerikan karşıtlığı mıdır, yoksa iktidara yürümekteki beceriksizliği ya da iktidara geldiğinde gerçek demokrasi ve cumhuriyetçilik açısından başarı olasılığının düşüklüğü mü?” (Cumhuriyet, 2 Şubat 2013)

Atlantikçiler bırakalım iktidar olmayı
AKP’nin muhalifi bile olamazlar
Cumhuriyet gazetesi koleksiyonunda, son on yılda bu minvalde yazılmış kaç yüz yazı var acaba?
Atlantik’ten iktidar dilenmeyi bırakalım Atatürkçülüğü ve devrimciliği, demokrasi ve özgürlükler açısından nasıl tanımlayabilirsiniz?
Türkiye’de Kemalist Devrimi tasfiye eden ABD emperyalizmi ile “gerçek demokrasi” ve “gerçek cumhuriyetçiliği” bir araya getirmek şaşkınlık mıdır, yoksa çaresizlikten Amerikan ipine sarılmak mıdır?
Şanghay İşbirliği Örgütü tartışması, CHP’nin ve çevresindeki düşünürlerin Batılı emperyalistlere sadakatini bir kez daha sergiledi.
AKP’den daha Atlantikçi olduklarını söyleyenler, AKP iktidarını yıkamaz, AKP iktidarını yeniden ve yeniden üretirler.
İktidar olmak için Amerika’dan “yeşil ışık” dilenenler, Tayyip Erdoğanların iktidarını kuvvetlendirmekten başka bir şey yapamazlar.
Bunlar, bırakalım iktidar olmayı, AKP’nin muhalifi bile değiller.