İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek: ALPARSLAN BERKTAY VE METİN KURT

Üç kardeş, üçü de öyleydi. Erdoğan, Alparslan ve İlhan Berktay ağabeyler. Genç kuşakların tanıması, bilmesi, örnek alması gereken seçkin sosyalist aydınlarımızdandı. Her şeyden önce Türkiye’nin devrimci tarihinden beslenen gerçek devrimci aydınlardı. Mücadelenin ha...

Tarih:

Üç kardeş, üçü de öyleydi. Erdoğan, Alparslan ve İlhan Berktay ağabeyler. Genç kuşakların tanıması, bilmesi, örnek alması gereken seçkin sosyalist aydınlarımızdandı. Her şeyden önce Türkiye’nin devrimci tarihinden beslenen gerçek devrimci aydınlardı. Mücadelenin hayâli mevzilerde değil, Kemalist Devrim aşamasında olduğunu derinden kavramış, ayakları yere basan devrimcilerdi.

Alparslan Berktay, bir karakter anıtıydı. Pırıl pırıl bir devrimci aydın, başıdik, dürüst bir kişilik, Bilimsel Sosyalizme adanmış bir hayat, gösterişsiz ama dayanıklı bir dava adamıydı. Son nefesine kadar halkına, vatanına, Cumhuriyetine ve büyük özlemlere tereddütsüz bir bağlılıkla yaşadı. Aynı zamanda halkın gerçek hekimiydi. İnsan sağlığına sunulmuş karşılıksız emeğiyle de örnekti.

Geleneğin köklü aydınları
Üç kardeş, üçü de öyleydi. Erdoğan, Alparslan ve İlhan Berktay ağabeyler. Genç kuşakların tanıması, bilmesi, örnek alması gereken seçkin sosyalist aydınlarımızdandı. Efendilikleri, nezâketleri ve dürüstlükleriyle unutulmaz insanlarımız.
Köksüz ve rüzgârlara kapılan türden değillerdi. Her şeyden önce Türkiye’nin devrimci tarihinden beslenen gerçek devrimci aydınlardı. Mücadelenin hayâli mevzilerde değil, Kemalist Devrim aşamasında olduğunu derinden kavramış, ayakları yere basan devrimcilerdi. Dayanıklı olmaları, kararlılıkları oradan geliyordu. Bir toplumun ancak önündeki sorunları çözeceğini bildikleri için, o cephede savaşıyorlardı. Türkiye’nin Namık Kemallerden Mustafa Kemallere uzanan devrimci birikiminin değerini, o birikime hayatlarını katarak anlamışlardı. Ve sosyalist hareketin de Şefik Hüsnülerden bugünlere uzanan geleneği içinde yer almışlardı. O geleneği genç kuşaklara taşıdılar. Onlara çok şey borçludur bu ülke.

Her dönemeçte doğru tavır
Alparslan Berktay’ı 45 yıldır tanıyorum. Her dönemeçte doğru tavrı almıştır. 1960’larda millî demokratik devrim aşamasında olduğumuzu belirleyen ve bugün çok daha hayati önem taşıyan çizgide en sağlam duranlardandır. Devrimciliği gerçekçiliğindedir.
1970 öncesinde ortaya çıkan bireysel macera eğilimlerinin getireceği kayıpları, heyecanlı genç arkadaşlarımıza bütün dürüstlüğüyle anlatmış, gençlerin sırtını sıvazlamamıştır.
Sovyetler Birliği’nin kapitalizme geri dönüş yolunda olduğunu görmüş, o çizginin ufkunun kapalı olduğunu cesaretle savunmuştur. Hayat, onu haklı çıkarmıştır.
12 Eylül’de ve sonrasında teslimiyetçi eğilimlere ve dönekliğe karşı kararlı duruşuyla da herkese örnek olmuştur.

Nikâh tanığımız



Alparslan Ağabey, Şule ile benim nikâh tanığımızdır. Şule ile hayatımıza ve çocuklarımıza esin verecek seçimler yapmaya hep özen gösterdik. Mehmet’in kirvesi Cemal Süreya ve Can’ın kirvesi Fikret Otyam, hep hayatımıza ışık veren, bizlere esin veren aydınlarımızdır.

Foça’dan gelen haber
20 gün kadar önceydi. Şule Foça’nın aydınlarıyla toplanmıştı. Bizim Pazartesi telefon konuşmalarımız vardır. Alparslan Ağabey’in de Foça’ya toplantıya geldiğini söylemişti ve bana bir müjde verdi. Alparslan Ağabey Partimize resmen kayıt yaptıracağını belirtmiş. O, bizlere örnek olan ve her mücadelede en önde yer alan kişiliğiyle zaten 44 yıldır Partimizin içinde olmuştur.
Hayatını Bilimsel Sosyalizme adayan eski kuşak devrimcileri kaybettiğimiz zaman, hep aynı sadakatsizliğe tanık oluyoruz. O insanların bütün ömürlerini verdikleri dava perdeleniyor. O büyük değerler, bu sistemin kabulleneceği sıfatlarla takdim ediliyor.
Bu kurnazlıklarda, dürüstlük yok. Ama aynı zamanda o değerli insanlara saygısızlık var.

Metin Kurt
Metin Kurt’u hiç beklemediğimiz bir anda birden yitirdik.
O’nu tanımak bana mutluluk vermişti. Birkaç kez Kemalettin arkadaş ile geldiler, görüştük.
Metin Kurt, bir ahlâk timsaliydi. Bütün görüşlerinin, bütün eylemlerinin tek ölçüsü emeğin namusuydu.
Ona göre yolumuzda dereler, tepeler, geçitler, yokuşlar yoktu. Saf bir ahlâkla aşılacak dümdüz bir yol vardı.
18. yüzyılın Ütopik Sosyalizmini hatırlatan bu tür namus savaşçıları, insana program ve siyaset açısından hayâlci görünebilirler. Ancak her toplumun yalnızca namusu ve cesareti temsil eden insanlara da ihtiyacı vardır. Metin Kurt onlardan biriydi ve bu özelliğiyle O’nu çok sevmiştim. Özlemle anıyorum.