Erol Manisalı’ya selam. Almanya Quo Vadis? Atlantik’in ve Asya’nın önündeki ufuk? ABD’nin önündeki çengel? Dünyanın önündeki soru? Türkiye’nin önündeki eşik ve fırsat? Parababalarımızın hali pür melâli? Milletin güçlerinin büyük sorumluluğu?
Kendisini özlemle selamlıyorum, dostların en haslarından Erol Manisalı ile asırlık tartışmalarımız vardır. Görüşlerimiz çarpışırken, arkadaşlığımız pekişmiştir. Bir de, Atlantik içindeki ayrılıkların boyutlarıyla ilgilidir.
Almanya, Atlantik iskelesinden palamarı çözüyor
Dünya, çok önemli bir olayı yaşıyor. Almanya, ABD ile kaderini ayırmakta ve Çin ile Rusya’ya yaklaşmaktadır. Bu yüzeydeki siyasal tercih değildir; temelde iticileri vardır.
Dahası Almanya, öncü konumdadır; Sarkozy’lere bakmayın, Fransa eninde sonunda De Gaulle’ün Fransasıdır ve onun yönü de yükselen Asya’ya doğrudur.
Çin, hep kucağını açmış, onları bekliyor. Rusya ise Almanya’yı borularla Doğuya bağlamış bile.
Batı Avrupa ile Rusya ve Çin arasında gelişen ekonomik ilişkiler, geri dönülmez bir yola girmiştir. İkinci Dünya Savaşı sonrasında ABD’nin denetimine düşen Batı Avrupa, ana karasıyla buluşmaktadır. Dünyanın eski kıtası olan Avrasya (Avrupa+Asya), şimdi adım adım tekrar bütünleşmektedir.
Karşılıklı bağımlılık mı
Hegemonya kapışması mı?
Dünyadaki bütün büyük ülkelerin, ABD ve AB’den Çin, Rusya ve Hindistan’a kadar “karşılıklı bağımlılık” (ınterdependent) içinde olduğu teorisini gerçekçi sayamıyorum. Evet bağımlılıklar vardır; ama emperyalizm son tahlilde büyük devletler arasında kuvvet kullanarak yürütülen hegemonya mücadelesidir. Kapitalizm, çok sayıda sermaye arasında rekabettir ve aynı zamanda devlet halinde örgütlenmiş sınıflar arasındaki mücadeledir. Kaldı ki bugün yaşanan olay, emperyalist devletler arasında hegemonya kapışmasının ötesinde inişe geçen Atlantik ile Asya’nın yükselen bağımsızlıkçı, kamucu, halkçı ülkeleri arasındadır.
“Ultra Emperyalizm” teorileri zaman zaman piyasada beğeni kazanır ama büyük savaşlar emperyalizmin doğasındadır. Dünyada tek bir emperyalizm olsa, o artık emperyalizm değildir.
Atlantik ile Asya karşılaştırması
Atlantik, kocamıştır.
Asya, gençtir.
Atlantik, yorgundur.
Asya, diridir.
Atlantik, karamsardır.
Asya, umutludur.
Bu gerçekleri, Asyalılar kadar Atlantikçiler de görüyor. Almanya’nın kıdemli başbakanlarından Helmut Schmidt Geleceğin Devleti (Die Mächte der Zukunft) adlı kitabında, bu süreci daha 2000’li yılların başında tahlil etmişti. Alman büyük sermayesinin önemli kurmaylarındandır.
Kapitalist ülkelerin en dirisi olan Almanya, Atlantik’in yıkımını görmekte ve kendine yeni bir “yaşam alanı” (Lebensraum) aramaktadır. Hitler bunu Doğuyu Zorlama(Dräng nach Osten) sloganıyla zor kullanarak yapmaya kalktı. Almanya, hem dersini aldı, hem de artık zorlama kabiliyeti yoktur. Doğuya elini uzatarak yönelmiştir. O kadar ki, kendi ülkesinde bile Doğuya kayıyor. Başbakan Merker Doğuludur; şimdi kendisine yine Doğulu bir Cumhurbaşkanı Joachim Gauck’u seçmektedir.
ABD’nin önündeki soru
Bütün dünyanın önünde
ABD, Asya’nın yükselişine hangi cevabı verecektir: Savaş mı, yoksa Okyanus ötesindeki kabuğuna çekilip iç savaş mı?
Dünya, bu soruyla karşı karşıyadır.
Bu soru, en çok Çin’i, sonra Rusya ve Hindistan’ı ilgilendiriyor. Ve elbette dünyanın rekabet odağında bulunan Orta Asya ve Orta Doğu’yu.
Çin, ABD’yi “barışçı yoldan geçme” çizgisi izliyor. Geçiyor da! Ama “barışçı yol”a, ne zamana kadar izin var? Buna ABD karar verecektir.
Çin ise, barışı uzatmak için siyaset üretirken, şimdi direnmek için siyaset üretmeye başlamıştır. Çok önemli bir yeniliktir!
Bizim parababalarımıza gelince
Bizim Atlantik’e zincirlenmiş olan parababalarımıza gelince, Türkiye’ye ABD’nin talimatıyla AB kapısına bağlattılar. Şimdi o bağlandıkları kapı Asya’ya doğru seyir halinde!
Tayyip Erdoğan-Abdullah Gül ikilisi ise, Türkiye’yi ABD’nin zoruyla Haçlı Seferi’ne sürüklüyor. Çok müşkül haldeler.
Biz halk güçlerinin sorumluluğu
Biz, Türkiyemizi Kemalist Devrim temelinde yeniden kurma kararındaki, halk güçleri ise, çok elverişli bir tarihsel eşiğe dayanmış bulunuyoruz.
O eşiği tanımlayalım:
- Asya, yükseliyor.
- Asya; Suriye, İran ve Irak’ta ABD’ye direniyor.
- Atlantik çatırdıyor; Almanya Asya’ya ilanı aşk ediyor.
Türkiye, bu elverişli koşullarda, BOP Eşbaşkanlığı’nın faşizme ilerleyen Sıcak Para Diktası altında Haçlı Seferinin piyonu olursa, bunun sorumluluğu, biz öncülerin omuzlarındadır. Birinci vazifemiz, Sıcak Para Diktasını yıkmaktır.
Bütün vatansever, ilerici, halkçı güçleri uyarıyoruz. Ayağı Türkiye toprağına basan herkese sesleniyoruz:
Önce tarihsel sürece uymayan şu karamsarlıktan kurtulalım. Sürecin, Türkiye’nin önüne açtığı ufku görelim.
Yavaş yavaş müdafaa mevzilerinden hücum mevzilerine yönelmeye hazır olalım.
Bir hükümet seçeneği yaratmak, başarının başıdır.