Bizi en çok mutlu eden nedir? Benbencilik, özel çıkarcılık mı yoksa vericilik,
elseverlik mi? Antalya kıyısındaki o fotoğrafın uyardığı duygular ve düşünceler. Kürt
katırcıları ne tanıyordu ve ne de bir kez daha görecekti! Mercan büyüyünce ne
olacak? Mucizenin kaynağını Cumali Karagöllü’ye sorun.
Geçen hafta gazetelerde bir resim yayımlandı. Antalya kıyıları, kumların
üzerinde boğulmuş bir insan yatıyor ve çevresinde çocuklar oynuyor, insanlar kendi
keyiflerinde. Dehşet verici bir manzaraydı. Acaba ben mi aşırı duyarlıydım. Ama
Ergenekon duruşmalarında bizim geleneksel değerlerimize bağlı aydınları da aynı
duygular içinde gördüm.
En sevdiğimiz şeyler en sevdiklerimiz içindir
12 Eylül döneminde ikinci kez tutuklandık. Alişan Can ve Mehmet Perinçek 5
yaşındalar, Can ciğer arkadaşlar. Alişan Can evindeki bütün oyuncakları topluyor.
Babasının emektar bir Volkswagen’i var, onun bagajına dolduruyor ve arkadaşı
Mehmet’e getiriyor. Oyuncakların arasında Alişan’ın çok sevdiği o kırmızı otomobil de
var. Annesi bankalarımızda uzun yıllar hukuk müşavirliği yapmış, insanlık örneği
Semin Can, “Bunu da götürüyoruz değil mi” diye soruyor. “Evet” diyor Alişan,
“Çünkü o kırmızı otomobil benim en sevdiğim oyuncağım. Mehmet’e asıl o kırmızı
otomobili götürüyorum.”
Elseverlik kültürü
“Bizi en çok mutlu eden güzellikler, diğer insanlar içindir; sevdiklerimiz içindir.”
Bu, bir kültürdür. Geçende İsmet Özçelik, Gazipaşa köylerindeki annesini anlatmıştı.
Babaannem Rahmiye Perinçek’i hatırladım. Hepimizin neneleri, dedeleri öyleydi.
Yıl 1965. Eğin Apçağa köyüne ziyaretine gitmiştim. Sabah 6’da kalktık,
babaannem yok. Biraz sonra geldi. Şafak atarken, çıkını yapmış, karşıya Kırkgöz’e
gelen Kürt katırcılara ekmek, peynir, domates, reyhan götürmüş. 75 yaşındaydı o
zaman. Yol gidiş geliş 3 saatten fazlaydı. Kürt katırcıları tanımıyordu ve bir daha
görmeyecekti. Ama onlara sıcak ekmek götürecekti. Mutluluk kaynağı buydu.
Elseverdi; el güzeliydi.
Alişan’ın arkadaşları
Mehmet Perinçek, sünnet olduğu zaman 8 yaşındaydı. Ablası Kiraz 10 yaşında.
Mehmet’in kirvesi Cemal Süreya. Sünnette Mehmet’e dedeleri, eş-dost, arkadaşlar
altınlar taktılar, para verenler oldu. Küçük bir servet.
Yıl 1986, 2000’e Doğru dergisini çıkarmak için hummalı bir çalışma içindeyiz.
Özellikle dergiye kaynak olarak arkadaşlar, dostlar varlarını yoklarını veriyorlar.
Kiraz ve Mehmet bu ortamın içindeler. İki kardeş baş başa veriyorlar. Bir fikir çıkıyor,
sünnette Mehmet’e armağan edilen altınları ve paraları 2000’e Doğru dergisine
vermeyi kararlaştırmışlar.
İki kardeş armağanları götürdüler, içinden yalnız birer dondurma parası almayı
da tartışıp uygun bulmuşlar. Armağan edenlerin armağanları yerini bulsun diye.
Mek-mak peşinde bulunan mutluluk
Kiraz Perinçek Karavit, Boğaziçi Üniversitesi’nde sosyoloji öğrenimi gördü.
Strasbourg’ta burs kazandı, yüksek lisans yaptı. İngilizce ve Fransızca yanında
Çince öğrenmek için gitti 3 yıl Çin radyosunda çalıştı. Öğrendi. Şimdi Boğaziçi
Üniversitesi’nde Soğdlar üzerine doktora çalışması yapıyor. Soğdlar kim diyeceksiniz,
Orta Asya uygarlığını yaratan İrani kavimlerden ve Göktürklerle uygarlık ilişkileri
önemli.
Kiraz, benim Türkçedeki mastar eki olan –mek –mak’ın 8. yüzyıl sonrasında
Türkçeye nasıl girdiği meselesinin peşine düştüğümü biliyor. Soğdça sözlükler ve
Soğd tarihi üzerine koca koca kitaplar yollamış. Kızı Mercan’a eline geçen her şeyi
çevresindekilere ikram etmeyi öğretmiş. Mutluluğun kaynaklarını tanıyor.
Mercan büyüyünce TGB’li olacak
Mercan, büyüyünce TGB’li olur, şimdiden belli.
TGB’li gençler, Alişan Can’ların o Anadolu’nun toplumcu kültürünü ayağa
kaldırıyorlar. Hepsi “kırmızı otomobillerini” topluma, vatana, devrime seve seve
veriyorlar. Hepsi Mustafa Kemal’in gençleri. ABD’li filo neferlerinin kafasına çuvalı
geçiren namuslu gençler.
Vererek mutlu olmak
Bireycilik, çıkarcılık bütün dünyada stratejik çıkmazda. En çok da Türkiye’de.
Herkes Ulusal Kanal ve Aydınlık için, bir “mucize” diyor. Aydınlık’ın Dağıtım ve
Satış Müdürü Cumali Karagöllü’ye sorarsanız, şaşılacak bir şey yok. O da hayatını
vererek mutluluğu bulanlardan.
İnsanlar, evlerini, birikimlerini, babadan anadan kalanları veriyor. Bu, bizim
mayamızda var.
Söküp atamazlar
Antalya’daki o fotoğraf, beni çok kaygılandırmıştı. Ama o gün 52 yıllık can
yoldaşım Prof. Dr. Cahit Can görüşe geldi. Hayatında hiçbir zaman avukatlık
yapmayan Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Hukuk Sosyolojisi ve Felsefesi
Kürsüsünün emektar başkanı Cahit, sırf benimle görüşmek için binlerce lira masraf
yapıyor, avukatlık ruhsatı almış geldi, kucaklaştık. Cahit, Alişan’ın babası. Alişan’ın
kırmızı otomobilini hatırladım ve içim rahatladı. Antalya’daki o fotoğraftan
korkmuyorum, Alişanların kökü bu topraklarda.
Bu topraklardan kırmızı otomobilini sevdiklerine verenlerin kültürünü söküp
atamayacaklardır.
Hayat, bize elbirliğini, elseverliği dayatmaktadır.
Bireysel çıkarcılık, insanlığın 1,5 milyon yıllık serüveninde birkaç bin yıllık geçici
bir dönemdir.