İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek: AKP BÖLÜYOR DEVRİM BİRLEŞTİRİR

ABD’nin AKP marifetiyle kurduğu sistem, Türkiye’yi bölüyor. Millet ve vatan bu sistemin dayatmasıyla bölünüyor. Türkiye’nin sistem içinde birleşme şansı yoktur. Türkiye birleşecekse, bundan sonra ancak bir devrimle birleşebilir. Çünkü Türkiye’yi birleştirecek progr...

Tarih:

ABD’nin AKP marifetiyle kurduğu sistem, Türkiye’yi bölüyor. Millet ve vatan bu sistemin dayatmasıyla bölünüyor. Türkiye’nin sistem içinde birleşme şansı yoktur. Türkiye birleşecekse, bundan sonra ancak bir devrimle birleşebilir. Çünkü Türkiye’yi birleştirecek program, bu düzen içinde uygulanamaz.

AKP, 1996’dan 2002’ye kadar devam eden bir tertiple, Türkiye’nin başına milleti ve ülkeyi bölme göreviyle getirilmiştir. Bugün bu işlevi bütün çıplaklığıyla ortaya çıkmış bulunuyor.

AKP, yalnız Türkiye’yi bölmüyor; Ortadoğu’nun mazlumlarını da bölüyor; bu medeniyet coğrafyasının bağrına Haçlının hançeri olarak saplanmıştır. Bugün ABD ve İsrail’in bölgemizdeki en önemli dayanağı Türkiye’deki Tayip Erdoğan-Abdullah Gül yönetimidir.

Daha önemlisi AKP, bu bölücü misyondan vazgeçemez. Çünkü:

Bölünmenin memurları bölüyor
Birincisi, AKP’yi resmî kurucuları kurmadı; “Haçlı seferi” ilan edenler tarafından kuruldu. 1997 yılı Ocak ayı sonunda CIA'nın yan kuruluşu Rand Corporation’ın ABD Hükümetine verdiği raporda, "İran'da Şah'ı terk etmede ABD gecikti. Türkiye'de aynı hatayı yapmayalım. Geleneksel ANAP, DYP gibi partilerle Türkiye'yi denetim altında tutma imkânı artık kalmamıştır. ABD, Türkiye’deki çıkarlarını İslamcı partiyle koruyabilir ve uygun gördüğü misyonu uygulatabilir. Bu bakımdan gecikmeyelim. Artık Refah Partisi'ni iktidar seçeneğimiz olarak destekleyelim" deniyordu. Aynı raporda, Tayyip Erdoğan'a veliaht ve geleceğin başbakanı gözüyle bakılıyordu. ABD kaynakları Abdullah Gül'den de geleceğin Dışişleri Bakanı olarak söz ediyorlardı (Doğu Perinçek Leyla Tavşanoğlu'na aktarıyor, Cumhuriyet, 16 Şubat 1997).
CIA kuruluşunun 1997 yılı başındaki bu tasarımı aynen uygulandı. Tayip Erdoğan ve Abdullah Gül’ün ABD ve İsrail’e bağımlılıkları, kendilerinin açıkça itiraf ettikleri üzere ancak memuriyet kavramıyla açıklanabilir. Tayyip Erdoğan, ABD projesinin Eşbaşkanı olduğunu 34 yerde söyledi. Abdullah Gül de, ABD Dışişleri Bakanı Powell ile 2 Nisan 2003 günü “2 sayfa 9 maddelik gizli anlaşma yaptığını” övüneyim derken ağzından kaçırdı (Vatan, 24 Mayıs 2003). Cüneyt Zapsu, ABD yetkililerine “Deliğe süpürmeyin, kullanın onu” diyerek, Tayip Erdoğan’ın Washington’a bağlılık derecesini en açık ifadeyle ortaya koymuştur.

Sıcak paraya bağımlılık bölüyor
İkinci olarak AKP yönetimi, sıcak paraya bağımlılığı nedeniyle de ABD’nin tam denetimi altına girmiştir. AKP’ye hükmeden sermaye grubu, bazılarının söylediği gibi Anadolu’daki yeşil sermaye değildir; sıcak para komisyoncuları, büyük faizciler, borsa vurguncuları ve tarikat rantçılarından oluşan bütünüyle asalak bir sınıftır. Bunlar, emperyalizme göbekten bağlıdır. Türkiye, onların saltanatı uğruna bölünmektedir.

Mezhepçilik ve tarikatçılık bölüyor
AKP’nin dinciliği birleştirici değil bölücüdür. Hem mezhepçi olduğu için bölücüdür; hem de tarikat ve cemaat ayrılıklarıyla da bölmektedir. Ortadoğu’ya bakınız, dincilik her yerde bölücü görev yapmaktadır. Bunu kışkırtan Atlantikçiler, Ortadoğu’nun Sünnî ve Şiî kuşağına bölünmesini işliyorlar.

Etnik bölücülük bölüyor
AKP, Kemalist Devrimin büyük millet oluşturma ve çağdaşlaşma tasarımına karşı küresel mafyanın etnik bölücülük siyasetini uygulamaktadır. Tayyip Erdoğan, her ağzını açışta tıpkı PKK gibi, “Kürt, Çerkez, Laz, Gürcü, Boşnak” gibi etnik ayrılıkları bilinçlere işlemekte ve derinleştirmektedir.

Çağdaşlığa düşmanlık bölüyor
AKP, çağdaşlığa düşmanlık yoluyla da bölücü bir rol oynuyor. Türkiye’nin geleneğinde bulunmayan türbanı kullanarak bölücülük yapmışlardır. AKP yöneticileri, Çağdaş Türkiye’ye kin duymaktadır. Bunu her fırsatta açığa vurmaktan kaçınmıyorlar. Çağdaş Türkiye’yi temsil eden Akdeniz ve Ege kıyıları ile Trakya’ya hep kem gözle bakıyorlar. Çok çarpıcıdır, Mehmet Aksoy’un Kars’taki heykelini “ucube” diye yıktıran Tayyip Erdoğan, “Ha şimdi Karşıyaka Belediyesi talip olmuş, ne kadar güzel, gelsin alsın, gitsin ve Karşıyaka’da diksin, Hiç müdahalemiz yok.” demiştir (Hürriyet, 15 Ocak 2011). Karşıyaka’yı açıkça kendisine yabancı bir ülke gibi görmektedir.

Bu sistem Türkiye’yi bölüyor
Türkiye, bugün hızla bölünüyor. AKP’nin Abdullah Öcalan’ı muhatap kabul etmesi, Oslo görüşmeleri, Yeni Anayasa yoluyla PKK hükümetçikleri kurma girişimi ve Barzanistan’ı resmen devlet olarak tanıma hazırlığı geldiğimiz yeri tanımlıyor. Daha önemlisi, bugün Güneydoğu’nun birçok yerinde PKK yönetimlerinin oluşmasına yol verilmiştir. Ergenekon-Balyoz tertipleriyle bölünmenin karşısına dikilecek millî güçlerin temsilcileri hapislere atılmıştır. CHP ve MHP de, Yeni Anayasa sürecine bağlanarak ve AKP iktidarını yasal kabul ederek, bölünmeyi destekleyen konumlara yerleştiler.

Türkiye artık ancak devrimle birleştirilir
ABD’nin AKP marifetiyle kurduğu sistem, Türkiye’yi bölüyor. Millet ve vatan bu sistemin dayatmasıyla bölünüyor. Türkiye, bu bölünmeye ancak bir devrimle cevap verebilir. Türkiye’nin sistem içinde birleşme şansı yoktur. Türkiye birleşecekse, bundan sonra ancak bir devrimle birleşebilir. Çünkü Türkiye’yi birleştirecek program, bu düzen içinde uygulanamaz:

- ABD böldüğüne göre, Türkiye ABD denetiminden kurtularak birleşebilir.
- Sıcak para diktası böldüğüne göre, Türkiye millî ve halkçı ekonomiyle birleşebilir.
- Mezhepçilik ve gericilik böldüğüne göre, Türkiye Kemalist devrimin laikliği ve aydınlanmasıyla birleşebilir.
- Atlantik sistemi, bölünmeyi dayattığına göre, Türkiye bölge ülkeleriyle işbirliği ve Avrasya ittifakıyla birleştirilebilir.
Bu program, bir devrim programıdır.
Türkiye’nin bütünlüğü ve devrim bu tarihsel durakta buluşmuşlardır. Anlamayanlar, bölünmeye teslim olurlar.