İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek:ABD VE İSRAİL’İN “KÜRT” KORİDORU

Bugün Ortadoğu’da cepheleşme, “Kürt” Koridoru ekseninde yeniden biçimleniyor.
“Kürt” Koridoru, Irak’ı kuzeyindeki Barzanistan’ın Doğu Akdeniz’e çıkması olarak tanımlanıyor. Bu arada Irak’ın buğday ambarı olan Telafar’da “Kürt” Koridoru içinde kal

Tarih:

Bugün Ortadoğu’da cepheleşme, “Kürt” Koridoru ekseninde yeniden biçimleniyor.
“Kürt” Koridoru, Irak’ı kuzeyindeki Barzanistan’ın Doğu Akdeniz’e çıkması olarak tanımlanıyor. Bu arada Irak’ın buğday ambarı olan Telafar’da “Kürt” Koridoru içinde kalıyor. “Kürt” Koridoru petrol+buğday+deniz kapısıdır.
“Kürt” Koridorunu açma kararında olanlar, ABD ve İsrail’dir. İkisi, Suriye’yi bölmek peşindedirler.

ABD politikası
Obama’nın danışmanlarından Hannah, önümüzdeki süreçte Suriye’nin 4 parçaya bölüneceğini yazdı (New York Times).
Kürdistan’ın mimarı Henri Barkey, Türkiye’ye “Suriye’deki Kürdistan’a alışın” çağrısı yaptı (M. Ali Güller, Aydınlık, 3 Kasım 2012).
Deniz Hakan arkadaşımızın yazısından öğrendiğimize göre, Washington Enstitüsü mensuplarından Soner Çağaptay, 24 Ekim 2012 günlü raporunda, Suriye’nin kuzeyinde bir Kürdistan kurulmasının Türkiye için, “yüzyılda bir yakalanacak bir fırsat” olduğunu belirtmiş (Aydınlık, 2 Kasım 2012).

Amerikancıların politikası
Türkiye’de ABD siyasetlerini piyasaya sürmekle ün yapan Aslı Aydıntaşbaş da, “”Suriyeli Kürtlerle” ve adını vererek PYD ile işbirliğini savunuyor. PYD’nin “PKK ile bir organik bağı olmadığını anlatmaya çalışıyor ve bu örgütün Esad’ı devirmek için, Türkiye’ye “barış çubuğu uzattığını” yazıyor. Çok aydınlatıcı bir yazı. Başlığı da her şeyi anlatıyor:


(Milliyet, 30 Temmuz 2012)

Aydıntaşbaş, kuşkusuz bu politikayı kendi adına açıklamıyor. ABD’ye en bağımlı büyük sermayenin ve Fethullah cemaatinin eğilimini dile getiriyor.

“Kürt” Koridorunda
Tayyip Erdoğan-Abdullah Gül çatlağı
Suriye’de “Kürt” Koridoru konusunda, ABD ile Tayyip Erdoğan’ın politikalarının şu anda ayrıldığı görülüyor. Erdoğan, Almanya’dan dönerken, uçakta, Suriye’nin Irak gibi bölünmesine karşı olduğunu söylüyor. Hatta Barzani’yi de uyarmış. “Böyle bir şey olması halinde tavrımız Irak gibi olmaz” demiş. Bu tavrın Genelkurmay merkezli olduğu açıktır. Tayyip Erdoğan “Kürt” Koridoruna karşı çıkan bu tavrını ne kadar sürdürür, göreceğiz. Ama şimdiden Abdullah Gül ve Davutoğlu cephesinden baskı altına alındığı görülüyor. Bu ikili, “Kürt” Koridoru’nun Türkiye’deki en birinci yandaşları olarak faaliyettedir.
Tayyip Erdoğan’ı temsil eden basın organlarında PKK’yi desteklediği için ABD’den yakınmalar başlamıştır.
Yeni Şafak, Hürriyet gazetesini PKK ile İsrail ve PKK ile ABD arasındaki ilişkiyi örtbas ettiği için eleştiriyor.
Tayyip Erdoğan’ın en yakınında bulunan Yalçın Akdoğan, “Türkiye’nin dostlarının PKK’yi denklemden çıkarmaya yönelik girişimleri sabote ettiklerini” yazıyor” (Star, 19 Ekim 2012).
Yine Tayyip Erdoğan yönetiminden bir yetkili, ABD ve AB’nin “PKK’nin şimdilik bir şekilde oyunun içinde olmasını istediklerini” belirtiyor (Fatih Altaylı, aktarıyor, Haber Türk, 20 Ekim 2012).
Bütün bu haberleri, yalnız Hürriyet değil, Aydınlık da yayınlamadı.

Barzani’nin politikası
Barzani, ABD’nin kuklası olarak “Kürt” Koridoru politikasının hizmetindedir. Ama Tayyip Erdoğan, onu uyardığını söylüyor. Ancak Barzani, Davutoğlu üzerinden, Türkiye’yi “Kürt” Koridoru siyasetinin içine çekmeye çalışıyor. Barzani’nin Milli Eğitim Bakanı Sefin Dizai, Davutoğlu Erbil yolundayken, “Türkiye PYD ile görüşmeli” açıklaması yaptı. Barzani, PYD’ye mecburdur. Çünkü o Koridoru başkasıyla açamaz.
Talabani ise, Barzani’yi “Kürt” Koridoru’nda yalnız bırakıyor, hatta Barzani’nin yüzde 24 oy alan muhalifi Noşirvan Mustafa ile görüşmeler yapıyor. Bu ikili, Irak hükümetine yaklaşma eğiliminde (Rafet Ballı, Aydınlık, 20 Ekim 2012).

PKK/BDP’nin politikası
“Kürt” Koridorunun ABD ve İsrail’den sonra en heveslisi, PKK olarak gözüküyor. “Kürt” Koridorunda PKK+PYD+ Barzani el ele vermiş durumdalar. Ancak Barzani, Türkiye+Irak+Talabani+Noşirvan Mustafa tarafından kuşatıldığı için, PKK kadar atak hareket edemiyor. Suriye’nin kuzeyinde Barzani’nin değil PKK’nin etkin olması da bir başka neden.
Nisan sonundaki ABD gezisinden sonra Gülten Kışanak, ABD’nin PKK hakkındaki tutumunu şöyle özetledi: “ABD Kürt sorununu çok iyi anlamış. (…) PKK’nin Kürt sorununun önemli bir parçası olduğunu, Kürt sorunu çözülecekse PKK’nin de bununla birlikte çözülmesi gerektiğini söylüyorlar.
PKK’nin yasal partisi olduğunu gizlemeyen BDP Eşbaşkanı, “ABD’den rol talep ettiklerini açık açık vurguladı (Radikal ve Cumhuriyet 3 Mayıs 2012).
BDP Eşbaşkanlarından Selahattin Demirtaş ve Diyarbakır Belediye Başkanı Osman Baydemir de, Suriye’nin bölünmesi ve başkenti Kamışlı olan bir özerk Kürdistan için “yüreklerinin çarptığını” belirttiler (Milliyet, 28 Temmuz 2012; Sözcü, 29 Temmuz 2012).
PKK güdümündeki Demokratik Toplum Kongresi Eşbaşkanı Aysel Tuğluk, Esad’ın gideceğini, Suriye’nin parçalanacağını açık açık savunuyor ve Washington koridorlarında “Basra’dan Akdeniz’e bir Kürt Koridoru” planının tartışıldığını daha bir ay kadar önce belirtiyordu (Radikal İki, 23 Eylül 2012).
PKK’nin hesapları, Suriye’de Esad rejiminin yıkılacağı üzerinedir. Bunu, “er geç, mutlaka” vurgularıyla Murat Karayılan açık olarak belirtmektedir (Vatan, 14 Ekim 2012).

PYD’nin politikası
PYD, “organik bağım yok” dese de, PKK’nin Suriye’deki koludur. Suriye’nin kuzeyindeki Afrin, Kamışlı ve Kobani gibi Kürt nüfusun yoğun olduğu kentleri, “BAAS rejiminden kurtarma ve silahla savunma” amacını açık açık ilan ediyor (Milliyet, 13 Ekim 2012).
PYD, “Kürt” Koridorunun olmazsa olmaz piyonudur. Öcalan Suriye’de iken, Suriye Kürtleri bütünüyle Suriye Muhaberatı’nın denetimindeydi. Öcalan, Suriye gizli servisleriyle ilişkisini inkâr etmemiştir. Suriye Kürtlerini BAAS rejimine bağlı tutmakla önemli işlev görmüştür.
Ancak 1998’den bu yana 14 yıl geçti. Daha önemlisi, Esad rejiminin zayıfladığı koşulların pususunda olan PYD’nin amacı da, ne yaptığı da, ne yapacağı da bellidir. Esad rejimi yıkılacak olsa, Muhaberat kalır mı?
Unutulmasın, “Kürt” Koridorunu kurma projesi BAAS yönetimini yıkma hedefine bağlıdır ve Suriye’nin kuzeyinde bu Koridoru açmakta kullanılacak biricik yerli güç, PYD’dir.

Suriye muhalefetinin politikası
Suriye muhalefeti ABD’nin aletidir ve ABD’nin desteğiyle silahlı mücadele yürütüyor. BAAS yönetimine karşı yürütülen mücadele, ABD planına göre Suriye’yi bölmeye yöneliktir. Ancak Suriye Muhalefeti nesnel olarak bu planın hizmetinde olmakla birlikte, Suriye’nin bütünlüğünü savunuyor ve “Kürt” Koridorunun oluşmasına karşı çıkıyor. Aklımızdan çıkarmayalım, Irak’taki ABD işbirlikçisi hükümet, bugün ABD denetiminden çıkmıştır. Çünkü Irak’ın bölünmesini kabul etmiyor. Suriye Ulusal Konseyi (SUK)’nin ABD tarafından dağıtılmasının nedenleri arasında bu olasılık da hesaba katılmalıdır.

Türkiye’nin Millî Güçlerinin politikası
Ulus Meydanlarında tarih sahnesine çıkan Millî Güç, Suriye’nin bölünmesine cepheden karşıdır. Türkiye, Suriye, Irak ve İran’ın bölge Kürtlerini de kucaklayarak ittifakından yanadır. ABD müdahalesini etkisiz kılacak bu ittifak, bölgede bağımsızlık ve barışın yaratıcı gücüdür.

Koridor Savaşında cepheler
Tek tek çeşitli kuvvet ve örgütlerin siyasetlerine göz attıktan sonra, “Kürt” Koridoru eksenindeki saflaşmayı belirleyebiliriz.

“Kürt” Koridor cephesi
- ABD
- İsrail
- PKK-PYD
- Barzani
- Abdullah Gül- Davutoğlu AKP’si
- Tayyip Erdoğan AKP’si (oynak)
- Suriye Muhalefeti (oynak)
- Özgür Suriye Ordusu / Çapulcular
- Suudi Arabistan-Katar

“Kürt” Koridoruna direnme cephesi
- Suriye
- İran
- Irak
- Lübnan
- Türkiye’nin Milli Güçleri (Ulus Meydanı)
- Rusya
- Çin Halk Cumhuriyeti

“Kürt” Koridorunu açabilirler mi?
ABD ve İsrail’in “Kürt” Koridorunu açması, Irak’ın kuzeyindeki Kukla Devleti yaşatmak için zorunludur. Denize yolu olmazsa ve Türkiye himaye etmezse, Barzanistan yaşayamaz.
Ne var ki, “Kürt” Koridorunun açılması, aynı zamanda Diyarbakır’ı İkinci İsrail’e merkez yapmak için kritik aşamadır. Bunu kuşkusuz Türk Silahlı Kuvvetleri biliyor. Tayyip Erdoğan, şuan TSK’nin kırmızı çizgisi doğrultusunda Barzani’ye uyarıda bulunmaktadır.
Ancak bu siyasette direnebilir mi? Bugüne kadar kırmızı çizgilerin tek bir kurşun atılmadan teslim edildiğini gördük.
Ne var ki, bugün dünden farklı olarak iki etken gündeme girmiştir:
Birincisi, 29 Ekim’de Ulus Meydanı’nda varlığını gösteren Millî Şahlanıştır. Artık Türkiye’nin kırmızı çizgilerinin sahibi vardır. Herkes bu büyük gücü hesaba katmak zorundadır.
İkincisi, Suriye’nin direnişi başarılı oldu. ABD baş aşağı gidiyor. Asya cephesi güçleniyor ve gelişmeleri belirleyen bir konuma geldi.



YARIN: MİLLİ HÜKÜMET İÇİN MÜCADELEDE KÜRT KORİDORUNDA DOĞRU MEVZİLENMENİN ÖNEMİ VE YANLIŞ MEVZİLENMENİN MALİYETİ